25. Bölüm ~ SUÇLU ~

174 16 3
                                    

Annem Selin'in ben olmadığını anladığı andan beri 1 saat geçmişti ve biz hala yoldayık. Hayır anlamadığım tek şey gelirken neden bu kadar uzun değildi yol? Her sorduğumda bıkkın bir ses tonuyla 'az kaldı' diye geçiştiren Ege şahsiyeti hala kırmızı ışıkta bekliyordu. Her dakika aleyhime işliyor.

"Daha ne kadar var?!"

"Az kaldı."

"Ama ne kadar miktarını söyle."

"Az."

"Haha çok güzel espiri. Milletin hepsi mizahçı zaten." Sessizce söylenip dışarıyı izlemeye başladım. Otobüse binsek daha hızlı giderdik. Garezine mi yapıyordu. Az sonra yeşil ışık göz alıcı bir şekilde parladı ve hala duruyordu.

"Bassana gaza bee!" Diye çemkirdim. Korkuyla yerinden sıçrayan Can bu ani çıkışı beklemediğini dile getirip daha sonra beni onayladı. Ege gaza basıp hızla bizi hastaneye getirdi. İlla insanlıktan mı çıkmam gerekiyordu? Otoparka girip arabayı durdurunca elimi omzuna koyup "Özür. Bunu yapmam gerekti." Diyip arabadan indim. Çünkü annem... Çünkü Selin... Çünkü kaçtım... Çünkü sarı... daha fazla neden bulabilirim ama sonuç hep aynıydı. Bittim. Elime yeni aldığım Telefonumu alacaktı şimdi. Oysa onun bir suçu yoktu. Oysa o masumdu. Ama anne ver o telefonu demişti bir kere. Canım gidiyordu her seferinde. Geç kalsam telefonum alınıyor, ders çalışmayıp televizyon izlesem alınıyor, okula gitmesem alınıyor. Anne telefonumun suçu ne? Geç mi kaldım dışarıyı yasakla, televizyonu al, bilgisayarı al, tableti al, okulu al ama canımı alma!

Katında durmak için yavaşlayan asansörün kapısına yaklaştım. Elimde canım telefonum, beynimde bin bir türlü düşünce, aklım kalbim sarı da, üç buçuk atarken başka bir yerlerim de annemin karşısındaydı. Kapılar açıldı ve asansörden indik. Can yanımda destek verir gibi duruyordu. Şu an düşünmem gereken yalanları sıraladım. Odanın kapısından içeri dalar dalmaz "Anne hepsi Can'ın fikriydi! Beni o götürdü. Yoksa ben asla... asla kaçmam. Can dedim yapma dedim etme dedim. Ben annemin biricik kızıyım dedim. Annem kızar üzülür dedim. Ama dinletemedim. Bir baktım ki beni kaçarmış. Kendime gelir gelmez hemen dedim beni hastaneye götür dedim. Ben fena oluyorum bak dedim. Annem merak eder dedim. Ya işte hep Can!" Diyip Can'ı gösterdim.

"Vay arkadaş! İtalya bile Almanya'yı böyle satmadı."

"Ben salak mıyım? Sen bana onu söyle. Siz beni gerizekalı mı sandınız. Kendi kızımı tanımaz mıyım ben? Çıkın dışarı. Çıkın gözüm görmesin sizi."diyince bizim ekiple dışarı sıvışayım derken o mübarek ses duyuldu. "Mavi sen kalıyorsun." Arkamı dönüp annemin yanına gittim. Ellerimi stresten hissetmiyordum ve ayaklarım korkudan üşüyordu. Karşısında durup parkelerin şeklini ezberleme işlemine başladım.

"Sana tek ve son uyarım. O çocukla görüşmeyeceksin."

"Ama Can benim en yakın arkadaşım." Bilipte bilmemezlikten geldim.

"Mavi! O çocuğun kim olduğunu çok iyi biliyorsun. Görüşmek yok. Yarın da seni okuldan alacağım."

"Ne?" Dedim şaşkınca. "Ama neden?"

"Çünkü seni yapmadığın bir şey yüzünden suçluyorlar. O yurdu sen yakmadın. Ben almasam onlar seni atacaklar ve ben öyle olmasını istemiyorum."

"Ama anne... o okuldan mezun olmam için sen yazdırdın beni."

"Şimdi de o çocuk yüzünden okulu mu sevmeye başladın?!"

"Ne biliyor musun? Evet! Sırf o çocuk dediğin Deniz sayesinde okulu sevdim. Bunu anlamayacak kadar kör biri değilsin sen anne."

"Ben herşeyi görüyorum. Ve senin görmediğin şeyler var. Ben senin iyiliğin için istiyorum. Yoksa okulu sevmen gerçekten güzel." Dedi. Şefkat ve anaç bir duygu ile saçlarımı okşadı.

~MAVİMSİ~ \\ NH \\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin