"Ne işin var senin burada(!)" diye tısladım adeta. Gerçekten çok sinirlenmiştim ve gerçekten tam şu an 4N1K daki Yaprak gibi masaya çıkıp kafasını ısırmak istiyordum. "a-aa... aşk olsun... hatırlatırım bir anlaşmamız var..." dedi ve bir sandalyeyi çekip oturdu. Ben ise ona öldürecekmiş gibi bakıyordum. Tabii normal olarak biraz da korkuyordum. "bak. Sana kaç kere 'hayır' dedim ve tekrar diyorum. HA-YIR" dedim ve kalkmaya yeltendim. Beni bileğimden tutunca tekrar oturmak zorunda kaldım. "bak. Ablamla ayrıldınız bitti. Gitti. Şimdi beni rahat bırak!" dedim. "evet ayrıldık fakat senden istediğim şeyi... alamadım diye hatırlıyorum." Dedi ve pişkince sırıttı. "banane ayrılmasaydın." Dedim ve yeniden kalkıp kapıya yöneldim. "eğer. İki gün sonra öğlen sonra saat 3 de burada olmazsan 4'üncü günün sonunda Burak'ı unut." Dedi ve benden önce davranıp kapıdan çıktı...
Evet, sonuç olarak. Hatta tam olarak sıçmıştım. Hem de ne sıçmak... Eren yanımdan ayrıldığında ben de hesabı ödeyip çıkmıştım. Şimdi ise otobüste kulaklıklarım takılı bir şekilde Deniz'in evine gidiyordum. Sanırım biraz erken dönmeleri gerekmiş. Bora'nın imzasımı ne varmış şirket ile ilgili. Otobüsten indim ve Denizin apartmanına doğru yürüdüm. Kapıyı çalar çalmaz açtı.
"aşkım!!!" diyerek sıpsıkı sarıldı ve arkadan kapıyı kapattı. "affet beni." Diye fısıldadığını duymuştum fakat neden öyle bir şey demişti anlamamıştım. Takii o sesi duyana kadar... "gol!!" giye bağıran Burak... ben daha Deniz'e cevap bile veremeden kolumdan tutarak beni de beraberinde salona çekti. Burak ile gözlerimiz buluşunca onu hiç umursamıyormuş gibi yaptım ve gidip Boraya sarıldım. Sıra Mert'e geldiğinde piç bir gülümseme ile bana sarıldı ve yanaklarıma sulu denebilecek bir öpücük kondurdu. "eee... kankam... sevgili yapmışız." Dedi ve göz kırptı Mert. İlk olarak ne demeye çalıştığını anlamasam da sonra aklıma Kaan ile çekildiğim fotorafı sosyal medyaya attığım aklıma geldi ve hiç bozuntuya vermeyerek cevapladım. "hımm." Dedim ve Denize bakmadım. Tabii bakmama gerek kalmadı direk yanıma geçerek bana çimcik atmaya başladı. "ne oluyor lan?" dedim ve kaçmaya çalıştım. "benim neden haberim yok!" diye bağırdı. Gerçekten darılmıştı. Sonra birden kahakaha atmaya başladı biri... "bunun mu..?" gülmekten konuşamıyordu. "evet. Benim var mı bir diyeceğin?" dedim ve kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Burak ise hala gülmeye devam ediyordu. "öyle olsun Öykü. 40 yılın başı sevgili yapıyorsun. Ondan bile haberim yok." Diyerek Bora'bnın yanına oturdu Deniz. Cidden darılmıştı. "offf... ben sana anlatıcam kızım bir sussana" dedim ve bende koltuğa geri oturdum.
"ama anlatıcan." Dedi Deniz emin olmak istercesine.
"anlatıcam." Dedim bende başımı dikleştirerek.
"söz?" dedi bu sefer kaşlarını kaldırarak. Soru sorarcasına.
"söz lan söz!" dedim ve arkama yaslandım.
"iyi." Dedi. "hadi gel yemekleri koyalım." Dedi Deniz ayaklanarak.
"yok ben kalmıyım. Bu gün misafirimiz var. Ben sadece seni görmeye gelmiştim." dedim. 'seni' kısmına baskı yaparak. "kim geldi kız." Dedi Deniz de. "Kaan!" dedim bağırarak. İşte o zaman Burak'ın da dikkatini çekebilmiştim. Başını maçtan kaldırmış bizi izliyordu. "oha! Şaka! yalan!" diye bağırdı sevinçle. "evet. Annem onu da görmek istediği için bu akşam çağırdı yemeğe. Sen de gel dicem de mağlum misafirin var..." dedim ve Burak'a bakışcıklarımdan bir tanesini armağan ettim. "aynen. Neyse başka bir akşam. Gel ben seni yolcu edeyim." Dedi ve beni kapıya doğru sürükledi. Ben de itİraz etmedim ve sürüklemesine izin vererek kapıya doğru yürüdüm. Kapının oraya geldiğimizde kolumu sıkarak beni kapıya doğru hafif bir şekilde savurdu ve gözlerini gözlerime pörtleterek konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cici Kız
Novela JuvenilÖykü babasının yanına Londra'ya gider. Uçakta yanına oturan biri gıcık, yakışıklı, gıcık, yakışıklı... Derslerle kafayı yiyiyen aynı zamanda okulun popüleri olan Öykü, eğlenceli öykü, psikopat Öykü, Sevgiden, sevilmekten uzak duran öykü... ...