Multimedya: Bora 💗 Deniz temsili.
"Deniz sakin ol."dedim. Beni birden itti. "Ne kendine gelmesi. Babam öldü. Ba bam öl dü! Anlıyor musun?!! Tabii senin baban hayatta küs de değilsin! Hayat sana güzel!"diye bağırdı artık bende kendimi kaybetmiştim. "Bak! Deniz! Kendine gel! Kalbini kırarım!"dedim. En yakın arkadaşımla küsmek istemiyordum. Biliyordum beş dakika sonra barışacağımızı ama bu sefer ikimizin de hassas noktalarıydı ve bu daha uzun bir küslüğe sebep olabilirdi. "Ne o! Babanın ölüm düşüncesi bile sana ağır geliyor değil mi?! Çünkü sen güçsüzün tekisin!"diye bağırdı. Hayır. Ona uymamam gerekiyordu. Şu an da öfkeliydi ve beni de öfkelendirmesene izin vermemeliydim. "Tamam. Deniz sakin ol ve kendine gel."Dedi Burak. Rüyalarım gerçek oluyordu... Ama benim bir suçum yoktu ki var mıydı..? "Senin yüzünden..."Dedi ve ağlayarak dışarı çıktı. "Gerçekten benim yüzümden mi?"diye sayıklıyordum. Bora da Burak'a 'sen ilgilen' bakışı attıktan sonra o da peşinden gitti. Yani... Şimdi babası ölmüşmüydü..? "Benim. Ben- benim yüzümden. Deniz babasının cenazesine. Benim yüzünden. Deniz babası ile barışmamış..."dedim. Sadece bir yere odaklanmıştım. "Tamam güzelim. Senin yüzünden değil... Annesi söylememiş sadece..."Dedi ve saçımı geriye doğru attı. "Benim yüzümden!!"diye bağırdım ve komidinin üzerinde ki ev süslerini. Kitapları. Ve fotoğrafları bir hamlede yere attım. "Öykü..!" Dedi Burak beni tutarak. "Kendine gel. Hiç bir şey senin yüzünden değil..." Dedi ve bana arkadan sarıldı. Bende hemen kollarından çıktım ve ağlamamı aldırmadan ona döndüm ve sarıldım... "Benim yüzümden... Benim yüzünden..."diye sayıkladım. "Hayır öykü... Annesi Deniz'e söylememiş... Senin yüzünden değil..."Dedi. Gerçekten öylemiydi? Ama ona neden inanayım... Güveneyim... Ama bir tarafım ısrarla güven... Diye fısıldıyordu... "Hadi artık uyuyalım... Yarın uzun bir gün... Olacak."Dedi ve beni koltuğa doru götürdü ve yatırdı... "Teşekkür ederim."dedim ve dalgın gözlerim ile yatağa yatıverdim. "Bana teşekkür etme."Dedi ve o da karşımda ki koltuğa uzandı. Ben ise... Hala ve hala... Gözlerimi kırpmadan Deniz'in halini düşünüyordum. *bizim Deniz mi? Yoksa şu mavi olan mı? Hmm. Enterasan...* seninle uğraşamam!"Kapat gözlerini..."Dedi Burak. Bende birinin bunu demesini bekliyormuşum gibi hemen gözlerimi yumdum. "İyi geceler cici kız." Dedi. Ben zaten hemen uykunun kollarına düşmüştüm bile...
"Senin yüzünden..." 5. Defa aynı fısıltıyı duyuyordum. "Hayır benim yüzümden değil..."dedim ve ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. "Senin..."Dedi Burak... Bir dakika Burak mı?! Burak'ın yüzü belirdi birden. "Senin..." Bora?! Onun da yüzü belirdi... "Anla işte! Senin yüzünden!"diye bağırdı Deniz. "Hayır! Benim yüzümden değil!"diye bağırmaya başladım. Bir taraftan da ellerimle onları kovalamaya çalışıyordum. Birden sadece Burak'ın yüzü belirdi karşımda. "Öykü!"diye bağırıyordu beni sarsarak. "Kalk!"Dedi. Ne alaka ki şimdi. Salak.
"Hıhhh!"birden nefesim daraldı ve nefes almaya çalışarak kalktım. Gözlerimde ki yaşlar misket gibi dökülmeye başlamıştı. Hemen Burak'ı görür görmez sarıldım. "Tamam.... Bak ben varım... Sadece kabustu..."Dedi ve beni sanki mümkünmüşcene daha da sıkı sardı. "Yanımda kal..."dedim. Çünkü. Şu anda yanımda o vardı. Deniz'in olması gereken yerde... "Tamam. Ben zaten hep yanında olucam..."Dedi ve saçıma öpücük kondurdu...
****
Bilincim kendine geldiğinde ise kendimi bir yastık yığının arasında gibi hissettim... "Günaydın."Dedi Burak. "Günaydın..."dedim. "Beni seviyor musun Gamze'm?"Dedi. Bunu demesi ile ona bakmam bir oldu. Tam ağızımı açacaktım ki...uyuyor olduğunu gördüm. Demek ki uyuyan bir Burak iki. "Seviyorum. Burak..."dedim. Gamze gibisinden. "Bende seni aşkım..."Dedi. "Ama. Sen gittin Gamze. Beni bıraktın ve gittin..." Kaş'larım çatılmıştı. "Neden bıraktım ki seni?"dedim bende. "Neden olacak bir piç herifin yüzünden..!"Dedi biraz öfke biraz da kin ile. "Nereye gittim?"dedim bu sefer. "Cehennemin körüne! Nereden bileyim ben!"diye bağırdı bu sefer. "Ama artık gerek yok. Çünkü seni sev mi yor um!"diye gürledi dişlerinin arasından. Bu nedense birazcık sırıtmamı sağlamıştı... " kimi seviyorsun peki?"dedim hevesli bir şekilde. Tam o sırada kapı zili duyuldu. Üst üste çalıyordu. O sırada telefonumda çalmaya başlamıştı. Acaba Deniz miydi?! İnşallah odur... Telefona baktığımda arayanın Bora olduğunu gördüm. Aramayı cevaplandırdım. "Cidde'n mi? Ben kapıdayım ve sen. Otuz ikinci kere aramadan sonra mı... Açıyorsun?!"diye gürledi. "Ne oldu?"dedim uykulu bir şekilde. "Deniz. Deniz... Bayıldı..."dediği an bende film kopmuştu. "Burak..."diye fısıldıyordum. "Ama onu seviyorum be Gamze."Dedi. Tabii ben hiç bir şey anlayamıyordum... "Kalk..!"dedim bu sefer sesimi biraz olsun yükseltmiştim... "Ne oldu?!"Dedi yüzüme bakarken. "Deniz. Deniz. Deniz bayılmış."dedim. "Nasıl yani?!"Dedi ve hemen ayağa kalktı. "Bora. Bora Nasıl?"Dedi hemen kot ceketini alırken. "Bilmiyorum. Ben de şimdi öğrendim."dedim ve bende çıkışa yöneldim ceketimi alarak. "Bekle!" Diye bağırdı arkamdan Burak.
"Nerede?! Deniz nerede?!"diye bağırdım boraların yanına giderken. "Sakin ol."Dedi Bora. "Şimdi uyudu."Dedi ve beni de kendi ile birlikte koltuğa oturttu. "Nasıl yani uyandı ve uyudu." Dedim ve Kaşlarımı kaldırdım. "Seni aradıktan sonra uyanmış ve şimdide sakinleştirici verdiler..."Dedi. Sinir krizi... Sinir kirizi geçirmişti. "Şimdi. İyi yani?"dedim. "İyi-" lafını bölen hemşire olmuştu. "Hastamız uyandı. Fakat sadece Bora beyi görmek istiyor..."Dedi ve bize bakmaya başladı. "Tamam."Dedi hemşireye ve bana döndü. "Eee. Bu arada... Öykü senin burda olman doğru değil... Eğer seni tekrar görürse-"lafını kesmiştim. "Tamam. Sadece kötü bir şey olursa..."dedim o da devamını getirmeme izin vermeden hızlıca başını salladı ve bana sarılıp odaya doğru gitti. Ben ise gözümde ki yaşları umursamadan çıkışa doğru yürüdüm... Burak'ı zaten evde bırakmıştım. Danışmana baktığımda Burak'ın kızla konuştuğunu gördüm. Sanırım Deniz'in odasını soruyordu. Ben de ona gözükmemek amaçlı hemen kapüşonumu kafama çektim ve yürümeye öyle devam ettim. Yürüyordum. Sadece yürüyordum. Nereye gittiğimden habersiz...
Artık akşam olmuştu. Hatta gece bile olmuş olabilir ve ben dar, karanlık, pis sokakların oralarda bir yerlerde ağlayarak ilerliyordum. Zaten telefona otuz yedi cevapsız aramadan sonra aldırmadım fakat ısrar edince ise telefonu kapatmak zorunda kaldım. "Ooo. Kim üzdü seni Bebek. Hem de bu saatte..."Dedi bir ses. Hiç aldırmadan devam ettim. Taa ki önüme iki kişi çıkana kadar... Ben sağa giderken onlarda benimle aynı anda o tarafa kıvrılıyorlardı. "Rahat bırakın beni." Diye tısladım dişlerimin arasından. "Ne o korktun mu?"diye sırıttı sarışın olan. Tamam çocuklar yakışıklı olabilirlerdi fakat- ne saçmalıyordum ben! "Bakın eğer... Çıkmazsanız-"
"Ne yaparsın ağlar mısın?"diye dalga geçti kumral olan. Ben artık bayağı bir hırslanmıştım. Hemen esmere bir yumruk geçirdim. Tabii sarışın boş duru mu?! Tabii o sarı boş durmayınca öykücük ise onun erkekliğine güzel bir dizlik atar ve gol!!
Hemen koşmaya başladım. Bunu bende beklemiyordum. Benim gücüm onları ne kadar oyalardı ki sanki..! "Taksi!"diye bağırdığım anda birisi kolumdan tuttu ve beni bir ara sokağa çekti. Şu anda İstanbul'un hangi cehennemindeydim bilmiyordum. Fakat bu çocuğu da görmüş sayılır değildim. Sanki yüzünü görebiliyordum. "Sen kimsin..?"dedim çocuğun yüzünü görmeye çalışırken. "Benim... Tanımadın mı beni?. aşk olsun!"Dedi. Sesi tanıdıktı fakat yüzünü karanlıktan dolayı seçemiyordum. Beni lambanın altına getirdiğin de Kaşlarım bayağı bir çatıldı. Ne işi vardı bunun burda!"Ne işin var senin burda?!"
☸☸☸☸
Silamm. Bence gizel bir bölüm oldu. Birazçık mı birazçık kısa amma. Zaten az yorum ve az vote geliyor. Ben de boşu boşuna yazdığımı düşündüğüm için... Neyse.
Yorum+vote=YB
Öptüm muc muc muc..! 😘😍😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cici Kız
Novela JuvenilÖykü babasının yanına Londra'ya gider. Uçakta yanına oturan biri gıcık, yakışıklı, gıcık, yakışıklı... Derslerle kafayı yiyiyen aynı zamanda okulun popüleri olan Öykü, eğlenceli öykü, psikopat Öykü, Sevgiden, sevilmekten uzak duran öykü... ...