26. BÖLÜM

3.9K 150 26
                                    

"Hayal dünyasında yaşıyor olmamız neyi değiştirirdi?"

Belki birçok şeyi, belki hiçbir şey. İnsanın nefes almaktan ibaret olmadığını küçük yaşta öğrenmiştik. Annemiz başımızı okşadığında şefkat duygusuyla tanıştık. İlk düştüğümüzde acıyla, ilk karanlığımızda korkuyla yüzleştik. Yanaklarımızdan dökülen ilk gözyaşı bize birçok şey öğretti. Düştük ve kalktığımızda hiçbir şey eskisi gibi değildi. Etrafımızı kara bulutlar kaplarken sisleri dağıtmaya çalışan cılız hayaletlerdik. İlerleyelim derken her şeyi elimize yüzümüze bulaştırdık. Hayallerimiz bile silikleşmişti artık. Yaşamak için yaşıyor gibiydik, yaşayan ölülerdik. Bu suskunluğumuz kimeydi, niyeydi?

"Daldın yine?"

Başımı kaldırıp Çağlar'a baktım. Gözlerinin altındaki mor halkalar kendini belli ediyordu. Elinde bir bira, tek kaşını kaldırmış bir şekilde konuşmamı bekliyor gibiydi. Lakin ne konuşmaya mecalim vardı ne de gücüm. Herhangi bir şey içmemiştim, kötü olan da buydu. İçmeden sarhoş olmak. Dünyanın en boktan şeyi diye düşündüm kendi kendime. Bu düşüncelerime kendi kendime gülerken kafamı iki yana salladım. "Bazen düşünüyorum da-" Sahi ben ne düşünüyordum. Nerden nereye geldiğimizi mi ? Nereye doğru gittiğimizi mi?

"Beni korkutuyorsun Beril."

Çağlar son şişeyi de kafasına diktikten sonra hızla koltuktan kalktı. Gece 3 sularıydı ve biz hala uyumamıştık. Bir kaç ay sonra sınavımız vardı. Ona çalışmaya çalışıyorduk(!). Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bazı şeyleri aklımdan çıkaramıyordum. Hayatımın akışını kontrol etmek çok zor geliyordu.

"Yatacak mısın?" Çağlar sorduğum soruyla bana döndü ve cansız bir şekilde güldü. Hafiften sarhoş olmaya başlamış gibiydi fakat hiçbir zaman iradesini kaybettiğini görmemiştim. "Seninle sabaha kadar burada oturur içerim. Ama yarın önemli işlerim var. Sende yatı-"

"Önemli iş?" Cümlesini yarıda kesmeme şaşırmış gibi görünüyordu. Sonra sorumu idrak edip hafifçe güldü. "Ecem."

Ecem bana her ne kadar başka kişileri hatırlatsa da bende gülümsedim. Çağlar Ecem'i seviyordu fakat son zamanlarda onunla fazla ilgilenememişti. Uzun süredir beraberdiler ve bu beni mutlu ediyordu. En azından birimiz mutluydu klişesinde bulunuyordum kimi zamanlar. Onlar çok büyük şeyler atlatmışlardı, bir çok şeyin üstesinden gelmişlerdi korkmadan. Birbirlerine sıkı sıkı tutunarak, birdaha ayrılmayacaklarmış gibi..

"Sen iyice gittin, benden gizli bir şeyler içmediğine emin misin?" Çağların sesiyle tekrar kendime geldim ve başımı salladım. Bu aralar çok dalgındım.

"Anlaşıldı, siz prenses hazretlerini yatırmak bize düştü. Buyrun önden alalım."

Gözlerimi devirip ayağa kalktım ve odama doğru ilerlemeye başladım. "Yolu biliyorum teşekkürler." Arkamı dönmeyip odamın kapısını kapattım ve kendimi direk yatağa attım. Havalar ısınmaya başlamıştı ve ben hala yorganla yatıyordum. Başımın yanında duran kitabı aldım ve sayfalarını çevirmeye başladım. Nerde kaldığımı bulmaya çalışırken telefonuma mesaj geldiğini duydum. Elime almayıp ekrandan baktım ve mesaj Eren' den gelmişti.

"Nasılsın?"

Bir kelime hem bu kadar rahatlatıp hemde bu kadar endişe verebilirdi.

"Ben iyiyim."

Mesajı gönderdikten sonra telefonu kapatmayı düşünüyordum fakat tekrar mesaj gelince gözüm takıldı.

"Yarın Ayça'yla birlikte dışarı çıkmayı düşünüyoruz."

MERTUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin