12. Bölüm

11.4K 512 50
                                    

En güzel en uzun en yapıcı yorumları yapan @barayhtc adlı kullanıcıya ithafen... Sırf senin için geldi bu bölüm canım benim umarım beğenirsin ^^

"Demet?"

"Ah. Can?"

"Seni görmeyi beklemiyordum. Nasılsın? Migrenin ne durumda?"

"Şey.. teşekkürler iyiyim. Sen nasılsın?" şüphesiz ki ben onu gördüğüme daha çok şaşırmıştım. Ancak migren ağrısı çektiğimi hatırlaması mı, yoksa halimi hatrımı sorması mı daha çok gözlerimi yaşarttı bilemiyorum.

"Teşekkürler bende iyiyim moozy'e mama almak için çıkmıştım. Sen ne arıyorsun burada?"

"İlerisi dedemin çiftliği."

"Dedenler konaklarda oturmuyor muydu?"

"Iıı hayır. Sadece dedemin bir.. Arkadaşı hastaydı birşeye ihtiyaçları var mı diye ziyarete gittim"

"Ah anlıyorum.."

Kafamı yukarı ve aşağı doğru usulca sallarken aklıma çekiç gibi vuran gerçekle donup kaldım.
Şu an ben Can'ın üzerinde duruyordum. Ben. Can'ın. Üzerinde.

Apar topar kalkıp ona elimi uzattığımda tutarak ayağa kalktı. Ancak elimi hala bırakmamıştı. Garip bir şekilde ben de bırakmak için bir hamlede bulunmuyordum. Şu an aklımdan sadece onunla kutu kutu pense oynamak geçiyordu. Ciddiyim gerçekten bunu düşünüyordum.

"Aklından neler geçiyor?"

E tabi o da ellerimize bakıp hülyalara dalsa bende ona aynı soruyu sorardım. Aptal kafam. Her şeyi bu kadar belli etmek zorunda mıydım?

"Hiç.. Yani.. Boşver. Saçma şeyler."

"Hey. Bırak da ona ben karar vereyim."

"Emin misin?"

"Evet."

"Dalga geçmek yok bak." hadi ama ne bekliyorum ki elbette dalga geçecek!

"Tamam."

"Şey.. Ben... " derin bir nefes aldım. Nedense aklıma hiç yalan gelmiyordu. Beynim durmuş gibiydi. "Aslında seninle kutu kutu pense oynamayı düşünüyordum." diyerek başımı yere eğdim.

Bana asır gibi gelen birkaç saniye sessizlik oldu.

"Dedenin çiftliği nerede demiştin?"
Neyi kast ettiğini anlamak için birkaç saniyemi şehit verdim. Ama şaka yapmıyordu! Cidden, cidden bunu yapacaktı.

Sevinçle el çırparak onu çiftlikte evin arka bahçesine doğru çekelemeye başladım. Tahta kapıyı iteleyip onu da peşimden sürükleyerek büyük çimenli alanda ili elini tutarak dönmeye başladım.

"Kutu kutu pensee Elmamı... Yense arkadaşım Caan arkasını dönseeee..."
Sözlerin anlamı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ancak umursamıyordum da . Hayatımda ilk defa birisi beni anlıyormuş gibiydi. Hafif yağmur çiselemeye başladığında kutu kutu pense devri benim için kapanmıştı. Kısık sesle şarkılar mırıldanarak Can ile beraber yeni dans figürleri üzerinde çalışıyorduk. Kulaklarımı en sevdiğim şarkı doldurdu bir anda. Ancak herhangi bir kaynaktan değil de beynimin içinden geliyordu bu ses. Nasıl olsa Hayatımda ilk ve son olarak göreceğim birisi diye diye şarkıyı bağıra bağıra söylemeye başladım.

"Pardon ne dedin duymadım dünyadan biraz uzaktayım bulutlardan bir ev yaptım ararsanız oradayım. Bu gün bütün savaşlar durmuş, bütün barajlar dolmus, bütün pandalar doğurmuş, bütün dünya tatil olmuş. Lalalalalalalala çünkü aşık oldum ben lalalalalalalalalalalala çünkü aşık oldum ben.
Bu gün çok güzel ellerim, sanki biraz kilo verdim, en güzel ses benim sesim ay resmen bir piremsesim. Yakın meşaleleri yakın yedi cihana haber salın gelinliğimi hazırlayın beni bir daha sakın aramayın Lalalalalalalalala çünkü aşık oldum ben"

En son nakarat kısmını tekrar ederken çiseleyen yağmurun kesildiğini fark ettim. Arkamı döndüğümde ise fark ettiğim tek şeyin yağmurun dinmesi olduğunu diledim.

Fındık 4 nala bize doğru geliyordu!
Normalde köpeklerden ölesiye korksam da fındıktan korkmuyordum. Çünkü o normal iri köpekler gibi değildi. Aksine oyuncak ayıya benzeyen yuvarlak bir yüzü ve küçük bedenini saran sık ve pofuduk tüyleri vardı. Ancak ve fakat bu her köpek gibi keskin dişleri olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Tiz bir çığlıkla Can'ın kucağında buldum kendimi.

Gür bir kahkaha attı.
"Moozy'den korkmadın da bu ufaklıktan mı korkuyorsun yoksa Demet?"

"Hiçte bile! Korkmadım ki ben. Sadece birden geldiği için refleks olarak yani anladın mı? Yani korkmadım ben. Hem fındık onun ismi çünkü fındık kadar. Yani korkulacak bir şey yok. Hem suratına baksana peluş ayı gibi ve yumuşak ve yumuşak şeylerden korkulmaz ve... Ve..."

"Tamam tamam anladım. Hem sen öyle olmasaydı da korkmazdın değil mi?"

"Evet" dedim tatmin olmuş bir şekilde "Elbette öyle".

Yüzüne baktığımda gördüğüm alaycı ifade ile gülümsemem yüzümde soldu.

"Bir dakika bir dakika!" dedim "Benimle dalga geçiyorsun!"

Kafasını geriye atarak güldü. Ani bir hareketle başımı boynuna gömerek çıkan adem elmasını ısırdığımda kahkahaları acı inlemelere dönüştü.

"Al sana!" dedim dişlerimi etinden çekmeden "Hepsi müstehak bunların hepsi." Kelimeler boğuk ve anlaşılmaz olmasına rağmen anladığını düşünüyordum.

Sonra Dünya bir anda ters döndü. Beni kucağından atmıştı! Atmıştı atmasına ama ben gene yumuşak bir şeyin üzerindeydim. Sanırım yine Can ile düşmüştük. Yumuşak da olsa yere vuran popom birşeylerin bilincine varmamı sağladı. Evet götümden düşünüyorum. Dedem Fındık olmadan adım atmazdı. Fındık buradaysa. Dedem? Dedem buradaysa anneannem? Anneannem buradaysa annem? Teyzem? Kafamı birden yana çevirdim.

Annem, Anneannem, Dedem, Teyzem ve... Ve Bennur! Vede... Onur hoca durmuş bizi izliyorlardı!
Hayır.. Hayır şu anı gerçekten yaşıyor olamayız öyle değil mi? Yok yok kesin yaşamıyorum ben şu an. Yani hayatımda ilk defa beni anlayan biriyle, ne yaptığımı düşünmeden, sadece yapmak istediğim için bir şey yapmıştım onda da şu olanlara bir bakın!
Hangisini daha çok umursamalıydım bilemiyorum annemin bu olayı yanlış yerlere çekerek babama anlatabileceğini mi yoksa dedemin ve Onur hocanın gözünde sürtük konumuna düşmemi mi?

Sonraki bölüm onur-Derin yazışmaları olacak. Yorumlardan memnun değilim ancak çoğu okurumun bölümleri okumadığını da reads sayılarından anlayabiliyorum. Onlara supriz yapayım bari belki onlar da beni yorumları ile mutlu ederler ^^
Okuduğunuz için teşekkürler

Özür Dilerim ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin