*Gözlerimin yerinden fırlayıp kaçması bir oldu...*"oha! katliam var lan burda!" dedi Mert yanında ki Burak'a. Keretalarda ellerinde ki kepçeleri onların üzerine tutmuş ve kafalarında ki süzgeçlerlerin arasından Mert ve Burak'a bakıyorlardı. Ben ise ölmüş durumdaydım. Yani hem yaşayıp hem ölmek...
"N'aber?" dedi Mert Emir ile Eda'ya.
"Sen kimsin?" dedi Eda sert bir tavırla.
"Ben sizdenim ve bu da mahkum." dedi ve Burak'ı gösterdi Mert. Burak ise Mert'e anlamsız bakışlar atıyordu. Burak daha ne olduğunu bile anlamadan Emir ve Eda üzerine attılar. 5 dakika sonra ise Burak'ı karşımdaki sandalyede bağlı olarak gördüm. Mert ile Deniz de bir komedi filmi bulmuş izliyorlardı. Keratalar ne yapıyordu hiç bilmiyordum gerçekten. Fakat içimden de 'Allah'ım ne olursun odama girmesinler' diye dua ediyordum.
"Mert benim buradan çıkabileceğimi biliyorsun değil mi?" dedi Burak Mert'e.
"Evet." dedi Mert' de kısaca ve umursamazca.
"Ve burdan kurtulup seni ölesiye döveceğimi de biliyorsun değil mi?" dedi hafif bir gülümseme ile.
"hı- hı." Dedi Mert gözlerini televizyondan ayırmadan. Bu arada da kapı zili çalmıştı. Mert ayaklarını poposuna vura vura kapıya gitti ve açtı.
"n'aber lan(!)" dedi sesinden anladığım kadarı ile Bora.
"iyi. Senden?" dedi Mert salona doğru yürürken.
"iyi de... burada ne oluyor. Şimdi de yamyamlığamı başladınız aşkım." dedi Bora Deniz'e bakarak. Ben ise sadece 'Aşkım' deme kısmına yüzümü buruşturuyordum.
"zorluk çıkartma istersen." Dedi Deniz de yanına oturan Bora'ya karşılık. Artık benim de sabrım buraya kadardı.
"n'aber Mert kanka." dedim Mert'e şirince gülümseyerek.
"iyi kankam sen?" dedi o da bana şirince sırıtarak.
"kötü." dedim dudaklarımı büzerek.
"ne oldu kankam? neyin var?" dedi o da dudaklarını büzerek.
"sıkıldım. Ama aklımda çoookkk güzel bir fikir var. Ben de size katılayım mı?" dedim bu sefer umutlu bakışlarla. Mert ise Deniz'e bakarak dudak büzdü.
"off... tamam." dedi ve somurtmaya devam etti. Mert ise yanıma gelerek tuvalet kağıdını çıkarttı. İçerden kırılma sesi geldiğinde ise korku dolu başışlarımı kırılma sesinin yankılandığı koridora çevirdim. Koşarak kırılan şeyinyani annemin yatak odasına doğru koştum ve yerde parçalara ayrılmış, annemin biricik, benden bile ablamdan bile önemsediği ve dünyada üretimi durmuş olan vazoya ağızım açık bir şekilde bakmaya başaladım. Keretalar zaten kaçmıştı bile.
"sıçtın."
"sıçtım." Deniz ile aynı andan söylemiştik. Ben arkamı döndüğümde Mert, Bora, Burak ve Deniz'i sıralanmış bir vaziyette arkamda gördüm. Ben alev saçan gözlerimi Deniz'e çevirdiğimde hepsi aynı anda geri geri yürümeye başladı. Tabii ilk evden çıkan Mert arkasından Deniz, Bora ve en son beni süzüp giden Burak... Ben de kapıyı sert bir şekilde çarparak keretaları aramaya başladım. Onlar odanda iç çamaşır çekmecemi karıştırırken bulduğumda ilk önce küçük çaplı bir çığılık attım ve sonra gidip ikisinin elenden de iç çamaşırlalarımı alarak yerine tıktım. Keretalara güzel bir çizgi film buldukdan sonra evi toplamaya başladım. Vazonun son parçasını da uhu ile birlikte yapıştırdığım anda zil çalmaya başladı. İşte bu gelen kesinlikle annem di. vazoyu annemin komidininin üstüne yavaş ve dikkatli bir şekilde bıraktıkdan sonra kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cici Kız
Novela JuvenilÖykü babasının yanına Londra'ya gider. Uçakta yanına oturan biri gıcık, yakışıklı, gıcık, yakışıklı... Derslerle kafayı yiyiyen aynı zamanda okulun popüleri olan Öykü, eğlenceli öykü, psikopat Öykü, Sevgiden, sevilmekten uzak duran öykü... ...