Yatakhaneden çıkıp okul binasına doğru yürümeye başladım. Dün olan mevzu yüzünden tabi ki de ceza puanı almıştım. Ama alıştım. Onlardan bir sürü olunca insan tabiki alışıyor. Pencere yüzünden ne kadar dil döksemde annemi aramıştı. Neden aramızda kalmıyor ki?! Herşeyi annemin bilmesi mi gerekti yani?!
Off... annemin başına belayım eminim. Neden bu kadar başına bela açıyorum ki?! Doğru düzgün diğer kızlar gibi olmak varken sürekli annemi üzüyorum. Sıkıntıyla ayağımı yere vurup ellerimi okul ceketimin cebinden çıkardım. Ağzımı açıp bezgin bir şekilde havaya baktım. "Acaba benden daha hayırsız bir evlat var mı?!" Diye mırıldandım. Şu an içimden geçenler önemliydi.
Kapalı basket sahasının önünden geçerken gözüm kırdığım cama takıldı. Cam sapasağlam duruyordu. Resmen karşımda sapasağlam duruyor... ohaa... peki kırdığım cama ne oldu?! Annem bu kadar çabuk mu yaptırdı camı yoksaa camı yaptırdılarda annemden parasını sonra mı alacaklar?! Annemi aramalıyım. Elimi cebime attığım da telefonumun cebimde olmadığını fark ettim. Deli gibi üstümde telefonumu aramaya başladım. Geçen her saniye küçük çaplı bir komaya giriyordum.
"Lan! Benim aşkım canım telefonumu hangi piç... haa yatağın üstünde unuttum!" Dedim son heceyi uzatarak. Etrafa bakıp bana bakan var mı diye kontrol ettim. Kimsenin olmadığını görünce aniden arkamı döndüm. Bir cüsse ile karşı karşıya geldiğim de kafamı kaldırıp vücudun sahibine baktım. Sarııı! Diye bağıran iç sesimi susturup sola adım attım. Ama aaaa birde baktım ki bizim sarı da aynı anda sola geçmiş. Yani benim soluma ona göre sağ oluyor ya hani... aman... işte yine karşı karşıya kaldık. Sağa geçmek için adım attığım da yine aynısını yaptı. Of... bu bir kamera şakası falan mı? Sabah sabah güne sarıyla başlayın!! Hu... nerdesiniz?! Kameraya çeken yok mu?! Kimse mi...?
Kafasını geriye atıp sesli bir şekilde ofladı. Ay aman ben çok meraklıyım sana!
"Ne yapıyorsun?!" Dedi sorusunda sorgulama olmadan sadece alay içeren bir ses tonu ile.
"Özür dilerim!" Diyip yanından geçip gittiğim de bu yaptıklarımın beynime ulaşmadığını aldım. Oha lan! Ben şimdi yani... bu çocuktan... suçlu olmadığım halde özür mü diledim?! Ben...? Oha? Ne yaptım ben? Yok yok benim beynim cidden yok! Ayy gerçekten ama?!... Yürü kızım yürü bari arkana falan bakma. Yaptın bir hata artık.
초초초초
"Dersin yok mu senin?!"
"Anne nerden buldun parayı diyorum cevap versene ya?!" Diye bağırdım.
"Verdim işte ne yapacaksın? Üzümünü ye bağını sorma diye birşey öğretmedi mi annen sana?!" Gittikçe sinirlenen sesi hala dalga geçer gibi geliyordu. Annem işte şu kızmayı bilmeyen annelerdendi. Hani kızına kıyamayanlardan... Ciddi birşey konuşurken bile işi dalgaya vururdu. Bu benim daha çok sinirlenmeme neden olurken onun kahkaha sebebiydim. Neymiş kızınca çok komik ve çirkin oluyormuşum. Hah ben?
"Anne... anne... alo! Kapattı!" Telefonu tamda telefon koymak için yapılmış gibi olan okul ceketimin cebine koydum.
Merdivenlerden çıkıp sınıfa girdiğim de çokta girilecek bir yanı olmayan sınıfa baktım. Yine erkekler arkada şakalaşıp kahkaha atıyorlardı. Kızlar bir köşede kankalarıyla toplanmış makyaj malzemelerinden falan bahsediyorlardı. Sınıfa gözlerimi devirip herkesin tek oturduğu sıraların arasından geçip baştan ikinci, hocaya yakınlık bakımından 5'te 3. Sırama geçtim. Hala aklım annem ve cam meselesindeydi. Nerden bulmuştu o parayı?! Kolumu sıraya dayayıp tahtaya boş gözlerle bakarken kapıdan giren sarıyla göz göze geldik. Beni sabahki olay yüzünden heyecan basarken o çok normalmış gibi gözlerini çekip sırasına geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAVİMSİ~ \\ NH \\
أدب المراهقينKüçük pembe şekerleri görebiliyordum sonra kase elimden kayıp düşüyor. Bazı aşklar kavuşmadan güzeldir... Mizah kurgusuyla başlayan aslında Niall Horan hayran kurgusu olup genç kurguya kayan bir türdür. "Mavi gözleri severim birde seninkileri..." ...