21.BÖLÜM -Büyük Kardeş-

6.6K 466 92
                                    

Belki de hayat,

yanlış anlayınca güzeldi.

"Hazal'a nasıl davrandığını biliyorum Belgin!"

Babamın gür sesi salonu doldururken annem görebildiğim kadarıyla koltuğa çöküp kafasını ellerinin arasına almıştı. Omuzlarının sarsılmasından anladığım kadarıyla ağlıyordu.

İlginçti doğrusu, mükemmel kadın da ağlayabiliyormuş demek.

Meraklı bakışlarımı annemin üstünden çekip babama bakmıştım. Sinirden salonun ortasında dört dönüyordu. Hakan abi ise annemin yanına oturmuş, omzunu sıvazlıyordu.

Bu görüntüye karşın gülümsedim hafiften. İlk defa babamın varlığını bu kadar güçlü hissediyordum çünkü. Hani derlerdi ya, baba dağ gibidir bir şey yapmasa bile korur kollar evladını... Hep merak etmiştim, ailem yanımda olsaydı hayatım nasıl olurdu diye, babamın yanımda olması yaşadığım hayatın daha fazlasını yaşatmıştı şu kısa süre içerisinde bana.

Annem ellerinin arasına koyduğu kafasını kaldırıp babamın gözlerinin içine baktı öfkeli bir şekilde. "Ben de senin kaç senedir gelmediğini biliyorum Engin!"

Sinirle kalkmasıyla birlikte Hakan abi de ayaklanmıştı. Annemi herhangi bir saldırısına karşı omuzlarından tutmaya devam ediyordu sıkıca. "Hazal'ın bebekken yaptığı hatayı bütün hayatını mahvederek ödetemezsin!"

Babam tehdit edercesine parmağını sallamıştı bunları söylerken. Ağzım şaşkınlıkla açılırken geriye doğru sendelemiştim birkaç adım.

"Konuyu değiştiriyorsun!" Demişti annem sinirle saçındaki tokayı çıkartıp gelişi güzel topladığı at kuyruğunu açarken. "Peki ya Buğra'nın suçu neydi Engin?"

Annem gözlerindeki yaşları sildikten sonra dağılan makyajına aldırmadan devam etti konuşmasına. "Hatta daha güzel bir soru sorayım sana. Benim suçum neydi de Buğra'nın acısı üstüme kara bulut gibi çökmüşken abisinin ölümüne sebep olan çocuğumla bir başıma bırakıp gittin beni?"

Ağzımdan çıkan şaşkınlık sesini engellemek için elimle ağzımı bastırdım sıkıca. Adımlarım geriye doğru yönlenmişken sert bir şeye çarpmamla duraksadım o an.

Arkamı hızla dönmemle Gürkan'ı görmem bir olmuştu.

"Hazal, ne oldu sana b-"

Konuşmasını tamamlayamadan koşarak uzaklaşmıştım yanından. Kapıya doğru ilerleyip bahçeye çıktığımda bu evin dar geldiğini hissediyordum her türlü.

Koşar adımlarla caddeye atlamamla seyir halinde olan arabanın aniden fren yapmasıyla gözümü sıkıca kapattım.

Tam o sırada kolumdan sertçe kaldırıma çekilmem de bir olmuştu.

Gürkan nefes nefese kalmışken kolumu da bırakmamıştı hala. Sıkıca tuttuğu parmaklarını fark edip gevşetirken kaşları da çatılmıştı. "Ne yapıyorsun Hazal, deli misin?"

Söylediği şey üzerine gülmüştüm. "Deliyim."

Nefesini yeni yeni toparlamışken konuşmasına devam etmişti.

"Bana bir can borçlusun."

İşte o an oturduğum kaldırım taşından çok uzaklara gitmişti aklım. Efdal ile hastaneden kaçıp sahile gittiğimiz o gün kayalıkların üstünde aynısını söylemişti bana. Ve ona bir hayat da borçlu olduğumu eklemişti. Peki ben ne yapmıştım? Hayatından çıkıp hem onun hayatını hem kendi hayatımı mahvetmiştim.

AKVA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin