►KURŞUN◄

424 33 12
                                    

Arkadaşlar lütfen okuyan herkes yorum yapsın. Yorumlarınız benim için çok önemli. 


 '   Güven ruh gibidir, terkettiği bedene asla geri dönmez. '  Shakespeare çok iyi özetlemiş şuan içinde bulunduğum durumu... Eftal - Asil - bundan sonra ağzıyla kuş tutsa ona inanmazdım, inanamazdım. Her söylediği kelimede, her yaptığı davranıştan şüphelenecektim... Ve şüphe öyle bir duygudur ki aynı anda iki insanı öldürebilir.  

Bir elim kafamın altındayken diğer elimle Ezel'e mesaj yazıyordum. Esen rüzgar çadıra çarpıp ses çıkarıyordu.  Ezel'e gönderdiğim mesajın ardından başka birinden mesaj geldi. Mesajı açtığım zaman Asil'in mesaj attığını gördüm, şaşırdım. Gün boyunca birkaç kelime konuşmuştu benimle. Beraber kahvaltı yapmıştık ama o birkaç lokma dışında bir şey yememişti.  Öğlen ve akşam ise yine bir şeyler pişirmiş fazla yememişti. Okuduğum mesaj ile kaşlarım çatıldı.

Bu saatte neden açıksın?

Gözlerim ekranın üst köşesindeki saate kaydı, iki buçuktu. Bana hesap sorulmasından nefret ederdim birde bunu soran nefret ettiğim adamsa kesinlikle tahammül edemezdim.

Sen neden bu saatte açıksan, aynı nedenden bende açığım. 

Güzel bir cevap verdiğimi düşünüp tatmin olmuştum. Ezelden gelen mesajı cevaplarken tekrar mesaj attı. 

Senin de mi hayallerin paramparça? Seninde mi kırılan parçaların kapattığın göz kapaklarına saplanıyor?

Bir süre kıpırdamadan ekrana baktım, öyle ki gözlerimi bile kırpmıyordum. Göz kapaklarım kapandı kendiliğinden. Evet, benimde göz kapaklarıma hayal kırıklıklarım saplanıyordu. Geleceğime tırnaklarını geçirmiş geçmişim olduğu sürece sadece göz kapaklarıma değil ruhuma da saplanacaktı o kırıklar.  Parmaklarım mesajın üzerin de öylece gezindi, ne yapacağını bilmeyen avare gibi.  Cevap vermedim, Ezel'e iyi geceler mesajı yazıp gönderdikten sonra tekrar mesaj geldi Asilden.  

Şuan yanına gelmemek için kendimi zor tutuyorum, Sarılmak için çıldırıyorum.

Son attığı mesajın ardından böyle bir mesaj beklemiyordum, dişlerini göstererek sırıtan vicdanım fısıldadı kulağıma: Dayanamadı... Ruh halini çözümleyemiyordum, parmaklarım gezindi tuşların üzerinde.

Dokunmak yasaktı. 

Verebileceğim başka cevap yoktu. Bana sarılma;  çünkü seninle kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyorum diyemezdim. Elimde telefonla oynarken vereceği cevabı büyük bir merakla bekliyordum. Şuan bulunduğumuz durum çok saçmaydı, bir adım ötemde çadırda uyuyordu ve biz bir adımlık mesafede mesajlaşıyorduk. Teknolojinin gözü kör olsun, hepimizi andoridleştirdi... 

  Tenine dokunabilmek mi? Hâşâ! Gözüm, göz menziline girsin yeter. Hadi düş düşlerime; tutmayana aşk olsun.   

Sunay Akından bir alıntı yapmıştı şimdide. Bu adam okuduğum her yazarı ve şairi okumak zorunda mıydı? En sevdiğim sözleri benim üzerimde kullanmak zorunda mıydı? Yada ikimiz nasıl aynı anda aynı şeyleri sevebilirdik.  

Cevap vermedim, telefonu kapattım. Benim yerimde herhangi bir kız olsaydı bu mesajdan sonra koşarak gidip boynuna sarılırdı ama attığı bu mesajlar bende ne kadar usta bir yalancı olduğu hissini uyandırıyordu ve  bu his, ondan daha fazla uzaklaşmama, nefret etmeme neden oluyordu. 

İMKAN'SIZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin