Ah; aşkından yanıp tutuşacak diye endişe eder oldum. Bir şey yapmalı garibime; yoksa bu aşk onu yakıp kül edecek. Tabi ki de üzülmek bana düşecek, ne de olsa o benim canım; cananım. Bir saniye siz Jea Shik’ten bahsettiğimi mi sandınız?
Alakası yok ben şuan sevdiceğim Hyun Shik için endişeleniyorum. Bana olan aşkından zavallım yataklara düştü. Onu sarıp sarmalamak da bana düşer değil mi. Tamam pekâlâ; aşkımdan değil Kore’nin soğuk havası yüzünden hastalandı ama olsun. Bir saniyenizi isteyip hemen onu aramam lazım iki dakika geçti ve hala cevap vermedi mesajıma…
**
Eun hee eline telefonu aldığı gibi hızlı arama tuşuna basarak Hyun Shik’i aradı. Çıkmaya başladıklarından bu yana bir iki gün geçmişti ki Hyun Shik hastalanmış yataklara düşmüştü. İlk çalışta açılmayan telefon yüzünden Eun hee endişe ile tırnaklarını kemirmeye başladı. Gözleri dolmuş kalbi acı ile sıkışmıştı. İkinci kez aradığında açılan telefonla nefes almadan hızla konuşmaya başladı.
“Oppa; neredeydin. Seni deli gibi merak ettim. Bir şey olmadı ya? Ya da incinmedin ya? Senin için endişelendiğimi görmüyor musun?”
Zavallı Hyun Shik bir telefona bir de arayan isme baktı bir süre. Bir ara kendini The Heirs dizisindeymiş gibi hissetti. Telefonun ucundakini de Lee Bo Na. Bu düşünce ile biraz irkilip kendini toparlamaya çalıştı. Şöyle bir düşündüğünde sevimli Eun Hee; Lee Bo Na gibi davranıyordu. Bu yüzden hızla “Eun Hee” dedi sesinde garip bir endişe ve şaşkınlık vardı. Eun Hee şaşkınlığı fark etmiş olmalı ki?
“Ne o? başkası mı arayacaktı yoksa?” diye çıkıştı. Genç kızın kalbi kırılmış endişesinin yerini derin bir üzüntü almıştı. Hyun Shik hızla itiraz etmeye çalışsa da Eun Hee garip bir şekil de üste çıkıp anladığı gibi yorumlamaya devam etti. Kırık dökük sese sahip olan sevgilisinin hastalığı şimdi ikinci plana atılmıştı; tıpkı kendisinin ikinci plana atıldığını düşünmesi gibi. Hızla düşüncelerini sıralarken “başka kızlarla da görüşüyorsun değil mi?” diye bağırdı ansızın. İçine kurulan kıskançlıkla gözleri dolmuş ağlamaklı olmuştu.
Hyun Shik bir süre daha girdiği şokun etkisi ile kekelerken bir anda telefonun ucundan gelen dıt dıt sesi ile olduğu yerden kalktı. Zihni bulanmıştı gariban hyun Shik’in. Saf saf ekranı kapanmış telefona baktı. Şimdi bu neydi?
Eun hee öfkeyle oturduğu yerden kalkıp sinirle saçlarını dağıttı. İçine oturan kıskançlığa elinden gelen bir şey yoktu. Okkalı bir küfür savurup olduğu yerde tepinmeye başladı. Tepinirken de kendi kendine “Allahın belası! Birde ben o hasta diye üzülüyorum. Doğru hasta hasta; kız hastası o pislik herif. “ diyordu. Aklından geçen kiminle aldatıyor sorusuna cevap arıyordu içinden. Bakışlarını kapıya çevirip “Acaba?” diye düşündü.
“Acaba Jea Shik bu kızın kim olduğunu biliyor mu?”
Bu düşünce ile hızla kapıya yöneldi. Yürüyerek 1 dakika da ulaştığı odaya 10 saniyede gelmiş bu hızına da şaşırarak kapının önün de durmuştu. Eli bir an kapıya kalkıp yumruklamak geldi içinden ama yapmadı. Hızla kapının kolunu kavrayıp aceleyle içeri daldı. Merakı yüzünden dağdan inme ayı gibi davranıyordu genç kız. Kafasında kurduğu hayal Eun hee’yi tabiri caiz yiyip bitiriyordu. İçeri daldığın da boş oda ile şöyle bir sağına soluna bakındı.
“Bu da ne?” diye söylendi boş adanın tam ortasına geldiğinde…
“Yine nereye gitti bu ikili?”
Eteğinin cebine tıkıştırdığı telefonu çıkarıp hızlı arama tuşuna bastığı an ayaklarını sürüyerek içeri giren Sei La’yı fark etti. İşte tam bu anda aklına gelen şeyle eli ayağı birbirine dolaştı. “Yoksa?” dedi içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT! ERKEK VAR!
RomanceVar mısın Kris İddaya? bu kız sana bakmaz. Kris bir idda uğruna kız kılığına girip yatılı kız lisesine giderse ne olur? kalbinin peşine düşer ve orada çakılı mı kalır, yoksa kalbini arkasında bırakıp kaçar mı? buyurun siz keşfedin :)