11. Bölüm

11.6K 477 34
                                    

her bölümde gerek vote gerekse yorumlarıyla destek olan @sadist-girll adlı kişiye ithafen.
teşekkürler ^^

Gözlerime bakan kahverengiler aklımı başımdan almaya yetecek kadar güzel bakıyorken yüzümde iç sesim ve iç sesime karşı olan iç sesimin savaşmasının verdiği karmaşa vardı.

'Neden ben?' dedi içimdeki Reg* 'neden her zaman ben?!'

Onur hocanın eli hala Bennur 'un boynundayken titrek sesimle sordum

"Ölmüş mü?"

"Hayır" dedi Bennur 'un boynundaki eline takılı kalan gözlerimi fark ettiğinde elini çekerek "Sadece Kalbi sağ tarafında."

Sadece kafamı sallamakla yetinerek Onur hocanın kucağındaki sureti elimin dış tarafıyla nazik dokunuşlarla uyardım. İsmini söyleyerek ona uyanması için yalvaracağım sırada bana zahmet olmasın diye gözlerini inleyerek açtı. öyle de düşüncelidir (!)

Uyanmıştı uyanmasına ama hala onun dizinde yatmaya ve gözlerini onunkilerde sabit tutmaya devam ediyordu.Kötü yada yanlış bir şey yapmıyordu Sadece; Benim içimle bildiğim,içimle sevdiğim bir çift kahverengi bir başkasıyla belki de şu anda aşk yaşıyordu.

Zaman durmuştu sanki,Dünya sanki o ara dönmeyi bırakmıştı da yaşam yeni doğan bir bebeğin göbek bağının kesildiği gibi kesilmişti. Ancak ben neden bu kadar fazla fazlalık hissediyordum hiç bilemiyorum. Hayır kıskanmıyordum sadece söylenmemiş sahipsiz bir şarkı gibiydim o ara öksüz-yetim gibiydim. Yalın ayak bahçe avlusunda koşar gibi. yıkık bir harabe gibi belki elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi. Final yapmış bir dizi gibi tamam susuyorum.

Kalktım oturduğum yerden. Belki bir açıklama yapmam gerekiyordu ama içimden gelmiyordu bir türlü. oysa ben yapardım, içimde kan gövdeyi götürse de gülerdim. Hayat 'Nah sana mutluluk' dese de halimden memnunmuş gibi yapardım. Kalkanlarım hep açıktı. Bazen, sadece bir anlığına inseler arkadaşlarım sanki beni koruyabileceklermiş gibi ellerini açarak çevremde bariyer oluştururdu. Fakat şu anda ne onlar vardı ne ben, Ne eller vardı ne kalkanlar, ilk defa yalnız hissediyordum. İlk defa yalnızlıktan korkuyordum. İçimdeki büyümeyi şiddetle reddeden çocuk olgunluk adı verilen duyguyu en ücra köşelerinde hissediyordu. Diz çöktü. Yağan yağmur damlalarını görebilmek için kafasını kaldırdı. Çoğu zaman ruhunu yıkayan su kuru ıslaklıktan başka bir şey değildi şimdilerde. Körebe oynayan ebe pes etti ve gözlerindeki bağı indirdi. Hiçbir insana kırılmamıştı bu güne kadar. Bilhassa onu incitmek için yapılan hareketlere bile ya gülerek yada savaş açarak karşılık verirdi.

Koluma değen soğuk parmaklar iç savaşımı yarıda keserken asla doyamayacağımı bildiğim halde dolma parmakların sahibinin yüzüne doyasıya baktım.

"Arkadaşın orada kaza geçirmiş yatıyor, sen ise arkana bakmadan gidiyor musun Derin ?"

"O benim arkadaşım değil." kolumu kurtararak devam ettim "Yada ona çarpan kişi de ben değilim. Yani benlik bir şey yok." Arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim.

"Arkadaşım değilsin ama" kulaklarımı dolduran cırlak ses sinir katsayımı birden nirvanaya yükseltirken arkamı döndüm "Sanırım bana borçlusun"

"İyi ki bir iyilik yaptın kaşar" diyerek yanına ulaştığım ve saçından tutarak kafasını siyah arabanın önünde sürte sürte kıvılcımlar çıkarttığım senaryoları unutmaya çalışarak -ki başarılı olamadım- arkamı döndüm ve tek kaşımı kaldırarak ona donuk bakışlar attım. Az önce yaşadığım duygu patlaması etkisini yitirirken içimdeki çocuk puf minderinde zıplamaya ve 'ay resmen bir piremsesim' diye dans etmeye başladı.

"Pekala" dedim ona doğru yürürken "Benden ne istiyorsun?"

"Ağrım var. Sanırım eve gitmeye ihtiyacım var. Ve sen de bana yardım edeceksin. Yani benimle geleceksin."

kollarımı göğsümde katlayarak "Arkadaşına gideceğini söylemiştin?" dedim.

"Evet ama o zaman kaza geçirmemiştim." Onur hocaya bakarak söylediği bu sözler neden hala orada durduğumu bana bir kez daha sorgulattı.

"Haklısın. Bu yüzden, ben gidiyorum" diyerek üzerinden atladım ve dedişkomun arka bahçesine yürümeye başladım.

"Hadi ama bana borçlusun. Üstelik şu halime bir bak! beni böyle bırakamazsın."

"Bana emir vermeseydin belki sana yardımcı olabilirdim." arkamı döndüm ve yere eğilerek omuzunu sıvazladım "Ama maalesef ki hiçbir borç yada şöyle söyleyeyim hiçbir kuvvet artık sana yardım etmemi sağlayamaz."

"Kaza yapan sen olsaydın ben sana yardım ederdim ama!" diye atıldı.

"Ama ne yazık ki kaza yapan ben değilim. Öyle değil mi? Hey dur. belki sana son bir iyilik yapabilirim." diyerek ayağa kalktım ve tartışmamızı izleyen Onur hocanın yanına doğru ilerledim. İçimdeki çocuk tek başına kutu kutu pense oynarken 'boşver Derin bas git yanından görsün gününü hıh!' diyerek kollarını göğsünde bağladı ve başını hırsla yan tarafa çevirdi.

Onur hocanın yanından geçerken durdum ve kulağına doğru hafifçe parmak ucumda yükselerek "Yolculuk sırasında çok sarsılmasın hocam." dedim ve Arkama bakmadan yürüyerek oradan uzaklaştım.

Nihayet görüş alanlarından çıktığımda koşmaya başlamıştım. Gözlerimi kapatarak koşmaya devam ettiğimde -evet bunu çok severim- çok geçmeden bir şeye çarptığım için yüz üstü yere düştüm. Ancak ayağımın altındaki sert asfalta nispeten yumuşak bir şeyin üstündeydim. gözlerimi araladığımda altta kalan kişi şüphesiz ki görmeyi beklediğim son kişiydi. Düzensiz soluk alış-verişlerimize rağmen birbiriyle yapışık haldeki karınlarımız ahenk içinde dans ediyor gibiydi. Ve evet nefeslerimi ciğerimden değil de diyaframımdan alıyordum. sanırım bu karşımdaki yakışıklı olduğunu yeni fark ettiğim kişiyle ortak noktamızdı.

selam sevgili tatlı okuyucularım diğer bölüm biraz kısa olduğu için tamamlayıcı bir bölüm olarak düşünebilirsiniz bunu. çok kısa değinmek istediğim bir konu var; bölümü okuyan kişi sayısı, onunla bağlantılı olarak voteler arttı bunu inkar edemem ancak yorumlar gerçekten yazma hevesimi kaçırıyor. elbette önceden de söylediğim gibi okumanız bile benim için değerli çünkü insanların hayatlarına-evlerine kısa bir süreliğine de olsa konuk olmuş olmuş oluyorum ve gerçekten çok değerli bir his bu. Burada anlatmak istediğim şey hevesimin kaçmaya başlaması. bana kızabilirsiniz belki haklısınız da ancak baştan beri destekçim olan kişiler dışında pek- neredeyse hiç -yorum gelmiyor. sizin düşüncelerinizi bilemiyorum ve kafamda fazlaca soru işareti kalıyor. eminim bu konuda beni sevindirecek bir yol bulabilrisiniz. hatta şöyle bir şey yapalım sınır koymuyorum ancak bu bölüme ne kadar çok yorum gelirse diğer bölüm o kadar erken gelir. seviliyorsunuz teşekkürler ^^

reg* e gelecek olursak o roboroach adlı bir çizgidizide "neden ben?, neden her zman ben!" diyen kahramanımız.

Özür Dilerim ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin