20.Bölüm...

51 3 0
                                    

“Seni gördüğümde; Sesini duyduğum da; hatta hayalini kurduğum da kalbim deli gibi atıyor. Seni merak ettiğim de ise korkunç derecede sıkışıyor. Seni üzgün görmek; hele onu söylemiyorum bile… Kalbime saplanan hançerlerin haddi hesabı yok. İşte bu yüzden doktora gittim. Seni anlattım doktora. Kalbimi acıttığını. Anlayamayan bana gerçekleri gösterdi Doktor. Hani Min beak bir şey sormuştu Kız kardeşime; ben onun yerine cevap vermek istiyorum bu soruya. Sana âşık oldum ben Sei La; Sana seni kimsenin sevemeyeceği derece de âşık oldum.”

Gözleri iri iri olan kız bir kâğıda bir bana şaşkınlıkla bakarken birden hiç düşünmediğim bir şeyi yapmaya karar verdim. Onun dudakları ilk kez bu kadar acı gözükmüştü. Hızla kızı kendime çekip dudaklarımı alnına değdirdim. Hayalim olan dudakları değil onun güzel gülümsemesiydi. Niye bunu geç fark ettim ki?

Alnına değen dudaklarımı geri çekip dikkatle yüzüne baktım. Buz gibi bakıyordu bana. Sanki az önce dudaklarımı değdirdiğim Sei La değil de bir heykeldi. Hiç kıpırdamadan öylece yüzüme bakınca ellinin birini ellerimin arasına alıp “Sei La?” dedim. Bu tepkisizlik bir işkenceden farksızdı.

Adını söylememle daldığı derinliklerden çıkıp boş boş yüzüme baktın. Sanki az önce duvara konuştum ben” demek gelse de içimden diyemedim. Sonuçta kötü bir espri olacak ama biz şuan sokaktayız. Her neyse; Sei La hiç beklemediğim bir anda hızla elini çekip kendi elleri ile düğüm oldu. Benim ellimle olsa incileri dökülür zaten.

Bir anda bakışlarından garip bir ifadenin geçtiğini fark edip dikkatimi onun yüzüne verdim. Derin bir nefes alıp verdiğinde verdiği nefesin buharını fark ettim. En az hava da sei La gibi buz kesmişti. Onun kıpırdayan saç hareketleri ile konuşmaya başlayacağını anladım. Oda öyle yapıp ciddi bir şekilde “Kris…” dedi. Adımı söylerken dudaklarını kemiriyordu.

“Evet?” dedim heyecandan atan kalbimle; yüz ifadesi korkunç olsa da hani dizilerde oluyor ya kız bir anda sürpriz yapıp evet diye bağırır bende onu bekliyordum ama onun yanaklarından bir damla yaş aktı. Elinin tersiyle hızla silip “Teşekkür ederim.” Dedi. Sesi konuşurken çatallaşmıştı.

Endişe ile “Sei La…” dedim. Onu ağlatacağımı bilseydim kalbime çöreklenen o aşk sözcüklerini kelepçeler, dilimi kızgın ızgaraya basardım. Ona uzandığım an biraz gerileyip yanağından bir damla daha yaşın akmasına izin verdi.

Endişe ile yeniden adını dile getirdiğimde başı önüne düştü. Fısıltı ile “Üzgünüm” dedi. Ne için üzgünsün be güzelim desen de biz de bilsek diye içimden geçirirken hiç beklemediğim bir darbe ile hayallerim, düşlerim daha bilemediğim ve bildiğim her şey yerle bir oldu. Nasıl lan!!!

Başını hızla kaldırmış kendinden emin bir şekil de “Senden Hoşlanmıyorum…” diyordu. Benden; benim gibi bir yakışıklıdan! Bu kızın kaç tahtası eksik? Ben bilmem kaç şiddetinde depreme uğrarken “Benim hoşlandığım kişi sen değilsin.” Dedi.

Buyurun cenaze namazına rezil olduğuma mı yanayım yoksa reddedilmememi. Bozgun suratımı topladığım an cool olmaya çalışarak “Sorun değil.” Dedim. Ama nedense büyük bir sorun var. Eğer o zibididen bahsederse bana onu bulur ve beni elleyen müdire Co’nun oğlu var ya; hah onu bulup ağız burun ameliyatına soktuğum gibi onu da sokarım. Hani ellerimden de kusursuz işler çıkabiliyor.

Evet, doğru siz onu bilmiyorsunuz. Ben azgın ergen veledi yakalayıp bir güzel okulun ara sokağın da dövdüm. Anneciğine nasıl şikâyet etti acaba? Beni gelip bulamadıklarına göre ne uydurduysa ergen sapık. Neyse konumuza geri dönüş yapıp eğer o tipi bana anlatırsa o ergen sapık gibi ağız burun orijinal bir estetik yapar Sei La’ya servis yaparım haberiniz ola. Ama ona önce hoşlandığı kişiyi sormalıyım sormasına ama o aslan kesilen, cool takılan benin cesareti nereye kaçtı çok merak etmekteyim doğrusu.

Derin bir nefes alıp hiç sorun değilmiş havasında “Hoşlandığın kişi kim?” diye sordum. Benim sorum ile “Niye bana yardım mı edeceksin yoksa” demesi bir oldu Kendinden emin duruşu ile beni eziyor haberiniz ola. Bende hiç istifimi bozmadan “Neden olmasın” desem de çok değişik şekillerde yardımım dokuna bilir, mesela nefret ettirme konusunda on numarayımdır. Benim sözlerim ile ince bir kahkaha atıp “İyi ama nasıl?” diye sordu.

Sana ne be kızım her erkeğin kendine özgü becerileri vardır; benimkileri henüz görmedin sen! Ben size iki dünyayı da dar edeyim de görün hele siz diyordum ki içimden bozgun suratımdan olsa gerek bir anda bir isim ortaya attı.

Bir saniye bir saniye ne dedi şimdi bu kız diyerekten duyduğum ismin şokunu yaşarken nerelere kaçayım demeye başlamıştım bile ben. Ne demek benim kız kardeşime âşık olmak lan; hele de o benken... E o zaman erkek bende neyi beğenmedin be!

Ben duyduğumu algılama çalışmalarına girerken o kiraz dudakları ile bir kez daha adımı söyledi.

“Lee Jea Shik”

Evet, bulun bana o sarı kafa kendini beğenmiş ikizimi! Öyle biri yok ki ne saçmalıyorum ben. Kendimi toparlamaya çalışarak “İyide” dedim.

“O bir kız!”

Evet, o bir kız, benim peruklu halim. Ama o beni algılamıyor bile “Aşkın cinsiyeti yok.” Diyerek işin içinden rahatça sıyrılmaya çalışıyor. Oldu o zaman yoldan geçen sokak köpeğiyle de evlen tam olsun. Delirdin mi sen Sei La; Sana fazla mı manyak geldik de böyle oldun sen? Peki, neden bu tatlının tadı böyle? Babam nereden öğrendi böyle tatlı yapmayı? Bir saniye benim babam tatlı yapmaz ki? Sonunda benim de devrelerim yandı. Yediğim ikinci şokun ardından Sei La’nın elimi kavradığını fark ettim. Bu nasıl bir iş bu böyle anlamadım ki…

“Bu yüzden Kris” dedi o güzel gözlerini gözlerime mühürlerken;

“Bana yardım edemezsin. Bu yüzden söylediklerimi unut ve kendine güzel bir yol çiz.”

Biri beni tekmeleyerek bu kâbustan uyandıra bilir mi? Her an ölecekmiş gibi hissediyorum da…

Bölüm sonu…

DİKKAT! ERKEK VAR!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin