19. Bölüm

4.8K 293 54
                                    

Güzel gözüküyorsun, kapat gözlerini. Hataların yüzüne vuruluyor, dinleme. Güzel konuşuyorsun, açma ağzını. Sesin çok güzel, söyleme bir daha şarkı. Güzel gülüyorsun, gülme. Dürüstsün, yalan söyle. Şefkatlisin, acıma kimseye. Seviyorsun, sevme. Korkuyorsun kırmaktan, korkma. Gidemiyorsun, git. Utangaçsın, utanma. Kır, dök, yaşa. Çünkü vicdanını sadece böyle susturabilirsin.

*****

"İyi misin Beril?"

Uzun sessizliği bozan Selin'in sesiyle kafamı kantin masasından kaldırdım. Başıma şiddetli bir şekilde ağrı girince dışarı çıkmak zorunda kaldım ve Selin' de beni yalnız bırakmamak için hocadan izin aldı. Şiddetli bir şekilde ağrı çekiyordum ve bu sadece fiziksel değildi.

"Beril iyi gözükmüyorsun hastaneye gi-"

"Hayır Selin iyiyim ben."

"Ama kötü gözüküyorsun!"

Derin nefes alarak dikleştim. Yaşananlar yaşanacakların yarısı bile değildi daha. Çağlar'la yüzleşmemiştim. Ecem'in hakaretlerini yememiştim. Ve Eren'in. O canımı acıtmaya başlamıştı bile.

"Gamze ile Ecem'i göremedim. Neredeler?"

"Kamp gibi bir şey vardı oraya gittiler, iki üç gün sonra dönücekler."

Sorgulayar bir şekilde Selin'e baktım.

"Siz niye gitmediniz?"

Selin gözlerini kaçırdı.

"Canımız istemedi."

"Bana doğruyu söyle Selin! Bişey mi oldu?"

Okul zilinin sesiyle başıma şiddetli bir ağrı girdiğinde hemen kulaklarımı kapattım. Gözlerimi yumdum ve lanet zilin geçmesini bekledim. Gözlerimi açtığımda Selin ortalıklarda yoktu. Küfür mırıldanıp hızla ayağa kalktım. Benden bir şey saklıyorlardı ve bunu öğrenecektim. Sakladıkları her neyse.

Başım şiddetli bir şekilde olmasada ağrıyordu. Fakat gitmeyecektim. Sınıfın dersliğine bakıp dersin ne olduğunu öğrendim. Bizimkilerden kimse yoktu ortalıkta ve bu canımı sıkıyordu.
Beden Salonuna doğru adımlarım hızlanmışken birine çarptım. Çarpmanın etkisiyle ikimizde yere düşerken kız mızıldanmaya başlamıştı bile.

"Dikkat etsene aptal!"

Bu ses. Kızın yüzüne baktığımda Ayça olduğunu gördüm. Çarpacak bunu mu bulmuştum! Cevap vermeden ayağa kalktım. Şimdi onunla uğraşamazdım. Arkamdan her ne kadar beni gördüğüne dair iltifatlatlar(!) yapsa da aldırmadım. Ona da sıra gelecekti bir gün.

Salona girdiğimde en köşede bizimkilerin toplanmış konuştuğunu gördüm. Oraya gidecek kadar cesaretim olmadığından sadece onlara baktım. Ne tuhaf ! Yanlarına bile gidemiyordum, hatalarımın bedeliydi. Fakat onları geri kazanmak için elimden geleni yapacaktım. Tribün duvarına yaslanmış hala onlara bakıyorken ne konuştuklarını merak ettim. Çember oluşturmuşlar başlarını dahi kaldırmıyorlardı. Konsantre bir şekilde herkes Eren'i dinliyordu. Sonunda Eren başını kaldırıp onlara baktımı görünce kötü bir şekilde sırıttı. Bana karşı böyle yapmasından nefret ediyordum. Herkes onun sırıttığı yöne bakarak beni gördüler. Fakat Çağlar kafasını bile kaldırmamıştı. Selin onlara doğru bakışlarımı görmüş olacak ki hemen gözlerini benden ayırdı. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Soyutlanmıştım. Sonra Eren tekrar onlara dönerek bir şeyler dedi. Selin kaşlarını çatmıştı. Neler olduğunu gerçekten çok merak ediyordum. Eren Çağlar'ı göstererek bir şeyler dedi ve herkes kafasını salladı. O an Çağlar'ın bana baktığını gördüm. Gözlerinde değişik duygu kırıntıları vardı sanki. Sevinç, hüzün, kırgınlık, kızgınlık. Gözlerimdeki yaşlar yanaklarıma düşmüştü çoktan, çok dayanmışlardı bile. Herkes birden kafasını kaldırdı ve diğer kapıdan çıkmaya başladılar. Hızla gözlerimi silip şaşkınlıkla onlara bakmaya başladım. Hepsi dışarı çıkmıştı fakat Eren elinde basketbol topunu döndürüp bana bakıyordu. O seferki gibi sırıtmıyordu fakat gözleri ifadesizdi. Yavaş adımlarla ona yaklaştım ve dişlerimi sıkarak gözyaşlarımı geri ittim.

MERTUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin