Arkadaşlar, kaldıkları yeri buradan esinlenip yazıyorum.
' Sana güvenen bir insana yalan söyleme. Sana yalan söyleyen bir insana asla güvenme. ' İzlediğim diziden replikler çalındı kulağıma... Bu replik bir doğruyu birde yanlışı barındırıyordu benliğinde... Eftal bana güveniyordu ama ben ona yalan söylüyordum. O bana yalan söylemişti ve ben ona güvenmiyordum. Güven zehirli bir yılandı. Bir kere soktu mu bir daha yanına yaklaşmaya korkardın. Çünkü zehri seni ölüme götürebilecek kadar tehlikeliydi. Güvenin fazlası da seni ölüme götürebilirdi ve Eftal'in bana olan güveni onu ölüme götürecekti, bunu hissedebiliyordum.
Zehir... Çocukluk kahramanım... Sesini duymak vücuduma taze kan gibi gelmişti... Kaybolan neşem beni bulup yüreğime yerleşmişti. Ona bu lakabı ben takmıştım; çünkü sevmediği insanların hayatına zehir gibi giriyor ve onları yavaş yavaş acı bir şekilde yok ediyordu. Ve ona verdiğim bu isimden sonra herkes onu böyle tanımıştı. Çocukken herkes babasına hayranlık duyarken ben ona hayranlık duyardım, çok severdim onu... Ki halada seviyorum. Sadece zaman denen varlık aramıza uzun bir mesafe koymuştu ve biz o mesafeyi aşamıyorduk ama anlaşılan o ki Zehir zamanı da zehirleyip mesafeyi aşmıştı.
Zehir ile uzun bir süre konuştuk, birbirimizin eksikliğini birbirimize anlatarak gidermeye çalıştık. Onsuz yaşadığım yedi yılı hiçbir olayı atlamadan anlattım. O da bana anlatmıştı başından geçen olayları. Eğer Eftal konuşmamızı bölmeseydi belki daha da konuşacaktık. Ama o lanet adam bozmuştu sohbetimizi. Kahvaltının hazır olduğunu ve beni beklediğini söylemişti. Zehir'e bana tekrar ulaşmasını söyleyerek telefonu kapatmıştım. Üzerimi değiştirip çadırdan çıktım. Kahvaltıyı hazırlamış, sırtını bana yüzünü dereye dönmüş bir şekilde oturuyordu.
'' Neden başlamadın? ''
İlk defa varlığımı hissetmemişti bu yüzden bende konuşarak kendimi belli ettirdim. Düşünceli yüzü ile bana döndü, dudaklarını yukarı kıvırmaya çalıştı ama başaramadı.
'' Seni bekledim. ''
Kafamı sallayıp hazırladığı sofraya oturdum. Yine her şeyi dört dörtlük hazırlamıştı. Buraya geldiğimizden beri hiçbir şeye elimi sürdürmüyordu, her şeyi kendisi hazırlıyordu. Elimi çaydanlığa götüreceğim sırada benden önce davranıp çaydanlığı eline aldı ve çayları doldurmaya başladı... Benim bardağıma tek şeker attıktan sonra kendi çayına şeker atmadan içti. Çayı tek şekerli içtiğimi bilmesine şaşırmıştım ama bunu belli etmeyecektim tıpkı nefretimi belli etmediğim gibi.
Asık suratı ile babamın sorun çıkarmasından şüphelendim ve şüphe içimi hızlıca kemirmeye başladı. Elimdeki bardağı yere indirdikten sonra duyacağım cevaba kendimi hazırladım.
'' Bir sorun mu var? ''
Kafasını olumsuz anlamda sallayıp çayından bir yudum daha aldı. Hiçbir şey yemiyor sadece çay içiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKAN'SIZIM
ChickLitAdam sevdi, çok sevdi. Fakat kadın bunu görmedi. Bir gün adam dikildi kadının karşısına: Seviyorum, sonsuzluk kadar seviyorum, dedi. Kadın güldü, inanmadı. Adam inandırmak için her şeyi yaptı. Sonra kadın düşündü, düşündü. Kadın düşündükçe adam umut...