"Blöf yaptım. Zeki çocuk. Bunu anlamayacak kadar aptalsın. Sence bende okula gitecek bir tip mi var? Daha çok kaçmalık bir tipim var ama olsun. Buna da şükür. Zaten okuldan kaçmak için bahanem var birde okula geri mi döneyim şimdi? Boşuna aptal demiyorum ben sana. Aptal işte." Dedim elimle onu ittirip.
"Seviyorsun kızım işte. Yine üstüme atladın yani." Diyip yakasını düzeltti. Ağzımı açıp öylece durdum. Bundan bunu mu çıkardı yani? Şimdi bunun kafasını kırmayım da kimimkini kırayım?
"Ben şimdi senin üstüne bir atlarım." Dedim üstüne üstüne yürüdüm.
"Bak kendi ağzına söyledin. Bunu fesada mı çekmeliyim?" Diyip pis pis sırıttı. Ben onun üstüne gittikçe o geri kaçıyordu.
"Bak! Deniz!" Bağırdım Tıslayarak. Hala gülümsüyordu.
"Efendim." Son heceyi uzattıkça uzattı. Sinirle çığlık atıp onu kovalamaya başladım. Hızlı koşuyordu. Bu ne ya? Olimpiyatlara mı hazırlanıyordu bu çocuk! Şimdiden aramızda bir dağ vardı. "Dursana ya!" Diye Bağırdım arkasından pert bir vaziyette. Olduğum yerde durup elimi dizlerime koydum. Hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım. Seni kahrolası sarı. Herşey de neden bu kadar iyi olmak zorundasın ki! Lanet sarı kafalı. Off!!
Neden ben? Allahım ya. Ben neden bunlarla uğraşmak zorundayım ki?! Kafamı kaldırıp hala pis pis sırıtan ve 50 m ötemde duran sarı zekiye baktım. Birde bana göz kırpıyor! Bana!
"Ya sen nerden çıktın başıma? Hayır yani kime ne yaptım da başıma sen geldin?" Diye bağırıp yanına gittim. Hala neye gülüyor bu çocuk? Bir ağız tadıyla gömemeyeceğiz yani!
Elini omzuma atıp yönümü değiştirtir. "Şuana kadar başına gelen en güzel şey olduğumu anladığında çok geç olacak! Yani kaparlar benim gibi çocuğu!" Diyip tekrar göz kırptı. Eğer ona aşık falan olsam bu kareden sonra bayılmıştım. Kareyi anlatabildiysem ne mutlu bana.
"Kapsalarda kurtulsak! Ama dikkat et sarı sever pastel boya tasmanı çıkartmayı unutmasın!" Deyip buna ne diyorsun laf soktum der gibi baktım. Bu sefer de bozulmamıştı. Ama!
"Kıskanıyorsun değil mi?"
"Ne kıskanacağım be!"
"Evet bu da bir sorun. Yani bunu anlayışla karşılamalısın kabul etmeye çalış. Kıskançlık ciddi bir sorundur ama düzeltebilirsin. Bir doktora görün derim."
"Ben kıskanmadım. Ayrıca neyi kıskanayım ki? Ayaklı pastal boya gibi görünmesini mi yoksa peşinde köpek olmasını mı? Doktora görünmesi gereken sen ve egon. Artık bağımsızlığını ilan etmiş olduğu için ayrı söylemeyi tercih ederim."
"Sorunların var. Arızasın mavi kafa!" Diyip kahküllerimi dağıttı. Anlık refleksle kafamı geriye çekip saçımı düzelttim. Arkasını dönüp yürürken konuştum. "Evet sorunlarım var, mesela şimdi bana arkasını döndü." Diyip kollarımı göğsümde bağladım. Tekrar bana dönüp öylece bakmayı tercih etti. Allahım sana geliyorum. Bana neden böyle bakıyor? Bana her böyle baktığında içimde birşey titrer gibi oluyordu. Bana öyle bakması sinir bozucu bir histi.
"Arıza yapmasan!"
"İddasına girelim. Bugün hiç arıza yapmayacağım. Sende bana böyle bakma!" Diyip el sıkmak için uzattım. Yavaş yavaş bana yaklaşıp elimi sıktı. Sonra yine öyle bakıp "Böyle mi?" Dedi.
"Bak kaybedersin yapmaa!" Diye bağırıp rezil bir şekilde gözlerimi kapadım. Tek gözümü açıp mucizevi mavilere baktım. O kadar güzeller ki insan boğuluyor mavisinde. Ah anne ah! Az daha özenemedin mi gözlerime ya. Resmen kahverengi. Kahveyide hiç sevmem. Dişlerini göstere göstere gülümsedi. Bende gülümsedim. Ne yapıyorum yine ben? Acaba ne zaman geçecek bu bitmek bilmeyen mallığım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAVİMSİ~ \\ NH \\
Teen FictionKüçük pembe şekerleri görebiliyordum sonra kase elimden kayıp düşüyor. Bazı aşklar kavuşmadan güzeldir... Mizah kurgusuyla başlayan aslında Niall Horan hayran kurgusu olup genç kurguya kayan bir türdür. "Mavi gözleri severim birde seninkileri..." ...