6.Bölüm

93 5 0
                                    

6. Bölüm…

Eun hee…

Yuh ya! YUH! Geldiği ilk saniyeden sorun çıkarmayı başardı ya sevgili, şapşalın da şapşalı kuzenim, cidden helal olsun. Bir ara karşımda oturan Sei la’yı yok sayıp, saman beyinli kuzenimi ayakta bile alkışlayacaktım. Dudaklarımı gererek kıza gülümseyip “Benim sevgili, saman beyin kuzenim sana hodri meydan mı okudu şimdi?” dedim.

Bakışlarım yanında duran kuzenimi kaydığın onun öfkeli bakışlarıyla burun bunua geldim ama gıram aldırış etmedim. Kızın beni onaylamasıyla kahkahalarla gülmek istedim ama dudaklarımı gerip gülme isteğini bastırdım. Sei la’ya ona en ufak bir ipucu dahi vermeyeceğimi söyleyip “On soru kuralını unutma kuzencim, soruları dikkatli sor…” dedim.

Sei la’nın bıyık altından güldüğünü de görmüş oldum böylelikle. Sei la bile bu durumda eğleniyorsa benim Türk işi takılıp çiftetelli oynamam gerekti. Hani bilseydim muhtemelen de oynardım ya neyse. Sei la’yı odasına postalayıp Kris’in kolundan yakaladım. “Daha yarım saat geçmedi değil mi sevgili, beceriksizlere ders vermeye yetecek kadar beceriksiz kuzenim!” dedim dişlerimin arasında.

Bana sadece boş gözlerle bakarken “Ya beynini bağış yaptın da böyle salakça bir şey yaptın ya da sen buraya öylesine geldin!” diye çıkıştım. Elini çabuk tutuyum demek yerine her şeyi yokuşa itiyordu Eşek sıpası! Demek istediğimi anlamış da anlamıyor ayağına yatan kuzenine tekmeyi geçirmek vardı ya neyse demek zorun da kaldım. Sei la’nın peşinden gitmesine izin vermek de cabası olmuştu.

Odamın kapısını kapatıp boş odaya bakış attım. Bu günlerin keyfini çıkarmalıydım. Kanepeye kurulup bacaklarımı da masaya uzattıktan sonra Hyun shik’i aradım. Kris yine çok büyük bir meseleyi unutmuş gibi görünüyordu.

“Hadi bakalım Eun hee, gene salak kuzeninin arkasını toplayacaksın.” Dedim kendi kendime. İkinci çalış da açılmıştı telefonum. Hafifçe gülümseyip “zavallı Hyun shik” dedim içimden. Benimle Kris arasın da mekik dokumaktan beyin sarsıntısı geçiriyordu, kristen bile beceriksiz olan bu zavallı, tatlı şey…

Heyecanlı sesi kulaklarıma dolduğun da klasik konuşmayı geçip “Uzatmayacağım Hyun shik.” Dedim.

Tanrım Hyun shik’in yerinde olsaydım benim gibi gıcık biri ile hayatta konuşmazdım. Sakin bir şekil de “Seni dinliyorum” dedi. Bak hele şuna, beni dinleyeceksin tabii ki de. Ama bir saniye, neden birden ciddileşti ki şimdi bu sıpa!

Aklımda ki saçma soruları def edip “Okulda durumlar nasıl?” diye sordum. Kris şapşalı kaydını buraya yaptırmıştı ama okulun hemen iki sokak arkalarında ki Cafe’nin sahibi, Krisin Abisi, benim sevgili büyük kuzenim Jea hwa’yı unutmuştu.

“Her şey yolunda” diye geçiştiren şapşal sıpaya iç çekip “Sadece bu kadar mı?” dedim. Açıkçası hiçbir şeyin yolunda olmaması gerekti. Aldığım evet cevabından sonra telefonu kapatmak zorunda kaldım. Bugün ne kadar çok şeyi zorunda olduğum için yapmıştım böyle. İyi de ben şimdi neyle uğraşacağım… Of çok sıkıcı oldu birden hayatım…

**

Kris; Sei la’nın peşinden giderken azıcık koşturuyordu. Kızın yürüyüşü bile havalı duruyor bu yüzden krisin keyifle “Oğlum kris doğru iz üzerindesin…” demesine sebep oluyordu. Kızın yanına yetişip yine aptal kız gülümsemesini takınırken “ilk sorumu sormak istiyorum.” Dedi. Elinden geldiğince burada Sei La’nın yanın da kalacaktı.

Sei La ilk saniyede soruyu bile düşünmeden ilk sorusunu sormaya hazırlanan kıza baktı. Küçücük bir saniye endişelenmişti bile… Sonuçta bu soruyu tek bir kişi bilmişti, o da bu kızın kuzeniydi. Her ne kadar cevap tamamen saçma olsa da kendinden bile daha zeki olan Eun hee bulmuştu. Kollarını göğsünde birleştirip “Seni dinliyorum…” dedi.

DİKKAT! ERKEK VAR!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin