ÖZEL BÖLÜM -2-

5.1K 331 93
                                    

"Yemin ediyorum, taktı adam bana!"

Buse sıkıntıyla kitapları çimenin üstüne fırlattıktan sonra yanımıza oturdu. Ağacın gölgesi yaz ayından kalma gibi sıcak olan bu günde kurtarıcımız olmuştu. Aslında şubat ayında havaların soğuk olması gerekirdi fakat bugün resmen ağustos ayında gibi hissediyordum.

"Yine ne yaptın da adam seni dersten çıkardı?" Burak gülerek bakışlarını Buse'ye çevirdi. Bunu demesinin nedeni, henüz derse gideli on beş dakika bile olmamışken yanımıza gelmesiydi.

Efdal'in kolunun altında güvenle otururken biraz daha sokuldum göğsüne. Bir senedir günlerimiz bu şekilde geçiyordu. Fazla arkadaşa gerek yoktu, birbirimize yetiyorduk.

"Bir şey yapmadım!" Buse kaşları çatılırken sinirle başladığı cümlesini mırıldanarak bitirdi. "Sadece..." dedikten sonra duraksadı. Daha sonrasında gözlerini hepimizin üstünde gezdirdikten sonra devam etti konuşmasına. "Derste telefonla konuştum. Ne var ki bunda? Üniversiteye gelmişiz, hala lise öğrencisi gibi muamele görüyoruz!"

Buse'nin çatılan ince kaşlarına karşılık kıkırdamıştım. Efdal de kendini tutamayıp kahkaha attığında bedenim sarsılmıştı. "Sanırım sen bu okulu çok sevdin, bitirmeye niyetin yok."

Efdal'in söylediklerine karşılık Burak da atıldı ortaya. "Bugün ne giysem programını Buse'ye göre ayarlayacağım. İsmi de 'Bugün Hangi Dersten Atılsam?' olacak!" 

Gülmekten gözümden yaş geldiğinde Buse sinirli bakışlarını gezdirdi üstümüzde. "Çok kötüsünüz!"

**

Derslerin bitiminde eve yürüyerek dönmeye karar vermiştik. Ellerim Efdal'in ellerinin arasında işlek caddenin kaldırımında ilerlerken gülümsemeden duramıyordum. 

"Neden gülüyorsun sen öyle?" Efdal'in sorusuyla dudaklarımı bastırıp kaşlarımı havaya kaldırdım hafifçe. "Hiç, aklıma bir şey geldi de."

"Ne gelmiş bakalım?" dedi elimi bırakırken. Elimi bırakmasına üzüleceğim anda, koluyla omzumu sarmıştı. Bense hiçbir şey demeden otobüs durağına ilerledim hızlıca. "Hazal, nereye gidiyoruz?" Sorusunu yanıtsız bırakırken uzaktan yaklaşan otobüsü görmek için gözlerimi kıstım. Şansımıza, beklemeyecektik.

O da ne yaptığımı anlamasa bile gelmişti peşimden. "Yürümeyecek miydik?" Kendi kendine söylenirken elinden tutup boş koltuklara ilerledim. On beş dakika süren otobüs yolculuğunda soru sorsa da, cevabını alamamıştı. 

Otobüsten indiğimizde gözleri şaşkınlıkla büyürken uzun zamandır gelmediğimiz hastane binasına baktı uzunca. Ağzından kahkaha dökülürken çocuklar gibi koşar adımlarla içeri girdi, peşinde beni sürükleyerek.

"Nereden geldi aklına bu?"

Sorusuna karşılık omuzlarımı kıstım. "Psikolojik tedavi gören hastalarla ilgili tez hazırlamam gerekiyor," dedim tebessüm ederken. Anladığını belirtircesine kafasını salladıktan sonra bahçede ilerledik yavaş adımlarla.

Elimi tutup bir yere sürüklemeye başlamıştı. Arka bahçeye geldiğimizde gözlerim dolmuştu. İki elimden tutup kendine çevirdi bedenimi.

"İlk dansımızı burada yaptık, hatırlıyor musun?"

Gözümden bir damla yaş süzülürken parmağımla sildikten sonra kafamla onayladım yavaşça. O ise konuşmaya devam etti. "Ve ben senden özür dilemiştim," dedi kısık sesle. "Yaptıklarım ve yapacaklarım için özür dilerim, dedim sana."

Söyledikleriyle gülümsedim hafifçe. Çok net hatırlıyordum o günü. Cebindeki telefonu çıkarıp ilk dansımızı yaptığımız şarkıyı açtı. Bununla birlikte hafif bir kıkırtı dudaklarımdan döküldüğünde bir elimi omzuna koydum, diğer elimi de eliyle birleştirdim.

AKVA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin