İkinci Kitap ( Krallık Savaşları ) Bölüm 3 - Geçmişin Peşinde

6.7K 650 121
                                    

Bu bölüm Han'ın yazarı olan Husam46'a ithaf edimiştir.

( Bölüm 3 - Geçmişin Peşinde )

Belany Haru'dan ayrıldıktan sonra kuzeye doğru ilerlemeye başladı. Gitmesi gereken Loan Şehri krallığın kuzeyinde kalıyordu. Aslında amacı olmadan gezen bir ruhtan pek farkı yoktu. Tüm umutlarını başına gelen olaylar ile birlikte kaybetmişti. Önce gizli bir tarikat tarafından kaçırılmış ve küçük bir kafeste yaşamaya zorlanmıştı. Üstelik yemek olarak sadece iki günde bir verdikleri ekmekle birlikte günde bir bardak kirli su veriyorlardı.

Belany babasının sarayında alışık olduğu lüksten sonra kafeste geçirdiği süre onu oldukça zorlamıştı.

Başta açlık grevi yapmayı hatta o ekmeği yiyip kirli suyu içmektense ölmeyi bile düşünmüştü. Fakat sonunda direnci kırılmış önce ufak parçalar aldığı ekmeği yemiş ardındanda tadını umursamadan suyu içmişti. Kafeste geçirdiği süre onda çok farklı etkilere sebep olmuştu.

Yapacak hiç bir şeyi olmadığı için uyumadığı zamanlar sürekli düşüncelere dalmaya başladı. Düşünmeye başladıkça bilinçaltının derinliklerine sıkıştırılmış düşünceleri birer, birer serbest kaldı. İlk kez hayatın gerçek yüzü ile tanışma fırsatı buldu. Kafeste gün ışığını görmeden geçirdiği sayısız günle birlikte kafesin duvarına kazıdığı günleri belirten işaretleri yapmaz oldu. Zaman geçtikçe kurtulma umudu daha çok azalıyordu.

Önceden onu kaçıranlara ağıza alınmayacak hakaretler eden Belany şimdi ona küçükte olsa bir parça ekmek ile kirlide olsa su verdikleri için kendisini kaçıranlara şükran duyuyordu. Belany gibi hayatı boyunca istediğini hep elde eden bir kızın aniden büyük bir çöküş yaşaması tehlikeliydi.

Farkına varılan gerçeklerle birlikte hayatına son verme isteği aynı orantıda artıyordu.

Belany asla pes etmeyen yapısı ile umutları yok oldukça yerine yenilerini eklemeye çalıştı. Önce kurtulmayı ve onu kaçıranlardan intikam almayı umut ediyordu. Daha sonra sadece kurtulmayı umut eder olmuştu. İnsanın kendi yanlızlığı ile kalması zordu.

İntikamı bile düşünmeden sadece kurtulmayı umut ettiği uzun günlerin ve çoğu uykusuz geçen uzun gecelerin ardından kurtulmaktanda umudunu kesti. Artık sadece ne şekilde olursa olsun yaşamayı umut ediyordu. Bu kafeste dikbaşlı ve inatçı bir prenses olarak ölmektense uysal ve kolayca kabullenen bir prenses olarak yaşamayı tercih eder olmuştu. Kafeste kaldığı günler uzadıkça kişiliğinde büyük değişimler meydana geliyordu.

Herşeyden önce empati kurmayı öğrenmişti. Önceden sadece emreder ve yapılmasını izlerdi.

Karşısında ki kişilerinde insan olduğunu ve onlarında duyguları olabileceğini bir an için olsun düşünmezdi. Fakat kendi ile yalnız kaldıkça ve sorgulamaya başladıkça göremediği bir çok gerçeğin farkına varmıştı. Belany hayatında ilk kez düşüyordu.

Bu düşme manevi bir düşmeydi. İlk kez bir şeylerin kaybına uğruyor ve kendini çaresiz hissediyordu. Tekrar ayağa kalkabilirse önceki haline kıyasla çok daha güçlü olacağı bir gerçekti. Güç sadece maddi değil aynı zamanda manevi bir olguydu. Maddi gücün olduğu kadar manevi gücünde büyük bir önemi vardı. Tabi ki asıl mesele ayağa kalkabilmekteydi.

Belany çok çabalamasına rağmen bütün umutlarını tek tek kaybederek sonunda geri dönülemez o evreye geldi.

Artık kafeste yaşamaktansa ölmeyi umut eder olmuştu. Hatta ölmek için bir çok şeyi denemiş fakat hiç birinde başarılı olamamıştı. O kadar acınası bir haldeydi ki bedeni üzerinde ki tüm hakimiyeti kaybetmişti. Böylece bir süre sonra ölmekte dahil bütün umutları yok oldu.

Ko-HaruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin