Attığım çığlıkla birlikte insanlar bizim olduğumuz yöne doğru koşmaya başlarken üstüme gelen kadını yana doğru ittirmeye çalışıyordum.
Kendini köpek zanneden bu kadın, neyse ki çok kilolu değildi. Üstümden yana doğru hızlıca savurduğumda kalkmıştı. Dış görünüşü tuhaftı. Uzamış saçları bir süpürge fırçasını andırırken ağzından akan salyaları mide bulandırıcı türdendi. Dişleri normal bir insan dişi gibi değildi, sanki bir şeyle özel olarak sivriltilmiş gibiydi.
Güvenlik görevlisi ve birkaç hemşire hızla onu odasına doğru sürüklerken debelenmeye devam ediyordu.
Etraftaki meraklı kalabalık sinema izler gibi olanları izlerken düştüğüm yerden kalktım elimle yerden destek alarak. Uğradığım şoktan olsa gerek, sendelemiştim yürümeye çalıştığımda.
Bir hemşire hızlıca kolumdan destek olurken yavaşça beni etraftaki kalabalık insanlardan uzaklaştırıp odama doğru götürmeye başladı.
"Bu hastanede hep senin gibi hafif rahatsızlığı olanlar yatmıyor. Bu gördüklerin sadece bir kısmı."
Hemşirenin söyledikleri içimdeki korkuyu biraz daha alevlendirmişti. Bu bir kısmıysa, büyük kısmını düşünmek istemiyordum. Bu gördüklerim fazlasıyla yetmişti bana.
Hala hafifte olsa yanağımdan göz yaşlarım çeneme doğru süzülüyordu. "Neden o haldeydi o kadın?"
Söylediklerimle birlikte hemşirenin adımları yavaşlamış, koridordaki koltuklardan birisine oturmuştu. Hızlıca yanına oturduğumda derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Hayat herkese adil davranmıyor Hazal. O kadının annesinin ve babasının kim olduğu bilinmiyor. Bundan iki sene önce orman kenarında ıssız bir yerde bulunup buraya getirilmiş. Doktorların tahmini, kadının köpekler tarafından büyütüldüğü yönde."
Gözlerim fal taşı gibi açılırken kafamı salladım merakla. Devam etmesini istiyordum.
"Hiç konuşmayı bilmiyor, sadece havlıyor ve etrafına saldırgan bir tavır sergiliyor. Dişleri sivrelmiş. Büyük ihtimal taşla yapılmış gibi. Bu halinin iki yıllık tedaviden sonra olduğunu düşünürsek, iyileşme ihtimali yok gibi. Zavallı kadın."
Hemşire konuşmaya devam edecekti ki, ileriden doktorun geldiğini görmesiyle birlikte sözleri kesilmişti. Oturduğu koltuktan ayağa kalkarken sıcak bir gülümseme göndermişti bana. "Bundan sonra bilmediğin odalara girme."
Gözlerim bir süre uzaklaşan hemşireyi takip ettikten sonra yaşadıklarımı unutmak istercesine kafamı salladım iki yana hızlıca.
Bir süre daha koltukta oturup kalabalığın dağılışını izlemiştim. Koridor yeniden eski haline geldiğinde, koltuktan kalkıp merdivenlere yöneldim uyuşuk adımlarla.
Merdivenlerden inerken omzumdan tutan bir el yüzünden durmak zorunda kalmıştım. Kim olduğuna bakmak için arkamı döndüğümde, Gürkan olduğunu görmüştüm.
Omzumu hafifçe hareket ettirip elinden kurtulduktan sonra merdivenlerden inmeye devam ettim. O da bana eşlik ediyordu.
"Hastaları araştırmak için gelen benim fakat duydum ki sen de iyi araştırmacıymışsın. Hangi cesaretle içeride ne olduğunu bilmediğin bir odanın kapısını açtın?"
Gülerek söyledikleri biraz da olsa sinirimi bozmuştu.
"Daha önce de yaptım, onda bir şey olmamıştı."
"Bundan sonra yapmazsın o zaman."
"Daha çok yaparım."
Gürkan'dan kurtulmak için adımlarımı bahçeye doğru hızlandırsam da, o da aynısını yapmış ve yine bana yetişmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKVA (TAMAMLANDI)
General FictionSesi duyuyor musun? Bu sesler delilerin bağırışları. Burası neresi mi? Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi. Hayır. Bildiğiniz tımarhane burası. Onca delinin içinde, sinir krizleri geçiriyor diye kalır mı birisi? Ben kalı...