17. Bölüm

6.7K 314 48
                                    

"'Öyle veda edilmez kadın' diyerek gözlerini yumdu adam.

Ölürken gülümsüyordu."

****

Eğer bir gün aşık olursam birine diye kendi kendime söz vermiştim. Üzülmeyecektim, her ne olursa olsun ağlamayacaktım. Hayat işte, her şey düşündüğün gibi gitmiyor. Giden gelmiyor, kalan sabretmiyor. Kaybolanlar için henüz ne denilir bilmiyorum. Ve korktuğum hep başıma geliyor, kayboluyorum.

Rüzgarın bedenimi titretmesiyle kollarımı kendime sardım. Bu rüzgar içten gelen bir burukluğun bedenimi titretmesiydi. Bir bankta yalnız bir şekilde oturmuş kıyıya vuran dalgaların dansını seyrediyordum. Su olmak geçti bir an içimden. Ya da gökyüzü. Hayır hayır kuşlar gibi özgür olasım vardı bu gece. Kafam nereye eserse, rüzgar beni nereye götürürse oraya giderdim. Ama ne yazık ki ne ben kuştum, ne de rüzgar bu kadar cesaretliydi. Gözlerimi bacası tüten vapura çevirdim. Kim bilir içindekiler ne kadar mutlu, ne kadar aşık. Kalpleri ne kadar sıcak?
Sonra gözüm martılara simit atan sevgililere kaydı. Havanın griliğine meydan okurcasına seviyorlardı birbirlerini. Gözleri birbirlerine aşkla bakıyordu. Dudaklarımı zorlayarak küçük bir tebessüm yolladım onlara. Onlar aşkı hakediyorlardı. Bedenime sardığım kollarımı yavaş hareketlerle çözerken yanıma gelen küçük yavru kediye baktım. O kadar masum bakıyordu ki, dayanamadım kucağıma aldım. Bazı insanlarda martıları besleyen aşıkların aksine bu yavru kedicik gibiydi işte. Yalnız, üşümüş, kimsesiz. Ellerimle havaya kaldırıp gözlerine baktım. Korkmuştu.

"Aslında aynı şeyleri hissediyoruz. Tek farkımız ben konuşabiliyorum. Kim bilir sende neler diyeceksin fakat susuyorsun."

Kedi soğuktan dolayı yarı açık gözleriyle bana bakarken gülümsedim. Gidemezdim ben bu şehirden, terkedemezdim bu kimsesizler bankını. Bu kediyi burada üşümüş bir şekilde bırakamazdım. Daha İstanbul sokaklarında bağırarak şarkı söylemeden başka yerde nefes alamazdım.

Ben Beril. 18 yaşına henüz girmemiş biri olarak çok şey yaşadım. Ve başıma gelecek olanları da yaşamaya hazırım.

Selin

Aşık bir insan nasıl davranırdı? Çok mu gülerdi? Ya da ne biliyim çok mu heyecanlıydı? Mutluluktan gözleri mi parlardı hep? 32 diş sırıtma programı gibi mi olurdu? Etrafına gülücükler saçıp herkesin yardımına koşan bir melek gibi mi?

Hayır. Böyle değildi.

Aşık olmak acı verirdi.

Bu konu hakkında diyeceklerim bu kadar.

"Mete ben-"

"Bana aşık olmadığını biliyorum."

Karşımda üzgün bir adam görüyordum. Fakat bu üzgünlük değişikti işte. Mutluluğa yakın bir üzgünlük, anlatamıyordum. Sözümü kesmişti ve inandığı cümleyi söylemişti. Ona aşık değilmişim. Bunu biliyormuş.

"Aslında ben-"

"Bak biliyorum ailelerimiz buna kesinlikle karşı çıkacak, zaten sende iyi zamanlar geçirmiyorsun ama Selin ben beklerim."

Ve can alıcı cümleyi duyuyorsun 'Ben beklerim'. Hangi yüreği güzel erkek söyler ki bunu? Hangi erkeğin bu cümleyi kuracak kadar cesareti vardır? Kim sevdiğini beklemiş ki Mete beklesin? Nazım bile Piraye'yi yüzüstü bırakmışken, kim güvensin aşka?

"Mete hiçbir şey düşündüğün gibi değil."

"Aşk acıtır, Selin biliyorum. Ama sana yemin ediyorum canını yakarsam bende yanarım."

MERTUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin