"Malım ben ya! Tabi, tabi. Başka ne olabilir ki?! Salaklıkta sınır tanımayan Mavi kafalının tekiyim. Senin neyine çocuğu gömmek? Al! Gömdüler seni. Oldu mu? Rahatladın mı?"
"Bir sakin olup kendinle konuşmayı bıraksan diyorum. Hani, belki bana danışırsan çare bulursun." Tırnağımı yemeyi kesip Can'a odaklandım.
"Çaresizsiniz diyorsun yani!"
"Hayır, çare sizsiniz diyorum." Beni işaret etti.
"O zaman kesin yandım. Bir efsane, destan, masal, film, dizi-"
"Kısa kes!"
"Mavi ile sarı ayrıldı." Dedim, suratımı ekşiterek.
"Ondan hoşlanığını biliyordum."
"Bunun konumuzla ne alakası var?"
"İnkar etmedin! Yani seviyorsun."
"Hayır tabiki de!" Omzuna sertçe vurdum.
"İnkar ediyorsun. Demek aşıksın."
"Yaaaaaa! Can sen beni delirtmek mi istiyorsun?"
"Mavi gözleri... Sarı sarı saçları... yakışıklı çocuk değil mi?"
"Uzun uzun tırnakları... malzemesi bol lafları... cinnet geçirmeye meyilli bir ben. Buna ne diyorsun?" Dişlerimi sıkarak Can'a baktım.
"Ama sen çocuğu üzdün. Hassastır o. Ben onun içini bilirim. Belki oturup dondurma yiyiyor ve romantik filmler izliyordur."
"Ah! Kıyamam. O maviş gözlerinden yaşlar mı süzülecek şimdi?" Elimi çeneme dayayıp gökyüzüne baktım. Ama gökyüzü manzaram Can'ın kafasını görüntü alanıma girmesiyle son buldu.
"Seviyorsun!" Bu sefer en sinirli halimle 2-3 kere patlattım.
"Senin gibi kanka olmaz olsun. Can dedik, canımız dedik. Böyle mi teselli ediyorsun beni?"
"Artık yarın okulda konuşursun. İçeri gir artık." Diyip gitti. Yurdun kapısından girip odama çıktım.
Lanet olasıca beynimin planlar kuran kısmı! Nasıl düşünemezsin böyle birşeyi? Yarın da artık ne açıklayacaksam!? Ne diyeceğim? Özür dilerim ya öyle demek istemedim mi?
Yoksa, pardon canım seni düşünemedim mi? O bana ne diyecek.
'Peki''Tşk'
'Öd'
Bu mudur yani Mavi? İki diyaloğu bir araya koyamıyorsun. Ne yapacağım ben ya? Off... Kafamı yastığa koyup saatin alarmını kurdum. Artık telefon istiyorum ben. Nasıl düşürdüyse öyle alsın artık telefonumu.
"Herşey üst üste geliyor, herşey!"
초초초초
"Hadi gel artık! Hayır yurtta da kalmamış bugün." Ayağımı yere vurup yolu gözlemeye devam ettim. Bir yandan saate bakıyor, ders saatini hesaplamaya çalışıyordum. "Nerede kaldı bu? Çoktan gelmiş olması lazımdı." Duvara yaslanıp ellerimi göğsümde bağladım. Ümidimi kesmiştim artık. Bu yoldan ne kendisi gelecekti ne de başkası. Artık ders başlamıştı. Onun için ilk derse girmemiştim ve aldığım sonuca bak.
"Zaten ben neden bu kadar uğraşıyorsam. Bana ne. Üzüntüden gebersin. Sürünsün köpek!"
Ama o kadar da çok değil, azıcık üzülse yeter.
Son kez yola baktım ve gelen giden olmayınca okul binasına doğru yürümeye başladım. Sınıfa çıkıp içeri girdiğimde dersin de boş olduğunu fark ettim ve sınıfta kimse olmadığını. Çantamı sırama doğru fırlatıp kendim sonradan sıraya vardım.
![](https://img.wattpad.com/cover/54277784-288-k630985.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAVİMSİ~ \\ NH \\
Roman pour AdolescentsKüçük pembe şekerleri görebiliyordum sonra kase elimden kayıp düşüyor. Bazı aşklar kavuşmadan güzeldir... Mizah kurgusuyla başlayan aslında Niall Horan hayran kurgusu olup genç kurguya kayan bir türdür. "Mavi gözleri severim birde seninkileri..." ...