"Baba!" Arkamdan bir ses geldi. Burada üç kişiydik. Ben annem ve bu adam. Demek ki bu adamın çocuğuydu. Tam işaret parmağımı kaldırıp saydıracaktım ki. Arkamı dönmemle korkunç tesadüf ile yüzleştim.
"Ooo-haa" ağzımdan çıkan tek kelime oldu. Hala elim havada mavi mucizelerine bakıyordum. En az benim kadar şaşıran Deniz'le bakışmamız yarıda kaldı. Arkasına ve etrafına bakındı. Kendini işaret edip "Beni mi takip ediyorsun sen?" Diye sorunca gözlerim büyüdü.
"Sen... kim-" elime gelen ilk şeyi kafasına doğru fırlattım. Yine kaçmayı başardı. "Hey!"
"Ne atıyorsun be!"
"Asıl beni takip eden sensin. Burası benim kafem. Mucizevi Maviler..." diyip kafenin adını söyledim. Evet biliyorum. Kafemizin adı bile mavi. Ve Sarıya öyle demek hoşuma gidiyor. Ne diyorum ben ya!
"Senin kafen mi?" Dedi şaşkınca. Beklemediği belliydi. Arkamdan gülme sesleri geldi. Annemgile geri döndüm.
"Bizim eşek sıpaları kavga ediyor..." dedi adam kesik kesik soluklarla.
"Nerden sizin oluyormuş?"
"Onlar sarhoş Mavi!"
"Sus be. Al şu adamı masadan." Diye carladım. "Bende öyle yapacaktım zaten." Deniz harekete geçti ve adamın kollarından tutup kaldırdı. "Bıraksana beni. Ben kendim yürürüm." Diye küçük bir çocuk gibi mızmızlanan adama göz devirdim. Deniz bana baktı. Kapıyı işaret edip "Defol!" Diye fısıldadım.
"Böyle bir mekandan benim gibi yakışıklı çocuğu kovman senin zararına olur." Dedi alayla. Eğleniyor gibiydi.
"Sadece defolup gidemez misin? Ukalalık kaldıracak havamda değilim."
"Aa... pardon unutmuşum Can aşkınla kavga demiştin." Sinirle tekrar kafasına doğru birşey fırlattım.
"Şunu yapmayı keser misin?" Diye fikrini belirti. Tabiki de kesmeyeceğim. Annemin yanına gidip elindeki bardağı aldım. Sonra masadan onu kaldırdım. Kafeden dışarı çıkardıktan sonra annemden kafenin anahtarını istedim.
"Bilmiyorum." Deyip sırıttı.
"Nasıl bilmiyorsun anne? Nasıl kapatacağız burayı?"
"Nasıl açtıysan öyle kapa!"
Vay be. Çok zekice.
"Buralarda bir yerde yedek anahtar olmalı." Diyip araya girdi ukala sarı.
"Yedek anahtar neden kafenin içinde olsun ki? Sonuçta diğer anahtarı kaybettiğin için yedek anahtar kullanırsın." Dedim hızlıca nefes almadan.
"İçerde olduğunu kim söyledi!" Diyip pis pis sırıttı. Ah seni çakma Çin malı dedektif.
Yan taraftaki duvarı kontrol etti. "Hayır yani ev değil ki 'hoşgeldiniz' yazısının altına sokalım. Ayrıca annem öyle şeyler yapmaz-"
"Buldum!" Diye bağırıp sözümü kesti. Sonra gözüme sokar gibi anahtarı sallayıp "Bir şey mi dedin?" Ukala!
"Bor soy mo dodon. Pisssss." Diye mırıldandım. İçerdeki ışıkları kapatıp kapıyı çektim. Önce kapıyı kilitledim sırada yukarıdaki demirden kapıları indirmek vardı. Zıplasamda yetişemeyeceğim için denemedim bile. Rezil olmak istemiyorum. Demirlerle birbirimizi keserken arkamdan uzanıp demirleri tuttu. Vücudunu hissedebiliyordum. Bu his türlerimi diken diken etmişti. Kafamı dağıtmak içine indirdiği demirleri tutup aşağı çektim. Yerde duran kilide geçirip kapattım. 'Bu işte bitti' der gibi ellerimi birbirine vurup silkeledim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAVİMSİ~ \\ NH \\
Fiksi RemajaKüçük pembe şekerleri görebiliyordum sonra kase elimden kayıp düşüyor. Bazı aşklar kavuşmadan güzeldir... Mizah kurgusuyla başlayan aslında Niall Horan hayran kurgusu olup genç kurguya kayan bir türdür. "Mavi gözleri severim birde seninkileri..." ...