12 bölüm...

60 4 0
                                    

“Sana bir şey söylemek zorundayım.” Dedi Kris; Sei La’nın elini dikkatle kavrarken. Ona en azından küçük bir gerçeği itiraf etmeliydi. Kız dikkatle Kris’in yüzüne baktığında Kris derinlemesine bir nefes aldı. Şimdi kendine kızıyordu. Sei La’yı bir miktar para uğruna kullandığı için kendinden nefret ediyordu. Onun arkadaşa, sevebileceği insanlara ihtiyacı vardı ve Kris bunu kullanıyordu.

Elindeki elleri iyice sıkıp “Hani ben yurt dışından gelmiştim ya” dedi öncesinde yaptığı konuşmalardan birini hatırlatarak. Sei La başıyla onaylayıp arkasından geleceği sözleri bekledi beklemesine ama içine bir endişe oturmuştu. Kris genç kızın onaylaması ile elini ellerinden çekip kucağında birleştirdi.

“Sadece bir aylığına geldim. Bir ayın sonun da yeniden geri döneceğim.”

Bir çırpıda söylemişti işte Kris ama bunu söylerken kalbinde tarifi zor bir acı oluşmuştu. Başı utançla öne düştü. Kızı yalnız bırakacağını söylüyordu. Sözleri biter bitmez odayı korkunç bir sessizlik hakim oldu. Kris kızın yüzüne utançtan bakamıyor, yüzünü sarı saçları arasında gizliyordu. Sinir bozucu sessizlik devam ettiğinde yavaşça başını kaldırıp Sei La’nın yüzüne bakı.

Boş bir yüzle karşılaşacağını tahmin etmemişti. Bomboş bir yüz vardı hemen karşısında… Endişe ile “Sei La” dedi. Onu kırdığı, hayal kırıklığına uğrattığını düşünerek kendini çok kötü hissediyordu. Sei La derin bir iç çekip kucağında düğümlediği ellerini çözüp bir hamlede ayağa kalktı. Bedeni garip bir şekil de uyuşmuş, kalkışı ile de bedenine dikenler batmaya başlamıştı.

Güçlükle “Yorgunum.” Dedi ve masanın etrafından dolanıp yatağına yürüdü. Kris öylece masanın üzerinde kala kalmıştı. Bir şey söylemesini beklemişti açıkçası. Kal dese kalacaktı, bu kız kıyafetlerine katlanıp kalacaktı ama Sei La hiçbir şey söylememiş “Yorgunum” dedikten sonra kendini yatağına atmıştı.

Bakışları hemen yanında duran takvime kaydı. Çoktan bir haftayı devirmek üzerelerdi. Elini gidiş tarihinin üzerinde dolaştırıp “Kaçmanın bir çaresi yok Kris…” diye geveledi ağzında. Ne olmuştu da kalbi birden böyle üzülmüş, acı bir kıpırdanış oturmuştu?

**

Kris…

Elimi kaldırıp güzel Sei Lamın yüzüne yerleştirdim. Bana gülümsüyordu o çilek gibi güzel ve tatlı dudaklarıyla. Nasıl da güzel duruyordu karşımda nehir saçlım öyle. Kızı kendime çekip tam dudaklarına uzanacaktım ki yüzüme değen sarı saçlarla geri çekildim. Bir saniye kafam da bu peruğun ne işi var? Gene o şeytanın işi dimi bu.

Saçıma uzanıp çıkaracağım an arkamda Min beak’ın “Jea Shik!” diye seslendiğini duydum. Jea Shik mi? Şişt; alo ben Kris’im be! Ne Jea Shikimiş bu. Bir saniye üzerimde okulun üniforması var ve okuldayım öyle değil mi? O zaman ben manyak mıyım da Sei La’yı öpmek için uzanıyorum.

O saniye Sei La elime uzanmış tutuyordu. O çilek dudakları gerilerek gülümsediğin de “Tatlım bir şey mi oldu?” diye sordu. Ne tatlım mı? Biri beni acil tekmelesin, cimciklesin çünkü şuan gördüğüm şey berbat bir kâbus. Elimi hızla Sei La’nın elleri arasından çekip “Aslında sana söylemem gereken bir şey var Sei La” dedim ama o saniye kuzenim Eun hee gelmiş ve elini omzuma yerleştirip elini burnuma kadar uzatmıştı.

“Sevgili kuzenim iddia’yı kaybettiğine göre artık paramı ödemelisin.” Diyordu. Ben tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki diğer omzumdan da Hyun Shik kavrayıp “Benim de paramı ödemelisin” dedi. Seni ikiyüzlü kıl, verir miyim lan ben sana kuzeni mi? Omzumda ki iki elide düşürdüğüm an Sei La’nın dik dik bana bakışlarıyla karşılaştım.

DİKKAT! ERKEK VAR!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin