Daha tanımadığım adam beni dudağımdan öpmüştü! DUDAĞIMDAN!
Ellerinin arasından sıyrıldım ve tokat attım, yüzü yana düştü.
Ses odanın her yerinde yankılandı, karşımdaki adam eliyle yanağını tuttu ve gözlerimin içine baktı, gözleri kahverengiden siyaha doğru koyulaşırken yutkunmak zorunda kaldım. Elimde zonkluyordu zaten.
Adamın gerildiğini anlamak zor değildi, karın kaslarının kasıldığını anladım.(Tamam bakmış olabilirim ama bu bi şuç değil). Çenesindeki damar belirgin bi şekilde atmaya başladığında bi iki adım geriledim.
Yara izi seğirmeye başladı.
"Sevgilim-" sesini sinirli tutmamak için zorluyordu, başardığı söylenemezdi "Bu durumla bir ay sonra evleniyoruz" dedi ve gülümsemesi genişledi ve kocaman bi kahkaha attı. Ani ruh değişimi adamdan tırsmama neden oldu.
İstemsizce ürktüm, karşımdaki adamdan korkmam bence normaldi, herkes korkardı.
"Bu kadar vahşi olduğunu bilmiyordum" dedi ve baş parmağıyla dudağının kenarını sildi.
"Senin sevgilin değilim" dedim ve titrek bi nefes aldım.
"Aşkım beni şuan zorluyorsun" dedi dişlerini sıkarak. Ben korkuyorum oğlum, ağlıycam.
"Sen-" bi anda koluma yapışıp beni kendine çekince elim ayağım tutuldu, boyum o kadar kısaydı ki başım göbeğine geliyordu, Allah kahretsin seni boy!
Başımı yukarı kaldırıp ona baktım, o da eğilmiş bana bakıyordu.
"Bi daha bana el kaldırma, yemin ediyorum sonuçları kötü olur" dedi ve beni sertçe bıraktı. Kolumu ovuşturdum ve kaşlarımı çatarak öküz adama baktım.
"Beni evime bırak!" dedim ve gözlerimi kıstım.
"Sen burada kalacaksın" dedi ve eliyle yüzünü sıvazladı. "Bi daha bu soruyu sorma" dedi ve odanın içindeki bi odaya girdi.
Kaşlarımı çatarak yatağa oturdum. Başımı ellerime eğdiğimde titrediklerini gördüm.
"Sen buradan kurturulabilirsin sen BESTE ÇAVUŞSUN!" dedim ve ayağa kalktım. Odaya göz gezdirdim.
Odanın duvarları siyahtan griye doğru tonlama yapılmıştı ve yerde yumuşak halıyla kaplanmıştı. Sadece iki pencere vardı ve ortasında balkon vardı. Balkona yavaşça ilerledim ve manzaraya baktım.
Sadece dağ görüntüsü vardı, beynim bastığında ormanlık alanda olduğumuzu anladım.
"Galiba kaçacak yerin yok" alayla söyleyen kişiye bakmak için arkama döndüm.
Onur yine yarı çıplak bi şekilde bana bakıyordu ve sırıtıyordu, vücudunu siyah kapıya yasladı ve sırıtması büyüdü.
"Aşkım yemek hazır aşağı inelim mi?"
*
Üstümde en azından dünkü kıyafetlerim vardı, zaten dokunsaydı o erkekliğini iflas ederdim.
Merdivenlerden inerken dışının dağ evine ama içerisinin bizim evden de modern olan bi yere benzediğini anladığımda burnumu büyüttüm.
"Sevgilim" dedi ve gülümsedi. Oturacağım sandalyeyi çekip oturmamı beklediğinde derin bi nefes aldım.
"Aç değilim" dediğimde elimi arkama götürdüm ve iki parmağımı çapraz yaptım. Yalan söylememek lazım.
"Sen her zaman açsındır, hadi" dedi ve gözleri ile koltuğu işaret etti, sertçe yutkunarak dediğini yapıp oturdum, bu adamın tersinin pis olduğunu anladım aslında düzü de pisti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT KATİL VAR!!
Teen Fiction"BUNU YAPAMAZSIN!" diye bağırdım karşımdaki adama doğru. Bi katile bağırmak ne kadar mantıklı onu da siz düşünün,ne kadar salak olduğumu anlayın. "Haklısın, aileni öldürmek kolay olur. Hm... Ailene acı çektirmek? İşte bu daha mantıklı" dedi adam ve...