13.BÖLÜM -İlk Dans-

9.5K 569 159
                                    

"Kimi insan gölgeleri kucaklar durur,

sonunda senin gibi mutluluğun gölgesini bulur."

W. Shakespeare

Kulağımda hissettiğim sesinin ardından vücudumu geriye doğru çektim. Biraz utanmıştım.

Bunu fark ettirmemek için hızla masaya döndüm ve sandalyelerden birisine oturdum. Yemekler yemekhaneden alınmıştı. Birisinin yardımı vardı bu işte kesin.

Yine de çok fazla sorgulamak istemediğim için havanın etkisiyle hafif soğumuş yemeklerin üstünü açtım.

"Bak pasta da var."

Parmağıyla masanın kenarında duran pastayı gösterirken gülümsedim hafifçe. Geçen günkü yaptıklarını telafi etmeye çalışıyor gibiydi. Her yaptığına bir aferin isteyen çocuklar gibi heyecanlıydı.

"Benim aldığım pasta daha güzeldi."

İkimizde söylediğim şeyin üstüne kahkaha attıktan sonra hızla yemeğimizi yemeye başladık. Aslında aç değildim ama emeğini boşa çıkarmak istemediğimden yiyor, üstüne bir de çok beğenmiş gibi yapıyordum.

Pastadan da ufak bir dilim yedikten sonra gerçekten doyduğumu hissettim.

"Senin doğum günün ne zaman Hazal?"

"Üç eylül."

Kısa cevabımın ardından suratındaki gülümseme izleri silinmişti. Gözleri tam arkamda bulunan çalılığa dalmışken yutkundu bir defa.

"Bir ay mı kaldı yani gitmene?" Sesindeki titreme kalbime dokunmuştu. Önceden buradan gitmek için yanıp tutuşurken, şimdi onu burada bırakıp gitme fikri canımı acıtmıştı.

Eskiden beni burada tutmaya bir neden yokken şimdi Efdal vardı. Diğer yanda çağıran kişi babam olmasa, gitmezdim belki.

"Efdal, biliyorsun. Babam..." Bakışlarıyla cümlem yarıda kesilirken kafasıyla onayladı hafifçe. "Biliyorum."

Kısık ses tonu konuşmaya niyetli değil gibiydi. Birkaç dakika sessizce konuşmadan masada oturduktan sonra hafifçe öksürüp sandalyeden kalktı.

Kenarda çalılıkların içerisinden çıkardığı radyoyu kaldırım taşının üstüne koyduktan sonra birkaç tuşuna basmasıyla birlikte şarkı çalmaya başlamıştı.

Radyoda çalan şarkı eşliğinde hızlı adımlarla yanıma gelip elini dansa davet edercesine uzattığında birden ne olduğunu anlayamamıştım.

Sezen Aksu'nun şiir gibi sesinin eşliğinde ayağa kalkıp ellerimi omzuna doladıktan sonra o da hafifçe belimi tutmuştu elleriyle.

Gözlerine bakmaya utandığım için etrafa bakınsam da arada kaçamak bakışlarımı göndermekten kendimi alamıyordum. Gönderdiğim birkaç kaçak bakışta da göz göze gelmiştik. O benim aksime direk gözlerime bakıyordu.

Yaklaşık bir dakika kadar bu şekilde dans ettikten sonra öksürük sesi duyulmuştu. Gözlerimi korkuyla öksürük sesinin geldiği tarafa çevirdiğimde karşımda Gürkan'ı görmemle gözlerimi devirmem bir olmuştu.

Efdal de rahatsız olduğunu belli edercesine ellerini belimden çekti ve radyoyu kapattı. Hızlı adımlarla Gürkan'ın karşısına gittiğinde bende yavaş adımlarla onlara doğru ilerlemiştim.

"Ne işin var lan senin burada?"

Sinirle Gürkan'ın üstüne doğru ilerlerken Gürkan onu görmemezlikten gelip direk bana yönlendirmişti bakışlarını.

AKVA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin