35. Bölüm ~ Mutlu Maviler ~

88 14 10
                                    

"Neden gittin Deniz?" Ellerimi ittirip sıkıntı ile üfledi.

"Bana şöyle söyleme." Kızmış gibi davranıyordu ama alay ettiğinden de şüpheliyim.

"Ne demememi bekliyorsun? Doğru düzgün bir açıklama bekliyorum senden." Yalvarırca baktım bir umut yüzüne. Olup biteni bilmeye hakkım vardı.

"Beni olduğum gibi kabul edemiyor musun?"

"Üzgünüm, mükemmel kişiliğini kırdım mı?" Sinirleniyordum. YİNE. Bu konu her açıldığında sinirlerim tavan yapıyordu. Deniz'in umursamaz tavrı daha beter çileden çıkarıyordu. Artık açıklama ile ödüllendirilmem gerekiyor. Bu beni ne kadar kırsa da, incitse de, hoşuma gitse de, üzse de, sinirlendirse de bilmeye hakkım vardı. Ve şimdi şu an bunu öğreneceğim.

"Mavi yapma böyle..."

"Ne yapıyorum? Ne yapıyormuşum ben?"

"Tamam sakin ol şimdi." Yüzümü avuçlarının içine alıp alnını alnıma dayadı. Sinirden yakın olduğumuzu düşünmüyordum bile.

"Ne oldu da gittin? Söyle... öleceğim yoksa. Dayanamıyorum. Kollarına atlamak çok mu kolay sanıyorsun?"

"Hiiişşşt... ağlama." Sesi dingin, yumuşak ve huzur vericiydi. Emredici etkisi onu yapmamı kolaylaştırıyordu. İtiraz edecek, karşı çıkacak gücüm yoktu. Sustum. Başparmaklarıyla gözlerimin altını sildi.

"Sana herşeyi anlatacağım. Ama bana verdiğin sözü söylemen gerek."

"Neden önce sen anlatmıyorsun?" Küçücük bebek gibi kelimeleri yutarak konuşmuştum. Bu hareketim dudaklarının yukarı kıvrılmasına sebep oldu. Dudaklarına bakmamaya çalışıyordum ama saniyelik bakışlarımı görmüş ve yanlış anlamıştı.

"Hayır, seni öpmeyeceğim!" Diye itiraz edip geriye çekildim. Üstüme üstüme akan sulardan kaçamamış anında sırılsıklam olmuştum. Hemen peşimden kabine girip suların onu da ıslatmasına izin verdi. Eliyle ıslak çenemi okşamaya başladı. Lütfen bunu yapma! Dudaklarıma bakıyordu. Ellerimi dudaklarına siper ettim.

"Anlamıyor musun? Bunu yapamazsın. Ben..." tam söylemek üzereydim ki kapı çalındı. Zilin sesi tüm evi doldururken ikimizde dönüp kapıya baktık. Kim gelmişti şimdi?

Kabinden çıkmaya çalıştım ama yolumu kapattı.

"Çekil, kapı çaldı duymuyor musun?" Diye azarladım ama çekilmeye hiç niyeti yoktu.

"Böyle sırılsıklam mı çıkacaksın? Ben bakarım." Gitmeye yeltendi ama bu sefer ben onu durdurdum.

"Sen asla açamazsın. Burası benim evim." Azıcık oluşan boşluktan yararlanıp kabinden çıktım ve üstümdeki tişörtü soydum. Kapının arkasında asılı bornozumu üstüme geçirirken tekrar zil sesi duyuldu. Saçımdaki tokayı açıp ıslak saçlarımı dağıttım. Kapıya gidip demir çubuğu aşağı indirdim.

"Selam! Ben geldim." Diye bağıran neşeli,elinde poşetleriyle -abur cubur almış- kapıda bana bakan Derya ile göz gözeydik. Üstümdeki bornozu görünce utanarak "Yanlış bir zamanda mı geldim?" Dedi.

Biraz öyle oldu diyemedim.

"Yok, sen geç içeriye üstümü giyinip geliyorum." Salonun yolunu tuttu. Banyoya tekrar girdim. Hala üstsüz taş bir varlık karşımda öylece duruyordu.

"Kim gelmiş?"

"Derya arkadaşım."

"Derya mı?" Dedi sorgular tipiyle. "Doktor Derya mı?" Endişe etmeye müsait halini görünce göz kırptım.

~MAVİMSİ~ \\ NH \\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin