30.Bölüm ~ Durumlar Fena ~

134 17 11
                                    

"Yardım ister misin?" Diyerek isteğini yineledi. Bakamazdım! Yüzüne bakacak gücüm yoktu. Daha onunla konuşacak gücüm bile yokken bu... bu çok fazlaydı. Hocanın dediği sınıfa hızla girip kapıyı arkamdan kapattım. Sınıfta volta atıyordum.

"Beni tanımadı. Tanısaydı böyle yapmazdı. Ah! Sırası mıydı şimdi bunun? Nasıl dayanacağım ben? Tam unuttum derken. Tam alıştım bitti derken. Oldu mu bu yaptığın sarı? Kahrolası güzel gözlü, hala yakışıklı zalımın oğlu!" Diye bağırıp sinirle yanımda duran koliye tekme attım. Sınıftaki öğrenciler ile göz göze geldiğimde o anlık ikinci yerin dibine girme düşüncesi ile doldum.

"Selam!" Soğuk bir gülüş ve belli belirsiz el sallayışım daha da dikkat çekmişti.

"Başkan sen misin?" Diye atıldı biri. Bakışları ne olur sen olma der gibiydi.

"Başkan?" Dedim. "Ben sadece organizatörüm. Kağıtlar..." etrafıma baktım. Nerede bıraktığım aklıma gelince anlık kalp krizi yaşadım. "Kağıtlar..." diye çığlık attım ve kapı açıldı. Kağıtlarım ve o girdi. Kağıt tomarını masaya bırakıp sınıftakilere gururla baktı.

Hayır ya! Ben bu bakışı biliyorum. Bu bakış başkan benim bakışı! Kahretsin. O olmasın lütfen...

"Herkese merhaba, başkanınız benim, ben Deniz Çetinkaya." Ve karnımdaki o bilindik his, baş dönmesi, mide bulantısı, kalp teklemesi, göz kararması, bir yerlere tutunma isteği... Kafamın içinde çalan Yalın şarkıları. Bakışlarımı Deniz'e çevirdim. Saçlarının sarısı artık yok denecek kadar azdı ve saçları kumral rengini alırken o çocuksu görüntüsünden kurtulup yetişkin bir birey halibe gelmişti. Gözleri maviliğini zerre kaybetmemiş. Dudakları... bu konu yoruma kapalı ve kendinden emin gülüşü... Göz göze geldiğimizde yüzünün en içlerine kadar bir değişiklik olmadı. Normal (!) biriymişim gibi bakıp kafasını çevirdi. Daha açık ve can yakıcı bir şekilde beni tanımadı.

"Tamam..." derin bir nefes alıp yanımdaki çocuğa tutundum. "Bu kadar dayandığım yeter!" Diyip çocukla göz göze geldik. Daha fazla zorlamadan kendimi yerin güzelim domestos kokusu ile birleştirip gözlerimi kapattım.

모모모모

"Daha iyi misiniz?"

"Sanki." Diyip hemşireye gülümsedim. "Acaba size birşey sorabilir miyim?"

"Tabi ki."

"Beni buraya kim getirdi?"

"Bir erkek. Çok telaşlı ve endişe içindeydi. Tansiyonunun düştüğünü durumunun iyi olduğunu söylediğim halde gitmedi."

"Hala burada mı?" Heyecanla doğruldum yattığım yerden.

"Maalesef, henüz gitti."

"Nasıl bir tipi vardı?" Sorumu yanlış anlar diye daha da açıkladım. "Yani... mavi gözlü falan..." bunları söyleyince sesli birlikte kahkaha attı.

"Hayal kırıklığına uğratmak istemem ama kahramanın kahverengi gözlüydü. Hatta senden küçük..."

"Tanımadı." Dedim buruk ve ağlamaklı sesimle. "Tanımadı..." elimin tersiyle akan yaşları sildim.

"Aa tatlım! Ne oldu?"

"Tanımadı beni. Gözünün içine baktım ama... bir yabancıymışım gibi kafasını çevirdi. Marketin orada gördüğüm de oydu. O zaman da tanımadı."

~MAVİMSİ~ \\ NH \\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin