8.Bölüm...

67 4 0
                                    

Kris, Sei La’nın söylediği söz ile doğrudan kızın gözlerine baktı. “Kimi sevdiği mi o zaman öğrenirsin.” Demişti. Ağzını açıp “Bu da ne demek oluyor?” diyecekti ki çalan telefonu ile susmak zorunda kaldı. Saçlarını geriye itip eteğinin cebinden cep telefonunu çıkarıp ekranda ki yazıya baktı. Ekran da yazan yazı ile hızla telefonu cebine sokup bir şey yokmuş gibi kıza gülümseyip “Mutlaka bulacağım.” Dedi.

Sei La’nın meraklı bakışları ile karşılaştığın da cebinde ki telefonu parmağı ile işaret edip “Kardeşim kris, şimdi dırdır eder…” dedi. Yüzüne yapıştırdığı yapmacık gülüşle bakışları hiç bu kadar tezatlık oluşturmamıştı Kris de. Kıza gidelim işareti yapıp önden buyur ederken yeniden çalan telefonu ile “En iyisi açsam iyi olacak. Sınıfta görüşürüz.” Dedi ve hızla kızın cevabını bile duymadan ters istikamete odasına doğru yürüdü.

Sei La, Kris’in arkasından şaşkınlıkla bakarken Eun hee’in arkasından seslenmesi ile bakışlarını güçlükle de olsa giden kızın arkasından çekti. Hemen arkasında kendine gülümseyen kıza baktığın da o da dudaklarını gererek gülümsemişti. Hayatına çöreklenen bu kız sayesin de Eun hee’in kendisine eskisi gibi gülümsediğini fark etmişti.

**

Kris…

Hızla odaya girip telefonu açtım. Koridorda koşmaktan soluk soluğa kalmış bir taraflarımdan terler akıyordu. Telaşlı ses kulaklarıma dolduğu da şuan akıttığım ter ne ki arkadaş demeye başlamıştım bile. Baş belasının da belası abim okula gidiyormuş!

“Hyun Shik ne yap ne et, gerekirse önün de soyun ama okula girmesini engelle geliyorum ben!”

Telefonu eteğin cebine tıkıp hızla odadan çıkıp Eun hee’i aramaya başladım. O saniye koridorda dikilen iki kız dikkatimi çekti. Sıçtın Kris, dön biran önce diyecektim ki kendime, Eun hee’in ciddi yüzü dikkatimi çekti. Kolları göğsünde düğüm olmuş ciddi bir şekil de Sei La’ya bakıyordu. Kapının arasına sıkışıp konuşmalarına azıcık, mini minicik kulak misafiri oldum. Sei La’ya beni soruyordu.

“Nasıl gidiyor bilmece soruları?”

“Seni yerden pigme nereden bittiği belli olmayan baş belası cadı, ne diye soruyorsun şimdi beni.” Diye kendi kendime söyleniyordum ki melek sesli sei La’mın sesi doldu kulacıklarıma.

“Sana benziyor. Çok zeki…” demişti benim için. E tabi benden zekisi de bulunmaz da nereden o yerden bitmeye benziyormuşum orasını çözemedim. Neyse diyip Eteğimin cebini titreten mesaj ile sokulduğum yerden çıkıp “Ah demek buradaydın sevgili kuzenim.” Dedim, Elimde ki telefonu sallayıp aptal kız gülümsememi suratıma yapıştırdığım da Eun hee’in sen nereden çıktın bakışlarıyla buluştu gözlerim ya da öldürücü bakışlar mıydı o? Her neyse elbet seni tenhaya sıkıştırıp icabına bakacağım ama şuan o tenhalarda Sei la ve ondan da önce sevgili ağabeyim var.

Eun hee’ye titreyen telefonu uzatıp “Arayan Hyun Shik” dedim otuz iki dişimi göstererek sırıtmayı da ihmal etmiyordum. Eğer o sırıtıştan bir şey çıkaramazsa ki çıkaramamış kaşlarını çıkmış “Eeee” bakışı atarken “Açsana be!” diye çemkirdim.

Eun hee benim Çemkirmemle hızla telefonu açıp “Efendim Hyun Shik?” dedi. Bak ya hala saf gibi telefonu açıyor. Sei La’nın koluna girip şeker kız Candy gibi şakıyarak onu Eun Hee’in yanından uzaklaştırmaya çalıştım. Hani durumdan istifa ediyorsun Kris, açıktan oynuyorsun demeyin sakın; hiç aklımdan öyle bir şey geçmedi. En azından teorik olarak geçse de uygulama olarak beceremedim yine.

Sei La’yı sınıfa sürükleyip sırasına oturturken kız yığını sınıf tek kaşları hava da bana bakıyordu. Bir saniye arkadaş bunlar robot falan mı? Ne diye aynı şekil de bakıyorlar bir insana? Sei La’nın da kahretsin ki aynı şekil de baktığını fark edince birkaç adım geri atıp tahtanın hemen yanında duran aynaya baktım. Çok şükür peruğum hala yerinde duruyor.

DİKKAT! ERKEK VAR!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin