Yine yine yine ben! Hep ben! Her zaman ben! Veee yeniden ben! Suçlu ben! Yaprak kıpırdasa ben! Çimler sulansa ben! Arada canınız sıkıldığında ya da sıkıştığınız da sizde beni suçlayın canım! Zaten Mavi kim ki?!
Boşuna millete suç buluyorsun kızım senin atarına gül dikerim. Hem müdürün odasına girince yere atlayıp "hepsi benim suçum ben yaptım" diye bağıran sen değil miydin? Ne değişti?
Hımm... Galiba haklısın iç sesim. Bu durumda ben de haklı oluyorum. Harika!
Müdürenin odasından çıktıktan sonra hepsi başıma toplanıp "Neden böyle yaptın?" Dedi hep bir ağızdan.
"Sakin olun gençler!" Dedim rahat bir tavır sergilerken.
"Mavi orada kavgayı başlatan bizdik. Bunda en ufak bir suçun yokken böyle yapman hiç hoş değildi kardeşim. Suçu beraber de üstlenirdik." Diyip elini omzuma koyan Selin'e gülümseyip "Cidden önemli değil. Bu sadece bir vicdan meselesi. Hem arşiv temizlemek ne kadar kötü olabilir ki?" Diyip omuz silktim. Koridorda hep beraber ilerlerken karşımızdan yine o sürtük ve züppe takımı geldi. Koridorun ortasında karşı karşıya dururken Deniz'in revirde bana dedikleri aklıma geldi. Sinir kat sayım yükseklerde uçarken "Muhattap olmayın gençler zira dibin dibine inmeye vakitiz yok!" Diye laf sokuşturup Deniz'in omzuma vurup yanından geçip gittik.
Okulun bittiğini gösteren zil çoktan çalmıştı. Her ne kadar suçu ben üstlensemde bizim çocuklara da ceza kesen müdüre hanım yüzünden bahçeyi temizlemek onlara kalmıştı. Okulun dış bahçeye açılan kapısında ayrılıp arşive doğru yol aldım.
"Hayır yani ne kadar zor olabilir?" Diye gevşek gevşek girdiğim odadan çığlık atarak kaçmak istiyordum. Hayalimdeki arşive uymayan darmadağın olmuş her yer kağıt ile dolu minicik odaya ağzım açık bakmaya başladım. "O son ağlama numarasını yapmayacaktım." Bana ne kardeşim onları kurtardık diye bu mu gelecekti başıma?
Kapının dışında durmama rağmen ayağıma kadar akan kağıt yığınına tekme attım. Fazla abartılı bir şekilde dağınıktı. Sanki birisi bilerek dağıtmış bütün kağıtları yere atmış gibiydi. Ki bu müdüre Hanımdan beklenirdi. Yine de o son ağlama numarasını yapmamalıymışım.
İçeri girip kapıyı kapattım. Kağıtları en köşeye ittirip küçük merdiveni oradan çıkardım. "Ee.. bi yerden başlamak lazım değil mi?" Diyip kendimi cesaretlendirdim. Kapının oraya merdiveni dayayıp en tepeye çıktım. Kağıtları düzenlemeye çalışırken kendimi kaptırmışım.
Bir anda kapının açılıp "Merhaba arşiv!" Diye birinin bağırmasıyla merdivende dengemi kaybedip çığlıklar atarak yere düştüm. Aa... durun! Yerde değilim! Şu an içeri öküzce giren o kişinin kucağındayım. Şanslı ben!
"Mavi? Orda ne yapıyorsun?!" Bu saçma soruya yanıt bile vermek istemiyorum ama ah bu bende ki laf sokma isteği.
"Hiç. Biraz hava alayım dedim de kağıt kokusu çekiyorum içime! Töbe!" Diyip son heceyi uzattım. Hala kucağında olduğumu fark ettiğim de Deniz'e dönüp "İndir beni!" Diye çığlık attım. Birden beni yere bırakmasıyla yerle ilişkiye girdim resmen. Bir yerlerim sızlarken burundan solurcasına başımı yukarı kaldırdım.
"Noldu?! Beklemiyor muydun canım?" Diyip güldü.
"Ulan ben şimdi senin o saçlarını pembeye boyamazsam..." diyip ayağa kalktım. Deniz koşmaya başlamıştı bile. "Tutarsam seni, pembe yapacam o çakma saçlarını görürsün!! Beklee..." diye bağırıp peşinden koşmaya devam ettim.
초초초초
Aslında yakalamıştım tam ve herşey güzel gidiyorken müdür yardımcısı Adem hocaya yakalanmıştık. O Deniz olacak pislik suçu benim üzerime atıp sıyrıldı. Tabi her türlü suçluzade olan ben bunu kabul etmeyince ceza puanı iki katına çıkmıştı. Müdür Yardımcısının arkasından piç smile yapan Deniz'e pis pis bakmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAVİMSİ~ \\ NH \\
Teen FictionKüçük pembe şekerleri görebiliyordum sonra kase elimden kayıp düşüyor. Bazı aşklar kavuşmadan güzeldir... Mizah kurgusuyla başlayan aslında Niall Horan hayran kurgusu olup genç kurguya kayan bir türdür. "Mavi gözleri severim birde seninkileri..." ...