Multimedya:Eren Soykan. 😒😑
Sabah ilk defa kendim kalkmıştım. Bir kaç dakika gözlerim açık bir şekilde bekledim biri gelip uyandıracak mı diye ama hiç kimsecikler gelmemişti. Bende şaşkın şaşkın kalktım ve gidip pencereyi açtım. Gerindim. Sonra tekrar yatağa oturdum bir kaç dakika hatta bir kaç saat de olabilir. Ben de bir şey olmayacağını anladım ve telefonumu aldım. Saate bakmamla gözlerimin pörtlükcemesi bir oldu. Saat daha altı buçuğa geliyordu ve ben uyanıktım. Vay anasını sayın seyirciler. Ben de aşağı indim ve koltukta yayılarak yattım. "Ooo. Erkenciyiz..."Dedi. Kim? Tabii kiside yakşuklum. Tövbest tövbeessttt... Ben uyanamadım sanırım birisi bana tokat atsın. "Git başımddaaannn..."dedim ve popomu ona döndüm. "Demek ki poponu kesmememi istiyorsun... Bana uyar."
"Hayır. Popomu seviyorum."dedim ve hemen ona döndüm. "Tamam. Bunu başka bir günde yapabiliriz."Dedi ve göz kırpıp koltuktan kalktı. "Bu arada. Sadece şu Eren midir. Nedir. O evde. Diğerleri yürüyüşe gitmiş. Bende duşa giricem. Bilirsin. Hani soyunu-"."Tamam. Duşun Nasıl alındığını biliyorum. Anlatmana gerek yok."dedim ve koltuktan kalkıp odama geçtim. Yatağıma yayıldım ve gözlerimi kapattım.
"Ooo. İyi zamanlama."Dedi. Hayır lütfen kabus olsun. Lütfen. "Eee. Nerede kalmıştık?"Dedi sinsice. Gerizekalı. Ben hemen yatakta en köşeye geçtim ve kollarımı bacaklarıma sardım. Çaresizlik en büyük çaresizliktir. Bu söze inanmıyordum ama sanırım artık inanıyorum. Yaşıyorum lan yaşıyorum. *nefes aldığını bende biliyorum Öykü...* Dedi akıllı iç ses. Şu anda hiç sırası değil iç ses. Tek umudum Burak. Ama o beni takmayacağı için..."kaçma seni kedicik. Acımıcak."Dedi ve yatağa çıkıp üstüme gelmeye başladı. "Benden. Uzak dur!"diye bağırdım. "Sessiz ol kedicik. Sonuçlarına katlanmak istemezsin değil mi?.."Dedi. Ben de hemen yataktan indiğim gibi kapıya koşmaya başladım. Onun beni tutmasıyla kapıya fırlatması bir oldu. "Aa!.."diye inledim. O ise sırıtıyordu. "Sonuçlarının işime gittiğini biliyorsun..."Dedi ve beni kapı ile arasına aldı. "Bırak beni!"diye tısladım. "Şşiit... Çok ayıp."Dedi ve baş parmağını dudaklarıma koydu. "Eğer erkekliğine tekme yemek istemiyorsan benden uzak dur!"diye söylendim. "Ne yapıyorsun lan orospu çocuğu!!"diye bir kükreme gelince üstümdeki ağırlığında gitmesi bir oldu. "Lan orospu çocuğu!"diye bağırdı gene Burak. Bir yumruk bir yumruk daha. "Sanane lan sanane!"Dedi ve Burak'a bir yumruk attı. Burak daha da hırslanmış olacak ki yumruğunu kaldırdı. Ben de yapmam gerekeni yaptım ve yumruğunu tuttum. Bana anlamaz gözlerle baktı. Sanki tiksiniyormuş ama bunun doğru olmadığını düşünüyormuş gibi bir hali vardı. "Sakın. Sakın bana onu sevdiğini söyleme..."Dedi hayal kırıklığı ile dolu olan sesi ile. "Hayır. Sakın yanlış anlama. Sakın!"diye bağırdım. Neden ona açıklama yaptım. Neden birden çıkıştım bende anlam veremiyordum. Burak bana son kez baktı ama sonra merdivenlerden aşağı indi. Eren ise kanayan dudağını tutup ayağa kalktı. "Eğer bundan birine bahsedersen... Seni-". "Siktir git!!"diye bağırdım. "Birine-".
"Söylemicem lanet olsun söylemicem!"diye bağırdım. O da bana sonkez baktı ve dışarı çıktı. Bende göz yaşlarımı tutarak banyoya gittim ve duşa kabininin içine girdim ve soğuk suyu açtım. Göz yaşlarımı da serbest bırakınca. Rahatladım. *neden ağlıyorsun ki onun elini tutan sendin. Böyle olmasını isteyen sendin..." "Hayır! Ben değildim! Ben değildim..."dedim ve duşa kabinin sürgülü kapısına sert bir tekme geçirdim. "Hayır... Ben istemedim..." Lanet olası ablam böyle severken...
Yarım saat kadar duşta kaldıktan sonra üstümü değiştirdim ve balkonda kafasını ellerinin arasına almış olan Burak'ın yanına gittim. Eren hayvanıda çıkmıştı zaten. Yanına çöktüm ve oturdum. "Git. Kalbini kırarım..."Dedi bana bakmadan. "Bak Burak-". "Bana Burak deme!"diye bağırdı. *ne desin bok mu desin ne desin?*
"Burak lütfen..."dedim. Gözümden iki damla peş peşe düşmüştü. "Ağlama!"diye tısladı dişlerinin arasından. "Bak. Ben onu asla sevmem. Ben... Ben sevmenin. Sevginin ne demek olduğunu bilmem ki..."bu dediğimle birlikte bana meraklı gözlerle döndü. "Bak. Benim lanet olası ablam. Bu piçe vermiş gönlünü. Bende onun bu sevgisini... Kaybetmesini istemiyorum. Ve senden tek ricam. Bu olaylardan ablamın ve ya başka birinin- hatta Deniz'in bile haberi olmasın. Yalvarıyorum. Sadece beklicez. Hatta beklicem. Benimle bekleyen biri olmadığı için..."dedim ve gözlerimden yaşların akmasını aldırmadan yanından kalktım ve odama geçtim. İçimde hala aynı huzursuzluk vardı. Sanki bir şeyleri söylemem gerekiyormuş. Ama söyleyemiyormuşum gibi...Hırsımı yenemedim ve kalkıp düşünceli olan Burak'ın yanına gittim. "Bak Burak. Dün.. Dün gece duydum. Ben sana bir şey yapmıyorum. Zaten sevmek zorunda ve ya tanımak zorunda da değilsin... Sadece bunu söylemek istemiştim..."dedim ve yanından gittim. Gittim ama gidemedim. Kalkayım derken ayağımı balkonun eşiğine vurdum ve takıldım. Burak'a döndüğümde gülümsüyordu.
Sonra ben de sıcak intikam için yanına gittim ve oturdum. Otumamla beraber dudaklarımızın buluşması bir oldu. Sonra ayrıldı ve yüzünü aynı hizzada tutarak dudaklarını araladı. "İşte bundan... Bunda bahsediyordum Öykü. Benim en sinirli. En düşünceli. En Mutlu. En tehlikeli... Zamanımda bile güldürebilmen. Bana bakman..."Dedi ve gözlerime baktı. "Ama... Ama olmaz öykü... Ben sevemem. Öyle bir hatayı yeniden yapamam..."Dedi ve kalkıp gitti. Gitti...☯☯☯☯
Deniz'den...
"Şuradaki kafeye geçelim mi?"diye sordum boraya bakarken. Bora... Beni en iyi anlayan beni en güzel seven. En güzel sevdiğim insan. "Tamam aşkım sen iste yeter..."Dedi ve burnumu tutup salladı. "Hadi gel Ceren"dedim ve gel gel işareti yaptım. "Yok ben gelmeyeyim. Eren kalkmıştır. Eve geçicem. Hem sizin bu vıcık vıcık cilvelerinizi izleyemem. Size afiyet olsun..."Dedi ve gitti bende gözlerimi devirerek Boranın yanına oturdum. Ceren aşık olmuştu. AŞIK olunca insan böyle neşeli mi oluyor? Evet böyle neşeli oluyor...
"Bora siz Burak ile Nasıl tanıştınız?"diye bir soru sordum boraya. "Çocukluk arkadaşıyız. Zaten öyle Mutlu pek bir anımız yokta."Dedi ve kahvesinden yudumladı. "Hımm... Peki. Burak'ın geçmişi Nasıl?"diye sordum. Senin için Öykü senin için... "Neden hoşlandın mı?"Dedi. Ben ilk dondum fakat şaka yaptığını anlayınca koluna yumruk attım ve sorumu tekrar sordum."sadece merak ediyorum..."dedim ve ellerimi çenemin altına koyup borayı dinlemeye başladım. "Burak... Burak benim kardeşim... Burak en büyük hatası. Yani tabii kendisi hata diyor. Sevmek. Gamze. Bunlar lisede tanıştı. Gamze bunu elinde oynattı. Tabii Burak da seviyoruya hani. İşte bunun onu sevdiğini düşündü. Tabii bunlar üniversiteye geçince kız bundan ayrıldı. Zaten beraber olup olmadıkları belli değildi. Kızın yanında iki günde bir biri vardı. Can'ı sıkılınca da Burak'a sarıyordu. Burak da bir şey diyemiyordu. Sonra bu Gamze gerçek aşkını bulunca. Ailesi de izin vermeyince. Kaçtılar. O gün bu gün Burak. Burak değil..."Dedi ve daldı. Gerçekten Burak'a değer veriyordu. "Vay anasını sayın seyirciler."Dedim ve önüme döndüm... "Öykü Nasıl biri peki..."Dedi ve göz kırptı Bora. Sanırım o da Burak için soruyordu. Kardeş kardeştir. "Öykü de senin Burak'ı kardeşim diye ne kadar seviyorsan. Ben de öyküyü öyle görüyorum... Öykü. Öykünün sıradan bir hayatı var. Neden diye bir sor. Annesi ve babası ayrı. Zaten bu öykü ilk başta ailesi ile o kadar iyi vakit geçiriyordu ki. Sadece aile sevgisini biliyordu. Sonra... Babası. Babası başka bir kadına gitti. Babası aslında annesini o kadar çok seviyordu ki... Ona resmen aşıktı. Gözlerinden belliydi bu... Sonra bir gün boşandılar... Düşünsene Kocaman bir Sevgi'nin içindesin. Seni koruyan kollayan o büyük Sevgi'nin birden yıkılması ve senin üşümen. İşte öykü de tam bu sevgiden düşüşe geçti... Ve sevmeyi unuttu. Sevildiğini hissetmeyi..."dedim ve öykünün geçirdikleri gözümde canlandı...
💜💙💚💛
Biliyorum biliyorum... çok gizel bir bölüm oldu...
Yorum+vote=yeni b.
Öptüm muc muc muc..!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cici Kız
Novela JuvenilÖykü babasının yanına Londra'ya gider. Uçakta yanına oturan biri gıcık, yakışıklı, gıcık, yakışıklı... Derslerle kafayı yiyiyen aynı zamanda okulun popüleri olan Öykü, eğlenceli öykü, psikopat Öykü, Sevgiden, sevilmekten uzak duran öykü... ...