Bölüm 65 = Karakol

4.7K 229 13
                                    

Araba yolculuğumuz oldukça kısa sürmüştü ve benim yol boyunca yaptığım tek şey ise bütün bunları Anneme nasıl açıklayacağımı düşünüp durmaktan ibaretti.

Şimdi ise iki kolumda da polis ve karakolun kapısından geçiyordum. Vay be, kendimi asla böyle hayal etmemiştim.

Annemi karşı koltukta arkadaşlarımın bazıları ile birlikte otururken görünce kalbim sıkışmaya başladı. Annem tabi ben odaya girdiğim gibi beni görmüş ve ayağa kalkarak bana doğru koşmuştu. Annemin hemen yanında Yağmur, Yağmurun Annesi Ayten teyze ve Ali vardı.

"Azra kızım nasılsın" diyerek yanaklarımızı avuçladı ve bana sıkıca sarıldı. "Başına ne oldu Annem" diyerek kollarını benden ayırıp polislere "Kızımı niye kelepçelediniz?" diye sordu.

Ben "Anne lütfen" derken kolumdan tutan polis "Kızınız adam yaralamak suçundan tutukludur" dedi.

Vay be, demek suçum buydu... Adam yaralamak...

Annem hafif bir çığlık atarak "Yalan söylüyorsunuz benim kızım sineği bile incitemez" diyerek bana tekrar sarıldı ve sarılırken "Yalan söylüyorlar değil mi?" diyerek ağlamaya başladı.

Kendime hakim olamadan bende ağlamaya başladım. "Anne ben çok özür dilerim" diyerek bakışlarımı kaçırdım.

Annem yavaşça bana sarılmayı bıraktı ve dolu gözlerle yüzüme baktı.

Yağmur Annemin koluna girdi ve "Her şey düzelecek" derken ben tekrardan "Özür dilerim" dedim.

Annem gözleri sanki yabancıya bakıyor gibiydi. Bana değil, kızına değil bir başkasına bakıyor gibiydi.. "Kimi ve neden?" diye sordu zoraki. Fakat birden polislere dönerek ''Eğer yaptıysa da kendisini korumak savunmak için yapmıştır lütfen bırakın onu'' dedi son bir çare.

"Anne vallahi istemeden oldu, ben yapmasaydım o yapacaktı, ben vurmasaydım o Berki öldürecekti buna izin veremezdim" diyerek hüngür hüngür ağlamaya başladım. "Sana yemin ederim ki her şey aniden......"

"Kimi vurdun Azra?" diye sordu bu sefer Ali.

Ağlamalarımın ortasında zorla da olsa "Babamı" demeyi başardım.

Yağmurun Annesi de arkadan benim anneme destek olmuş bir şekilde "Berk için mi?" diye sordu şaşırmış gibi. Anlaşılan Yağmur Annesine hiç bir şey anlatmamıştı.

"Ben çok özür dilerim Anne" dediğim an polis beni çekiştirmeye başladı. Fakat Annemin gözlerinde o bakışı görmüştüm. Bana kızı gibi değilde bin bir yabancıya bakıyormuş gibi bakmıştı.

Polis beni bir odaya sokup ardından hemen kapıyı kapattı. Fakat etrafıma bakınma gereği bile duymadan ağlıyordum sadece. Polis kelepçelerimi çözdü. "Ağla içini boşalt biz kapıdayız" diyerek çıktı ve beni odada bir başıma bıraktılar.

Dizlerimin üstüne çöktüm ve hıçkırıklarımla birlikte hüngür hüngür ağlamaya başladım. Babamla hiç güzel bir geçmişim yoktu fakat Berk ile geleceğimiz için ona ateş etmiştim. Peki Berk ile gerçekten bir geleceğimiz olacak mıydı? Peki hayatım artık nasıl olacaktı? Bu olay kesin sicilime işlenecekti ve ben bir ömür boyu daha iş bulamayacaktım belkide.. Okuldan atılacaktım belki yada hapislere mi düşecektim? Şimdi ne kadar çok isterdim gözlerimi yumup her şeyi unutmak... Ama yapamazdım, Berki unutamazdım. Ona olan aşkımı ona olan sadakatimi ve ona olan güvenimi unutamazdım.. Annemin bana az önceki bakışını, babamın o hastane yatağında benim yüzümden yatışını unutamazdım.

Elbette bir gün her şeyi düzelirdi ama açılan yaranın izi asla kapanmazdı, kapanamazdı, kapanmayacaktı da.. Göz yaşlarımın içinde boğuluyormuş gibi hissettim kendimi ve son bir kez daha iç çekip yaşlara alışmış gözlerimi zorla açmaya çalıştım.

Karşımda benimle birlikte yere oturmuş bir kız gördüm. Bu kız ne zamandan beri buradaydı Allah bilir.

"Al peçete" diyerek bana beyaz bir peçete uzattı.

Uzattığı peçeteyi aldım ve yüzümdeki yaşları sildim.

"Sen kimsin?" diye sordum hiç yerimden kıpırdamadan.

"Ben Ayşe, Kemalin kız kardeşiyim."

Bir kaç kez iç çektim. "Abin nasıl iyimi? Nerede şuan?"

"Büyük Bosa hesap veriyor ve durum değerlendirmesi yapıyor." Saçı başı hafiften dağılmış ve oldukça da minyon bir tipti. Fazla ilgi çeken bir kız olmasa da deniz mavisi gözleri ben buradayım diye adeta parıl parıl parlıyordu.

"Arkadaşlarımın hepsi iyi mi?"

"Hepsi iyi. Çoğu sorguda şuan sadece Zeynep diye bir kızın Ailesi o buraya gelmeden onlar burayı ayağa kaldırdı, tehditler, hakaretler o biçimdi yani. En sonunda onlara durumu anlattığımda benim üstüme yürüdüler fakat kızlarını görünce süt dökmüş kedi gibi ağlayıp zırlamaya başladılar. Onun dışında evet her şey oldukça beklediğimiz gibiydi" dedi ve hafiften öne eğilerek "Sen onları boş verdi anlat bakalım sen nasılsın?" dedi.

"Nasıl görünüyorsam öyleyim" dedim tekrardan göz yaşlarıma hakim olmaya çalışarak.

"Açıkçası bok gibi görünüyorsun" dediği gibi kapı açıldı ve kapıda iki kişi belirdi.

"Murat" dedi Ayşe.

Bende "Kemal abi" diye fısıldadım.

Kemal abi oturduğum yerden bana birden sarıldı. "Azra iyisin ya."

Şaşırarak onun kollarının arasında Murata baktım. "İyiyim" diyerek bana sarılan Kemalin kollarından kurtulup ayağa kalktım. "Her şey senin yüzünden oldu" diyerek bağırdım Murata. "Bütün bu olanların tek sorumlusu sensin. Biz senin oyuncağın değildik, bizi bu lanet olası planına sokmayacaktın" diyerek Muratın üstüne yürümeye başladım ki Kemal beni belimden tutup duvara yasladı ve Murattan uzaklaştırmayı başardı. "Sen bana Berkin emanetisin lütfen dur, şimdi ne yeri nede sırası."

"Ben babamı vurdum Kemal. Sırf onun lanet olası planları yüzünden babamı vurdum" diyerek tekrardan Murata pis pis bakmaya başladım.

Kemal tekrardan bana sarıldı ve "Şşş tamam her şey geçti, babanın durumunu az önce telefonda doktora sordum. Baban sapa sağlam sen rahat ol, ne ona nede adamlarına bir şey olmuş. Kimse ölmemiş ve sizin yaptığını sadece nefsi müdafaaydı zaten. Her şeyin ses kaydı bizde sen rahat ol Berki de senide bu işten kurtaracağım" dedi.

"Hayır bende ses kaydı koydu, sadece GPS vardı" diye düzelttim onu.

Ayşe arkadan "Hayır ses kaydı da vardı GPS'in içinde. Sesiniz pek net gelmiyordu ama yinede çoğu şey anlaşılır derecedeydi" dedi.

Uzunca bir süre daha bu konu hakkında konuştuk ve Kemal büyük ihtimal Berk ile benim bir hafta sonra buradan çıkacağımızı garantileye bileceğini söyledi. Ama Murat ile Poyraz'ın Mahkemeden cezasız sıyrılma şansının hemen hemen hiç olmadığını da ekledi.

"Peki ben buradan bir kaç saatliğine çıka bilir miyim?" diye sordum Ayşeye.

"Nereye?" diye sordu Kemal.

"Kız meselesi" diyerek Ayşe'nin gözlerinin içine baktım.

Ayşe oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi ve "Kulağıma fısılda" deyip eğildi.

Huzursuzca kıpırdandım ve ellerimle kulağının etrafını kapatıp "Kadın doğum uzmanından kızlığımın bozulmadığına dair bir belge çıkartdırtmam gerekiyor, buradan çıkınca Anneme hesap vermem gerekecek ve bazı şeylerin kanıtı lazım" diye fısıldadım.

Ayşe bana bakıp "Kalk gidiyoruz o zaman" dedi.

Kemal nereye gittiğimizi sorsa da Ayşe cevap vermedi ve beni arka kapıdan çıkartıp kendi kişisel arabası ile en yakın özel hastaneye götürdü. Biliyorum bunu yapmam aslında çok saçmaydı fakat Annemi azıcık olsun tanıdıysam bütün bunları Berk için yaptığımı anlamış ve onunla ilişkimizi de öğrenmiştir. Gerçi öğrenmediyse ve anlamadıysa da artık öğrenecekti. Buradan çıktığım gibi ona her şeyi anlatacaktım ve ona Berk ile aramda hiç bir şey geçmediğine dair bir kanıt sunmam gerekti. Ne kadar istemeyeceğine emin olsam da bunu ona kanıtlamazsam her halde ben rahat edemeyecektim..

Kız olmak ne kadar da zor...

Biri Bizi Durdursun (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin