FİNAL

2.8K 95 49
                                    

“Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!”

*****

Ödediğimiz bedeller ağırdı. Bize büyümenin sorunu anlatılmıştı hep, asıl sorun unutmaktı. Zaman hızla akıp geçmişti. Dönmeye devam eden akrep ve yelkovan birbirini kovalamaktan asla vazgeçmeyecekti. Geçmişte yaşanan hiçbir şey unutulmuyordu. İnsanın peşinden sürükleniyordu.

"Kendime giden yolda çok yoruldum."

Yorulmuştum, yaşadığım her şeyden. Hayatımda olup bitenler karşısında dizlerimi çökmüş başımı eğmiştim. Bundan sonraki hayatımın yol haritasını düşünmek olmalıydı tek derdim aslında. Ama ben bir türlü unutamıyordum. Unutulmuş olmayı hazmedemiyordum.

"Geçecek."

Gülerek Çağlar'a baktım. İçime hapsolmuş sesim, yıkılmış bir insanın sesinden farksızdı. Yine o salıncaktaydık. Çocukluğumun başladığı salıncak. Yanımda küçükken olduğu gibi o vardı. Gençliğimin son demlerini yaşıyordum, ve o yine yanımdaydı.

"Geçecek tek şey ne biliyor musun ? Zaman."

Bu sefer gülme sırası Çağlar' daydı. Sesi her zamanki gibi güven vericiydi. Ama onun da bir şeyler düşündüğü kesindi.

"Yalnız öleceğim galiba. Her insan kendi içinde yalnız ölecek." Onun konuşmasını beklemeden konuşmaya devam etmiştim. Hissettiklerimi mi söylüyordum yoksa olması gerekenleri mi, bunun farkında bile değildim. O an Çağlar bana uzun uzun baktı. Ona doğru baktığımda yeni çıkmaya başlamış sakalları ve bakışlarıyla oldukça ciddi ve sert görünüyordu. "İlkokulda okulun arka bahçesinde ağlıyordun. Sırf öğretmen seni şiir okumak için seçmedi diye. Kim vardı yanında?"

Bu sefer sessiz bir şekilde dudaklarım yana kıvrılmıştı. O günü dün gibi hatırlıyordum. Çocukluk yıllarının masumluğunu özlüyordum.

"Sen." Dedim sakince. Çağlar devam etti. "Yazlıktayken hoşlandığın sarışın bir çocuk vardı. O sana senden hoşlanmadığını söylediğinde odana kapanıp saatlerce ağlamıştın. O gece odanda kim vardı?"

Cevap vermeme izin vermeden devam etti. "İlk kez sahneye çıktığında, liseye ilk başladığında, heyecanında, telaşında, geceler boyu ağladığında, tüm kalp kırıklıklarında yanında kim vardı?"

Başımı yere eğdim. Gözlerim dolmuştu. Çağlar'ın söyledikleri karşısında eziliyor gibi hissediyordum. Bu geçmiş beni yakıp kül ediyordu. Karanlıktan beslenmiş ama hala büyüyememiştim.

"Aşık olmak bize göre değilmiş dimi? Kendimizi bile unutturdu bize."

Gülerek karşımızda ki çiçek dolu bakçeyi işaret etti. "Hatırlasana, seninle birlikte bu çimlerin üstünde saatlerce gökyüzüne baktığımızı. Sırf solmasınlar diye çiçekleri sulardın. Aralarından biri solarsa diğerleri üzülür, yalnız kalırlar derdin hep."

Kafamı salladım. Geçmişin aydınlık yüzünü hatırlatıyordu bana Çağlar. Gerçekten nefes aldığım zamanlara kısa bir yolculuk yapmıştık onun sözleriyle.

"Eğer bir gün ikimizden biri solarsa diğeri üzülür, yalnız kalır Beril."

Çağlar'a baktım. Çaresiz bakışlarıyla dikkatlice gözlerimin içine bakıyordu. Beni gerçekten tanıyan tek kişiydi belki de. Hissettiğim her şeyi kendi hissediyormuş gibi konuşurdu hep. Onun omzunda çok ağlamış bana belli etmesede onu çok ağlatmıştım. Yavaşça kafamı salladım. Özür dilemek söylediklerim için pişman olduğumu belirtmek istiyordum. Ama o an tek yaptığım şey susmaktı. Öyle konuşuyordu ki ne söylesem uçup gidecekmiş gibi hissediyordum.

Uzun bir sessizlik olmuştu aramızda. Kulaklarımızı dolduran tek şey salıncaktan gelen gıcırtıydı. Bu ses bile ne kadar boş bir zamanda olduğumuzun göstergesiydi.

"Rüzgarın hasta olduğunu biliyordum."

Çağlar sessizliği bozduğunda bakışlarımı ona çevirdim.

"Gamze'yle takılmaya başladıklarında Rüzgar'ı takibe almıştım. Sürekli hastaneye gidiyordu."

Şaşkınca dinlemeye devam ettim. "Bir gün Rüzgar'ı karşıma alıp konuştum. Ve bana hasta olduğunu söyledi."

Yavaşça hareket ettirdiğim sakıncağı bir anda durdurmuştum. "Hasta?"

"Küçükken kanser hastasıymış şükür ki yenmeyi başarmış. Fakat son zamanlarda gözetim altında tutuluyormuş."

İnanamamış bir biçimde Çağlar'a bakıyordum. Her ne kadar çok tanıdığım biri olmasa da ona üzülmüştüm. Çünkü Gamze o çocuktan hoşlanıyordu.

"Tabi bundan Gamze'nin haberi yok. Zaten Rüzgar'da lise bitince gitti biliyorsun."

Eski halime dönüp bakışlarımı yere çevirdim. "Gamze'nin bunu bilmeye hakkı vardı."

"Gamze güçlü bir kız. Hem onu halasının yanına gönderirken mutluydu. Yepyeni bir sayfa açtı kendine."

Çağlar'a döndüm. "Kerem'den haberin var mı? Onunla vedalaşmadım."

Kafasını salladı. "Onun da ailesi yurt dışında okumasının daha iyi olacağını söylemiş. Apar topar hazırlanıp gitti zaten. Bende son anda öğrendim. Eren'in yanına..."

Çağlar duraksadı. Onun adını duymak önceden tuhaf hissettirsede artık pek bir şey hissetmiyordum. "Eren yurtdışına gitti demek."

Tekrar kafasını salladı. Onun da kafası karışmış gibiydi. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmiyordu. Bu konu da hep yanımda olmuştu Çağlar. Fakat pek bunun hakkında konuşmazdık.

"Diğerleri de ailesinin yanına gitti. Yine biz bize kaldık."

"Öyle oldu."

İkimizde gülerek birbirimize baktık. "Can'ın saçma sapan esprilerini özleyeceğim."

Çağlar'dan itiraf geldiğinde kahkaha attım. Normalde olsa kavga çıkarmadan bırakmazdı Can'ı.

"Can demişken Derin'di galiba. O Mert'in eski sevgilisi mi?"

Olanları hatırlayınca başımı eğdim. Yüzüm düşmüştü. Mert bu dünyadaki gerçekten aşka inanan sayılı insanlardan biriydi. Ve böyle bir sonu hiç haketmiyordu. O gün evden çıkıp gitmişti. Peşinden ona yetişmeye çalışsam da yalnız kalmak istediğini söyleyip arkasına bile bakmamıştı. Ondan sonra da haber alamamıştık.

"Öyleydi. Aşık olan kimse mutlu olamıyor nedense."

Derin bir iç çekip yavaşça sallanmaya başladım. Salıncağın gıcırdayan sesi tekrar kulaklarımıza doldu.

"İlerde bizi neler bekliyor kim bilir?"

Çağlar derin bir nefes aldı ve salıncaktan kalkıp önümde durdu. "İlerde bizi neler bekliyor bilemem. Belki mutlu olamayız belki de dünyanın en mutlu insanları olarak kalırız. Ama ne olursa olsun"

Çağlar duraksadı ve gülümsedi. Ondan cesaret alıp bende gülerek salıncaktan kalktım. "Ne olursa olsun bu bahçedeki çiçekler hiç solmayacak."

O gün anlamıştım büyümenin ne demek olduğunu. Çocukluğumu bitirdiğim yerde gençliğim son demlerinde büyümeye başladığım ilk dakikalarda. Hayat hep bize bir şeyler öğretme çabasındaydı. Önemli olan bu olaylardan ne kadar çok hasar aldığımız değil güçlükler içerisinde devam edebilmekti. Biz Çağlar'la devam etmeyi seçmiştik. Küçüklüğümüzün geçtiği parkta yine birbirimize söz vermiştik. Ne olursa olsun bu çiçekler hiç solmamalıydı.

*****

4 yıl süresince yayınladığım bu öyküde yanımda olan herkese çok çok teşekkür ederim. Bu kitabı bu süre boyunca ayakta tutan sizler oldunuz.

Umarım sizde kendi hikayenizde yenilseniz bile güçlü şekilde kalkan bir başrol oyuncusu olursunuz.

Kendinize iyi bakın. Ve buraya kısa da olsa bana küçük not bırakmayı unutmayın. Sizi seviyorum ♥

MERTUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin