"Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili."
Atilla İLHAN
Sinirle ayağımı sıraya dayayıp tekme attığımda sandalye devrildiği gibi Pelin de yere düşmüştü. Herkes şok içerisinde bizi izlerken şu an gözüm kimseyi görmeyecek derece dönmüştü.
Hızlı adımlarla yere düşen Pelin'in yanına ilerleyip dizlerimin üstünde yere çöktüm. At kuyruğu şeklinde gelişi güzel saçlarını elime doladıktan sonra kafasını kendime doğru çekip kulağına doğru fısıldamıştım.
"Tam şu anda, istesem seni kimse elimden alamaz. Biliyorsun değil mi?" Dedim tehditkar sesimle. Korkuyla yutkunduktan sonra kafasıyla onaylamıştı yavaşça.
"Bir daha sakın... Bana bulaşma."
Elime doladığım saçlarını bırakmadan önce kafasını sertçe zemine saldıktan sonra toparlanıp sıramdaki çantamı da alarak sınıftan çıkmıştım hızlı adımlarla.
Ne bu okul beni ilgilendiriyordu, ne de bana tuhaf gözlerle bakan öğrenciler. Tek istediğim şey, tekrar o hastaneye dönmemekti. Bunun içinde sinir krizlerimi törpülemek zorunda kalacaktım.
Her ne kadar on sekiz yaşımı doldurmuş olsam da, sinir krizlerimin kaçınılmaz sonu hastaneydi.
Çantamı sertçe sırtıma taktıktan sonra koşar adımlarla okuldan uzaklaşmıştım. Titreyen ellerimle çantamdaki telefonu ararken sakin olmam gerektiğinin bilinciyle bir kaldırım taşının üstüne çökmüştüm. Gözlerimden akan yaşlar görüş alanımı kısıtlarken titreyen ellerimi başıma yasladım ilk olarak.
Beş dakika kadar hıçkırıklarla ağladıktan sonra kimsenin uğramadığı bir sokakta olduğumun farkına varmıştım. Okuldan çok uzaklaşmış olamazdım, ama yine de bu ara sokakları bilmiyordum.
Çantamdan telefonumu çıkarıp Efdal'i aradığımda uzun çalışlar sonrasında cevap alabilmiştim. Telefonu açtığında sesi aceleciydi. Sanki bir yere yetişmeye çalışıyor gibi, nefes nefese kalmıştı.
"Efendim Hazal?"
Telaşlı sesine karşılık olarak kalp atışlarım istemsiz hızlanırken hızlıca cevap verdim. "Efdal, konuşmamız lazım."
Bir süre sessizlik olduğunda bir şeylerin devrilme sesini duymuştum. Daha sonra da Efdal'in panik yapan sesi... "Hazal, şu an olmaz. Teyzem..."
Telefonu kulağıma daha da yasladığımda kapanmıştı. Ekrana baktığımda şarjın bittiğini görmemle sinirle ayağa kalkmam bir olmuştu. Efdal gibi çöp kutusuna bir tekme savurduktan sonra yürümeye başladım.
Bu ara sokakları bilmiyordum ve çok sessizdi. İzbe köşelerden her an birileri çıkabilecek gibi olduğundan adımlarım da tedirgindi.
Tam o sırada omzuma dokunan bir elle duraksamam bir olmuştu.
Hiç hareket etmeden yolun ortasında dikilirken arkamı dönmeye korkuyordum. Birkaç adım sesi duymamla karşımda Burak'ı görmem bir olmuştu.
"Korkuttum mu seni?"
Kafamla onayladıktan sonra rahat bir nefes aldım. En azından tanımadığım serseri adamlardan değildi.
"Okuldan o sinirle çıktığını görünce..." Bir süre duraksadıktan sonra yolun ortasında dikildiğimizi fark ederek kaldırım taşına oturmuştuk. "Merak ettim."
"İlk günden okulu astın. Ailen çok kızacak."
Umursamazca omuzlarını salladı o an. "Kızacaklarını zannetmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKVA (TAMAMLANDI)
Ficção GeralSesi duyuyor musun? Bu sesler delilerin bağırışları. Burası neresi mi? Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi. Hayır. Bildiğiniz tımarhane burası. Onca delinin içinde, sinir krizleri geçiriyor diye kalır mı birisi? Ben kalı...