Bölüm 19

8.2K 265 28
                                    

Skyler' ın masum bir öpücüğü ya da gıdıklamasıyla uyanmayı o kadar çok isterdim ki. Ama ne olmuştu? Ben yüzümü asit gibi yakan bir güneş sayesinde uyanmıştım. Elimi Skyler' ın olduğu tarafa attığımda soğuk çarşaf resmen içimi titretti. Şaşkınca gözlerimi açıp kafamı kaldırdım ve o tarafa baktım. Yoktu. 

Yorganı ayaklarımla itileyerek üstümden attım ve yatakta doğrulup ayaklarımı dışarı doğru sarkıttım. Eşofmanımın belindeki ipini işaret parmağıma dolayarak uyandıktan sonraki ayılış saçmalıklarımı yaptım ve yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Ayağıma takılan eşyaları itekleyerek çeşmeye ulaşmıştım. Bugün tembelliğim üstümdeydi. 

Soğuk suyu açıp, ayılana kadar yüzüme çarptıktan sonra çamaşır makinasının üzerinde duran lastik tokamla saçımı tepeden dağınık bir şekilde topladım ve banyodan geldiğim gibi aynı şekilde çıktım. 

Eşyalarımın olduğu odaya girip üstümdekilerden kurtuldum. Çok terlemiştim. Üstüme beyaz siyah kuru kafa desenleri olan salaş bir tişört ve siyah bir gündelik tayt giydikten sonra çıkardığım kıyafetleri kirliye atıp aşağı indim.

''Skyler?!'' Salona girerken bağırmıştım ama burada yoktu. Mutfağa ilerlediğim sırada fosforlu pembe şeklindeki -baya dikkat çekici- buzdolabının üstünde duran bir kağıt dikkatimi çekti. Kağıdı elime aldım ve Skyler' ın el yazısıyla yazılmış notu okumaya başladım. 

'Sana bir sürprizim var, şehir merkezine inmek zorunda kaldım ama birkaç saate gelirim. Kötü bir şey olursa levye ayakkabılık dolabında. -S.'

Sırıtmama engel olamadım. Notu tekrar dolaba yapıştırıp bana gözkırpan kirli bulaşıklara baktım. Sonunda pes edip bütün bulaşıkları yıkamaya başladım. 

Ellerimi kurulayıp, aç olduğumu hissedince buzdolabının kapağını açıp ne var ne yok bir baktım. Sütü elime alıp büyük bir bardak çıkardım ve döküp çikolata tozunu karıştırdım. Salona ilerleyip televizyonu açtım ve kanalları gezmeye başladım. 

Çabuk gel Skyler.

''Off.'' Derin bir nefes alıp sesli bir şekilde verdim. Televizyonda hiçbir şey yoktu. İnternete mi baksam diye düşünüp oturduğum yerden kalktım ve salondan çıkıp merdivenlere yöneldim. Sessiz bir şekilde çıkarken son basamakta Skyler' ın odasına giren bir silüet gördüm ve olduğum yerde kaldım. Nefesimi tutup sessizce aşağı indim ve ayakkabılıktaki levyeyi alıp sessizce dışarı çıktım. Tüm hızla garaja koştum ve dış kapıyı gösteren bir kirişin arkasına geçip gözetlemeye başladım. Elimdeki levyeyle resmen bütünleşmiş ikinci bir deri oluşturmuştum. Stresten bacaklarım titriyordu. 

On beş dakikadır resmen olduğum yerde sayıyordum. Belki de yanlış görmüşümdür diye düşündüm. Ama sonra da daha bunamak için çok genç olduğumu düşünüp olduğum yerde beklemeye devam ettim. Eve giren bir yabancıyı bile beklerken sıkılıyordum. Ağzımı kapatan bir el ve beni duvara yaslayıp elimden levyeyi alan güçlü bir kişi sayesinde tiz bir çığlık attım. Göğsüm aşağı yukarı hızlı hızlı inip çıkarken ''Sakin ol benim, Nathan.'' diye bir ses duydum ve sonra kapatılan ağzım açıldı. 

Nefes alışverişlerimi düzene sokmaya çalışırken Nathan' a baktım. ''Senin ne işin var burada?'' diye bağırdım. Resmen ödüm kopmuştu. Nathan rahat bir şekilde bana baktı. 

''Annen nasıl olduğunu merak edince bakmak için beni gönderdi, ama görüyorum ki sen iyice paranoyak olmuşsun. Bunlar hep o adamın...'' Elimi kaldırıp sözünü kestim. 

''Asıl ne istiyorsun Nathan?'' diye sordum. Nathan garip bakışlar atsada ne söylediğimi anlamıştı. Kuru dudaklarını ıslatıp konuşmaya başladı. 

Feel Me.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin