"Sıkıcı!"
"Çok sıkıldım."
"Anne! Yok bir şey."
"Bu kadar sıkıcı bir gün olamaz."
"İlk defa okula gitmek istiyorum sanırım. Bir düşüneyim... Hayır! Yanlış anlamışım."
"Çikolata var mı? Ne kadar sıkıcı bir evde yaşıyorsun anne! Bu evi satalım."
"Ooo ne güzel şey! Yemek yemek..."
"Zeynep hanım size daha önce çok sıkıcı olduğunuzu söylemişler miydi?" Kafama sertçe gelen anne eliyle sustum.
"Ne biçim konuşuyorsun sen annenle? Hı?"
"Anne beni bırak gideyim. Ya sabah ev hapsim var diye ekmek almaya göndermedin." Diye yalvardım.
"O Can oğlumun peşine takılma diye yapılmış tek seferlik bir şeydi. Kalk soğan doğra!" Diye azarladı.
"Anne ben ne anlarım soğandan ya? Olsa olsa soğan beni doğrar." Ölümcül bakış atıp 'ben senin yaşında' şiirini okumaya başladı. Pekte güzel okuyor. Maşallah!
Dün ki köpük rezilliğinden sonra annem bugün beni okula göndermemiş ve üstüne köpüklü terlikle dövmüştü beni. Bir daha Deniz'le konuşmayacakmışım. Elaleme rezil olmuşuz. Mutfağı batırmışım. Bir kere o başlattı. Ona neden terlik yok? Ev hapsi neden bana var?
Sehpanın üstünden annemin telefonunu alıp Can'a mesaj attım.
"Çok zor durumdayım. Ev hanımlığında master yapmaya başladım. Koca istiyorum gel beni al! Diye ortalarda dolaşacağım. Beyin mavi ekran verdi. Acele gel."
"N'apıyon kız sen orada?" Kulağımı tutup oturduğum yerden kalmamı sağladı. Neyse ki mesajı silmiştim.
"Anne bıraksana acıyor."
"İyi oluyor. Hak ettin. Söz ile uslanmayanın hakkı kötektir."
"Anne yaa!" Diye çemkirdim.
"Bağırma anneye!"
"Özür dilerim." Kulağımı bıraktı. Elimi kulağıma götürüp koşarak odama gittim. Allah'ım sana geliyorum. Atın toprak üstüme. Bitsin bu işkence.
Dırım Dırım. Lanet olsin bu hayat, lanet olsin bu sevgim, seni çok sevmiştim niye bena böyle yaptın?!
Kendimi yatağa attım. Can'ın okuldan çıkıp buraya gelmesi yıllar sürer. Acaba pencereden mi atlasam? Alt tarafı bir köpük savaşı yaptık. Yanlışlıkla üstüne düşmüş olabilirim. Kötü kötü şeyler mi yapıyorduk? Yooo... sanki kocaya kaçmışım da geri dönmüşüm gibi muamele görüyorum.
"Oturdum mavi mavi düşünüyorum. Hep kara kara mı düşüneceğiz?" Sıkıntıdan saçlarımı maşa yaptım. Sonra üstüme ananemin doğum günümde aldığı elbiseyi giydim. O kadar küçük oluyordu ki zor sığdım içine. Vücudumu sımsıkı saran elbisenin altına dayımın düğününde aldığım ve bir kere giydiğim topukluları giydim. Ayağıma olmaları bile hayret edilecek bir durum. Boy aynasında kendime baktım.
"Sanırım ağlayacağım." Deli dürtmüş gibi bir tipim var yeminle! Üstümdekileri hemen çıkardım. Katlamaya üşenip dolaba teptim. Nasılsa bir gün insan olup katlarım hepsini. Altıma siyah pantolonumu giyip üstüne bol ve rahat bir tişört giydim.
Kapının zili çaldığını duyar duymaz kapıya koştum. Gelen Can'dır inşallah. Yanlış cevapladığında arkadan gelen fon müziği kulaklarımda duyar gibi oldum. Gelen Nurdan teyze yani Can'ın annesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAVİMSİ~ \\ NH \\
Teen FictionKüçük pembe şekerleri görebiliyordum sonra kase elimden kayıp düşüyor. Bazı aşklar kavuşmadan güzeldir... Mizah kurgusuyla başlayan aslında Niall Horan hayran kurgusu olup genç kurguya kayan bir türdür. "Mavi gözleri severim birde seninkileri..." ...