"Mavi!" Dedi. İçimde birşeyler koptu. "Seni seviyorum." Der demez rüyayı hatırlayıp kapattım. Rüya bile olsa gerçekmiş gibi hissettirmezdi. Dinlemeyeceğim. Hayır! Eğer sonunu bilmezsem kendi sonumu kurabilirim.
"Lanet olsun. Dinleyeceğim." Mesajı geri açtım.
"Mavi seni seviyorum ama çok üzgünüm ki... annem! Annem hastalandı onu iyileştirmek için yurt dışına gidiyorum. Söylemek istemiyorum ama geri dönüp dönemeyeceğimden emin değilim. Onu tek başına bırakamazdım. Şimdi uçağa bineceğim. Dün gece için teşekür ederim hiçbir zaman unutmayacağım. Hiçbir kız omzuma salyasını akıtmamıştı. Görüşürüz!"
Mesaj bitti... Ne düşünebileceğimi bile bilmiyordum. Görüşürüz derken bile asla görüşmeyeceğiz mi derdi? Artık o yok muydu yani? Gelmeyecek miydi? Hayatım da olmayacak mıydı? Kafamdaki düşünceleri kafamdan atmak için sallandım. Odanın ortasında öylece dururken karşımdaki duvara bakarak aklıma mantıklı gelen tek cümleyi söyleyebildim.
"Çünkü gerçek olmayacak kadar güzeldin." Tekli koltuğa oturdum. Onunla olan olaylar film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Gülüşü, gözleri, bakışları, ukalalığı, kızgınlığı, öpüşü... ellerim istemsiz dudaklarıma gitti. Gözlerimdeki düşmeyi bekleyen damlaları sildim hemen. Ayağa kalktım. Derin derin nefesler alıp verdikten sonra aynanın karşısına gittim.
"Görüşürüz dedi. Ağlama! Geri gelecek. Hiç dönmez diye birşey yok. Gelecek. Onun arkasından asla ağlamayacağım. Yemin ediyorum ki asla. Gelmese bile." Aynada kendime ne kadar süreyle baktım emin değilim. Kapı aniden açılıp içeri Can girene kadar transa geçmiş gibiydim.
"Canım ülkem Türkiyemden hepimize merhaba!" Diye bağırdı. Küçük bir kız çocuğu gibi başım önde yanına gittim ve ona sarıldım. "Mavi hanım hayırdır bugün özel gününüz de misiniz?" Diyince sırtına vurdum.
"Sarılmakta yasak." Ondan uzaklaşıp "Al sarılmadım. Beyefendinin süsü bozuldu." Trip attım. Kolumdan tuttu hemen.
"Ya manyak mısın kızım? Gel buraya." Arkamdan boynuma kollarını doladı. "İyi misin?" Diyiverdi çok ciddiyetle.
"Bu konuyu konuşmak istemiyorum." Muhtemelen konuyu biliyordu ve birde ona anlatmak işkenceden beterdi. Bilmiyorsa da bilmesin. Hep böyle olsun. Sorarlarsa bir hevesti geçti deriz. Ama kimse içimi bilmesin. Kalbimdeki aynaları kırdım bir kere. Artık her yer cam kırıkları. Kollarını üstümden attım."Ee sıktın ama. Ağlayacaksan evine git."
"Eve gidersem bizi denize kim götürecek?" Gözlerimi kocaman açarak ağır çekim ona döndüm.
"Deniz mi?" Heyecanlı ve neşeli sesimle.
"Mayolarını giyin. Gidiyoruz!" Hemen tutup onu dışarı attım. Bir an önce üstümü giyinip aşağı indim.
"O fazla kısa ama denize gidecez diye kızmıyorum."
"Ozan!" Turunçgilime sarıldım. Onları görmeyeli bu kadar çok olmuş muydu? Gerçekten bana çok uzun bir zaman gibi geldi. Annemle birlikte çıktık. Onu kafeye bıraktıktan sonra arabaya doluştuk. Kamyonet gibi bir araç getirmişti çocuklar, ön koltuk sadece iki kişilikti bu yüzden arkası açık bagaja bindim. Tekerlek yuvaları için çıkık yerler vardı oraya çöktüm. Şapkamı çıkarıp uçmasın diye elime aldım.
"Eğer bu şapka uçarsa elimden, Deniz beni düşünsün." Diye geçirdim içimden. Ellerimle sımsıkı tuttup şapkayı kurtulması imkansızdı. Uzun bir yolculuktan sonra sessiz sakin deniz kenarına gelmiştik. Ayağa kalkıp havayı kokladım. Bu koku bana dün ki Deniz ile olan olayları anımsatmıştı. Gözlerimi açıp gülümsedim. Onu mutlu anmak en iyisi diye karar vereli daha bir kaç dakika olmuştu. Can'ın sırtına atlayıp arabadan inmiş bulundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAVİMSİ~ \\ NH \\
Teen FictionKüçük pembe şekerleri görebiliyordum sonra kase elimden kayıp düşüyor. Bazı aşklar kavuşmadan güzeldir... Mizah kurgusuyla başlayan aslında Niall Horan hayran kurgusu olup genç kurguya kayan bir türdür. "Mavi gözleri severim birde seninkileri..." ...