Garson masaya buzlu çayları bırakıp başıyla selamladıktan sonra uzaklaştı. 4 numaralı masada oturan iki erkek bir kızı garip bulmuştu. Sanki herkes onları dinliyor gibi kafalarını birbirine vermiş fısıldaşıyorlardı. Birileri yanlarından geçtiğinde ise susuyor ve onun gitmesini bekliyordu.
Zavallı garson elinde ki tepsiyi tezgâha bırakıp patronuna çocukları işaret ederek “sanki banka soymaya hazırlanıyor gibi durmuyorlar mı efendim. İçeri girdiklerinden bu yana 10 dakika geçti ama hala kafaları birbirine yapışmış bir şekilde konuşuyorlar. Tüm müşteriler onları izliyor.” Dedi.
Adam yaptığı işten başını kaldırıp şöyle bir etrafına bir de çocuklara baktı. İstemeden yüzünde hafif bir gülümseme oldu. Garsonun gerilen omuzlarına elini koyup “merak etme ben hallederim…” dedikten sonra çocukların oturduğu yere doğru yürüdü.
“Kris işte” demekten de kendini alamıyordu. Ya havalı bir şekilde gelir oturur ya da böyle tuhaf davranırdı. Baş belası erkek kardeşinin bu hallerine alışmıştı artık. Kris’in omzuna elini koyup “keyifler ne âlemde?” dedi. O kadar dalmışlardı ki konuşmaya elini koyup konuşmasa fark etmeyeceklerdi bile. Kris ve diğerleri hızla başını çekip şaşkınlıkla adamın yüzüne bakarken aynı anda da “ha?” dediler.
Hiç beklemedikleri bir anda gelmişti yanlarına… Kendini toparlayıp “İyiyim abi…” dedi. Diğer yandan da Eun hee’ye bakıp kaş göz işareti yapıyordu. Eun hee boş boş baktıktan sonra anında yerinden kalkıp “Oppa…” dedi kollarını da adamın koluna dolamayı ihmal etmiyordu.
“çok acıktım oppa… Hadi bana yemek yap…”
Adam kolunda ki kızın dudak büzüp karnını tutuşuna baktı. Ne zaman Kris bir şey çevirse bu sevimli kızı kendisine karşı kullanıyordu. Adam derin bir iç çekti. Bu durumlara alışmış olmalıydı artık.
“Anladım, anladım… Ama çok dikkat çekiyorsunuz, kafalarınızı birbirine yapıştırmadan konuşun…” dedikten sonra kolunu kızdan çekip arkasını dönmüştü ki eun hee’nin kıkırtılarıyla geri dönüp ellerini beline koyarak “Eun hee o kuzenin de ben üvey kuzenin miyim? Niye onu her defasında koruyorsun da bana… Ah Tanrım sinirlenmeyeceğim…” dedi ve söylene söylene yanlarından ayrılmaya başladı. Eun hee giden kuzeninin arkasından gülmeden edemedi. Kris’in abisi kristen daha eğlenceliydi ona göre.
Gülümseyerek kalktığı yere otururken “Ucuz atlattın.” Dedi. Neredeyse beceriksiz kuzeni yakalanıyordu. Girdikleri iddia da bile onu koruyordu. Kris kızın kendinden emin kurduğu cümleyi düzeltmek adına “Atlattın değil atlattık. Unuttun mu bu iddiaya birlikte girdik sevgili kuzenim…” dedi. Eğer plan mahvolursa otomatikman onlarda kaybetmiş olurdu. Eun Hee başını iki yana sallayıp inanamayarak “Jea Shik sen gerçekten…” demişti ki Kris hızla sözünü kesip “Kris” diye düzeltti.
Her defasında kendisine Jea Shik demesine uyuz oluyordu. Hem kızların hem erkeklerin kullandığı üniseks isimler sinirlerini bozuyordu. Ve en önemlisi kendi ismi en yakın arkadaşım dediği kızın ismiyle aynıydı. Bu yüzden kendisine Kris denmesini tercih ediyordu. Hatta kendini tanıtırken Kris diyor gerçek adını saklıyordu. Ama sevgili kuzenine bir türlü derdini anlatamıyordu. Genç kız; Kris’in uyarısını önemsemeden elini masaya vurup inatla “Jea Shik!” dedi. Kuzenine bu ismi eninde sonunda kabul ettirecekti.
Kris derin bir nefes alıp “her neyse…” diye söylendi. Yıllardır bu saçma sapan tartışmayı yapıyorlardı zaten ve bu gün tartışmasalar da olurdu. Eun hee sırıtarak sırtını sandalyeye yaslayıp “Gerçekten kız kılığına girecek misin?” dedi. Onu bir kız olarak nedense hayal edemiyordu. Bebek gibi bir yüzü vardı ama kim inanırdı ki kız olduğuna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT! ERKEK VAR!
RomanceVar mısın Kris İddaya? bu kız sana bakmaz. Kris bir idda uğruna kız kılığına girip yatılı kız lisesine giderse ne olur? kalbinin peşine düşer ve orada çakılı mı kalır, yoksa kalbini arkasında bırakıp kaçar mı? buyurun siz keşfedin :)