Bölüm 43 = Ölüyorum..

7.2K 310 16
                                    

Kendimi açık alana attığım gibi etrafıma bakındım. Benim burada ne işim vardı?

Yanımdan iki tane mini etekli kız gülerek geçti. Sanki gülümsemeleri bulaşıcıymış gibi birden bende sırıtmaya başladım. Ne kadar saçma değil mi?

Sol koluma birden sancı girdi ve dönüp baktığımda adamın biri kolumu tutmuş bana bakıyordu. "Pek iyi görünmüyorsunuz size taksi çağıralım mı?"

Az önceki kızın gülüşünü taklit etmeye çalışarak "Ay yok şekerim gerekmez saol ben kendi işimi kendim hallederim" diyerek kolumu ondan kurtardım ve karanlık bir sokağa doğru yürümeye başladım.

Kendini toparla Azra. Burada ne işin olduğunu hatırlamaya çalış, ne işim vardı benim burada? Neden bu saçma kıyafetleri giymiştim ve neden içimde deli gibi bağırıp çağırıp ve zıplamak geliyordu...

Sokağın sonunda eski bir oyun park görünce çocuklar gibi sevindim ve elimde olmadan ellerimi çırptım. Bu hareketi de neden yaptığımı bilmiyordum..

Parkın duvarlarından atladım ve yamuk bir salıncak çarptı gözüme. Hiç düşünmeden salıncağa oturdum ve sallanmaya başladım.. İçimdeki enerjiyi belki böyle ata bilirdim.

Sallandım. Sallandım ve daha yükseğe doğru sallanmaya çalışırken 7-8 yaşlarımda babamın beni en tepelere doğru sallayacağına söz verdiği bir anı geldi gözlerimin önüne.

Babama beni daha çok yukarı sallamasını söylüyordum fakat o bana sallarsa yere düşebileceğimi her seferinde hatırlatıp duruyordu. Bir gün yine sallanırken yan tarafımda hiç tanımadığım ve benim gibi sallanan çocuğun teki hadi atlayalım bakalım kim daha uzağa atlayacak dediğinde hiç düşünmeden ellerimi salıncaktan bırakmış ve kendimi en tepedeyken birden aşağıya bırakmıştım. Tabi bileğimi incitmem kaçınılmaz olmuştu ve babam beni kucağına alarak hemen arabaya doğru götürmüştü. O günde elleri kalçalarıma değmişti ama bu şekilde değil, bugün beni kendi isteğiyle taciz ettiği şekilde değil. O zaman daha masumca ve bileğim içindi, beni sevdiği ve merak ettiği içindi. Uçkuruna düşkün olduğu için değil..

Sallanmayı bıraktım ve salıncağın kendiliğinden durmasını bekledim. Gözlerime dolan yaşları bir yere akıtmam gerekti. İçimdeki bu siniri, bu öfkeyi bir yere kusmam gerekti.

Salıncağım durduğu gibi üstünden kalktım ve bir kaç adım atıp burnuma düşen su damlasının nereden geldiğini anlamak için gök yüzüne baktım. Bir kaç damlanın daha damlaması ile Yağmurun yağacağını anlayıp sırıtmaya başladım. Bu gün daha ne kadar güzelleşebilirdi acaba. Olduğum yerde dizlerimin üstüne çöktüm, üstümdeki yük çok fazlaydı ve ben onu taşıyamıyordum artık. Dünyam dönmeye başlamış ve üstüne üstün göz yaşlarım yağan yağmurla birlikte ortalık yere akıp gidiyordu. İçimdeki ruh ölüyordu, ben ölüyordum. Peki neden? Daha bu sabah Berk bana aşkını ilan etmemişmiydi? Babam türkiyeye temelli yerleşeceğini söylememişmiydi? Poyrazı atlatıp Berke gidip onunla öpüşmemiş miydim? Burada ki hata neydi?

Beynim sanki durmuş ve tam çalışmıyor gibiydi, bunu algılıyor fakat tepki veremiyordum. Tek bildiğim şey dizlerimin üstüne çökmüş bir şekilde ağlayışımdı. Babamın belkide ben burada ağlarken onun küçücük kızları becermesi yüzündendi, belkide sadece tek olduğumdandır.

"Azra?"

İçimi sızlatan bu ses?

"Hasiktir. Azra senin ne işin var orada?"

Tam ayağa kalkıp arkamı dönecekken yüzümün sol tarafı buz gibi yere çarptı. Vücudum sanki şoka girmiş gibi titriyordu, sanki etrafı kar kış kıyamet götürüyordu da ben sokağın ortasında çıplak bir şekilde yatmışım gibi üşüyordum.

Biri Bizi Durdursun (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin