Eun hee duyduğu kapı vurulmasıyla daldığı derin uykusundan uyanmak zorunda kaldı. Bir süre etrafına boş boş bakıp bir şeyleri sindirmeye çalışırken bir kez daha yumruklanan kapı ile gözlerini ovuşturarak yatağından kalktı. Yeni uyanmanın verdiği etkiden olsa gerek bütün bedeni uyuşuktu.
Poposunu kaşıya kaşıya kapıya doğru ilerlerken “Patladın mı be geliyorum işte!” diye bağırdı. Biraz daha kapı vurulursa cıvatalarından çıkıp yere düşecek böylece kapıya gitmek zorunda kalmayacaktı. Hışımla açtığı kapı yüzünden bir yumruk tam yüzüne geliyordu ki geriye sendeleyip yüzüne inmeye hazırlanan yumruğu geri püskürterek “Ya!” diye bağırdı.
“O yumruğunun gelmeye hazırlandığı yere dikkat etsen iyi olur…”
Min beak hızla toparlanıp Eun Hee’in kolundan kavrayarak “Çabuk ol!” dedi.
“Eğer biraz daha zaman kaybedersen onu durduramayacağız.”
Kelimeleri hızlı hızlı söylüyor bir yandan el kol hareketi ile olanları anlatmaya çalışıyordu. Eun hee çekiştirilmenin etkisi ile bir süre sürüklendikten sonra ayaklarını yere sabitleyip olduğu yerden kıpırdamadı. Kolunu Min Beak’in elleri arasından çekip “Ne diyorsun sen Min Beak? Kafayı mı yedin sonunda…” diye çıkıştı.
Birkaç kişi merakla kafasını kapılarından uzatmış bağıran Eun hee’ye bakarken Min beak derin bir nefes alıp telaşla “Kris! Kris gidiyor! Onu dur…” diyordu ki Eun Hee hızla kızın üzerine atılıp elleri ile ağzını kapattı. Takındığı yapmacık gülüşle Kızı koridorun sonuna doğru itelerken “İstersen eline megafon alıp bağır ha belki duymayanlara da duyurmuş olursun!” diyordu.
Koridorun sonuna geldiğinde Min Beak’in ağzından elini çekip “Şimdi! Şimdi söyle bakalım ne saçmalıyorsun?” diye soludu. Beyni basmıyordu bir türlü Kris’in gitme ihtimaline. Bundan birkaç saat önce birbirlerini yemişlerdi gitmek konusunda ve Kris en son “Beni buradan ancak attırırsın yine de bir şekilde dönerim” demişti. Ne oldu da bir anda gitme kararı almıştı.
Min Beak, Eun Hee’in bileğinden kavrayıp kızı ileri doğru çekerken “Neden önce onunla konuşmayı denemiyorsun!” diye çıkıştı. Zaman kaybettikleri için delirecek gibi oluyordu. Garip bir şekilde Kris’in hemen yanında kalmasını istiyordu genç kız. Dahası bu hikâyede yanlış olan ya da garip olan bir şeyler olduğunu.
Eun Hee adımlarını hızlandırıp çıkış kapısına doğru koşarken kendine kızıyordu. Oda şimdi bu hikâyede fazla olan bir şeyin farkındaydı ama o fazlalığı bir türlü çekip alamıyordu. Bir anda aklına gelen şeyle olduğu yere çakıldı. Bakışlarını geriye doğru çevirirken Krisi durdurabilecek şeyin ne olduğunu yeni sindirebilmişti. Adımlarını geriye çevirirken “Sei La…” dedi.
Onu bulmalı ve ona tüm hikâyeyi baştan sona anlatmalıydı. Nasıl olduğunun bir önemi yoktu sadece bunu yapmalıydı. Min beak’in arkasından bağırmasına karşılık sadece “Sei La…” diyordu.
“Sei La odasında mı?”
Min beak de onu durdurmanın Sei La dan geçtiğini biliyordu ama odada olmadığını söylediğinde Eun Hee’in peşinden koşup “Ama nerde olduğunu sen biliyor olabilirsin…” dedi. İkisi de iyi arkadaştı bir zamanlar ve onu nerede bulacaklarını Eun Hee den başkası bilemezdi.
Genç kız duyduğu sözlerle Olduğu yerde durdu ve min beak’i de kendisi ile dur durdu. Genç kızın bileğini kavrayıp onu kendine çevirirken “Beni dinle min beak!” dedi. Aklına gelen düşünceyi nasıl dile getireceğini bilmiyordu. Sei La odasında yok ise bunun tek bir anlamı vardı. O kaçıyordu.
“Sen git ve Jea Shik’i durdur. Ben Sei La’yı bulurum.”
Min beak bir anda yüz hatları gerilen kıza baktı. Ani değişiminde bir gariplik seziyordu ama daha fazla üstelemedi. Kendi kalbinin kırıklığını hoşlandığı adamın yaşamasını istemediği için geldiği yönün bu sefer tersine koştu. Eun Hee’in planına güvenmek zorunda hissediyordu kendini. Biri onu ya durdurmalıydı ya da bu oyuna bir son vermeli yoksa birbirine bağlanan kalpler bir gün zarar görecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT! ERKEK VAR!
RomanceVar mısın Kris İddaya? bu kız sana bakmaz. Kris bir idda uğruna kız kılığına girip yatılı kız lisesine giderse ne olur? kalbinin peşine düşer ve orada çakılı mı kalır, yoksa kalbini arkasında bırakıp kaçar mı? buyurun siz keşfedin :)