"Aaah "
diye bir bağırışla aşağı doğru yol alırken Araf kafasını kaldırıp bana baktı kızı iterek beni düşmeden tuttu. Şimdi biraz önce başkasıyla öpüşen adamın kucağındaydım. Bana baktı ve"yine mi sen?"
diyerek sinirle soludu sesi muhteşemdi rüzgarın esintisi gibi sürekliliği olan bir tınısı vardı sanki yıllardır duyduğum alıştığım bir ses tonu. Yine düşüncelerde yüzerken"sana diyorum aptal " dedi
bir anda kendime geldim bana aptal mı dedi. Sanki onun kucağında değilmişim gibi
" ben burdaydım bir kere, siz sonradan geldiniz hem ben mi sana dedim düştüğüm yerde dur diye"
ne saçmalıyordum yine aynı umursamaz yüz haliyle iki elini bedenimden çekti ve yerle bir bütün oldum. Sırıtarak
"pardon bir daha düştüğün yerde olmam."
dedi ve öptüğü kızı da bırakıp gitti. Kızda hemen peşine takıldı işte ben ve çakıldığım yer yalnızdık şimdi." inanmıyorum kalas seni nasıl yere bırakır"
Aylin sinirlenmişti. Sılaysa gülümsüyordu. Zeliş de çok gergin bir şekilde ve rahatsız bir bakış attı bana.
Eve gelmiştik ve ağaçtan düşerken dalı elimi çizmişti onu temizlerken kızlara her şeyi anlatmıştım. O öküzün en yakın dostu Araf'a ve bana yaptıklarına hiç şaşırmadılar ne söylersem" Araf bu yapar"
diyorlardı. Araf kimdi gerçekten bu kadar mı umursamazdı, bu kadar mı odundu. Onu niye bu kadar merak ediyordum. Onu niye böyle deli gibi merak ediyordum. Yine bu düşüncelerle uykuya daldım.
Sabah yürüyüşden sonra yine hazırlanıp okula gittik. İlk iki ders Araf'ı hiç görmedim zaten okulda umrunda olan biri değilmiş radyo televizyon okuyor ve müthiş şarkılar söylüyormuş bunların hepsini kızlardan dinlemiştim.
İkinci dersin sonunda zelişle birlikte kantine indim tam kantinden birşeyler alacakken Meriç geldi bize zorla da olsa çay ısmarladı. Onunla birlikte otururken bana kendinden bahsediyordu.
"aslında babam sürekli doktor olmamı istedi. Ama ben şuan Radyo televizyon okuyorum."
Gülümsüyordu
" baban için büyük bir hayal kırıklığısın" gülerek konuşmuştum
Bana garip bakıyordu sanki hayranımmış gibi tanıdık bir şeyler arıyormuş gibi anlamlı ve derin.Biz böyle konuşurken yine aynı kalp çarpması ve mide ekşimesi başladı. Ben midemi tutarken gözlerim istemsizce kapıya doğru döndü. O geliyordu. Siyah pantolon üstüne mavi bir gömlek üzerine siyah bir kazak, asker botları ve harika görünümüyle Araf.
Burdaydı kalbim hızla atıyordu kelebekler yine karnımdaki yerini almıştı. Ama birden dikkatim tamamen dağıldı öylece hayran hayran bakarken bir güvercinin cama konduğunu gördüm. Zaten ancak dikkatimi böyle bir şey dağıtabilirdi. Yerimden kalktım ve güvercine ekmek ve su almak için kantine gittim sıra baya fazlaydı bana sıra gelene kadar güvercin uçacaktı.
Öndekilerden rica edip öne doğru ilerledim ama bu sefer önümdeki keskin ama isimlendiremediğim bir kokuyuyla duraksadım çünkü önümde Araf vardı. Onunla konuşmak istemiyordum sonuçta beni yere atmıştı ve tabiki umursamamıştı. Yanındaki kıza dönerek
" merhaba (etrafa bakarak ) ne kadar güzel bir gün değil mi ?" diyerek gülümsedim. Araf arkasını bile dönmedi. Sarışın kızda anlamsızca bana baktı. Tekrar gülümseyerek" ve şu camdaki güvercinde çok güzel ( güvercini göstererek) ama sanırım acıkmış eğer izin verirseniz bir ekmek ve su alabilir miyim ? " dedim
Kız da benim gibi gülümseyerek" ne saçmalıyorsun defol git "dedi. Şaşırıp kalmıştım.
Tabi ki onun gibi bir kız defol git yerine daha argo bir kelime kullanmıştı. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Sonra kendimi bozmadan bende gülümseyerek
"Aslında saçma olan ne biliyor musun birincisi o yapmacık sarı saçların için taktığın mavi lensler imdat diyorlar ikincisi ise dün başkasının dudağına yapışan bir adamın kullandığı bir kızın bu kadar öz güvenli olması" kız şok olmuş ve ağlamaklı gözlerle bir bana bir de bay mükemmele bakıyordu.
Araf hızla bana doğru döndü, kız ağlayarak yanımızdan giderken bana
" bunu sana ödeteceğim" gibi filmstik tehditler savurdu. Bende arkasından düşüncelerimi sesli bir biçimde söyledim.
"onu aldatan bay mükemmel , intikam alınan yine ben insan bari bir tokat atar."
O sırada Meriç ve Zeliş de yanımıza geliyordu. Araf bana dönerek
" hem aptal hemde deli olunur mu? Evet oluyormuş. Dua et bu kızla bir işim yoktu. Ama bir daha işime karışırsan bedelini ödersin. bu arada mükemmel olduğumu biliyorum." dediyanımdan geçip gitti. Meriç ve Zeliş yanıma geldiğinde o çoktan uzaklaşmıştı. Zeliş kırgın bir şekilde
"nedir senin derdin bu çocukla sürekli peşindesin bu ne böyle aptal aşıklar, zavallılar gibi"
deyip yutkundu. Gözlerime bile bakmadan, bir şey söylememi beklemeden sınıfa çıktı.
Şaşırmıştım Zeliş bana zavallı mı demişti. İyi de ben ne yaptım anlamadım. Gözlerim dolmuştu. Meriç'e hiçbir şey söylemeden ekmeği ve suyu aldım, yanından geçip güvercine doğru gittim. Zaten oda hiçbir şey söylemedi.Güvercine ekmeği ıslatıp verirken bende camın iç kısmına oturdum derse girmekten vazgeçmiştim. Ortalık da baya sessizleşmişti. Kantinden kalem kağıt alıp ekmeği yiyen güvercinin yanına aynı şekilde oturdum. Onu çizmeye başladım kanatlarını gökyüzünde süzülüyormuş gibi özgür bıraktım. Çizim yaparken hiçbir şey düşünmüyor, huzur buluyordum. Hayatta bana en iyi gelen şeydi bu.
Yarım saat sonra çizimi bitirmiştim, güvercinde uçmuştu. Dersin bitmesine bir buçuk saat vardı ve çantam sınıftaydı. Eve gitmek için dersin bitmesini beklemeliydim. Öylece etrafa bakarken tam karşımdaki çimlere usulca uzanan ve şu karıncalanma hissimin sebebi gelmişti.Yanına gitmek istiyordum. Neden niye bilmiyordum ama yanına gitmek istiyordum. Daha fazla kendime engel olamadım, yavaşça camın diğer tarafına geçip aşağı atladım. Şimdi usul usul yanına doğru süzülüyordum. Gözleri kapalıydı,
baş aşağı yüzüne bakarak güneşini kestim. Gözlerini istemsizce açtı. Bana baktı ve umursamaz bir şekilde sağa kaydı. Şimdi güneş yine kusursuz yüzüne vuruyordu. Ama kalbime söz geçiremiyordum, bende onun gibi yaparak sağa kaydım yine güneşini kesiyordum. Gözlerini açtı" ne yapmamı istiyorsun seni de kendime çekip öpmemi mi?"Dedi
gözlerim yine sonuna kadar açıldı yanaklarımın yirmi tane tokat yemiş gibi kızardığını hissediyordum. Öylece kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUSKUN (TAMAMLANDI)
Teen FictionKötülüğün ortasında büyüyen bir insanı kötü olduğu için suçlayamazsınız. Gülmesine izin verilmeyen birini gülmediği için yadırgayamazsınız. Aşk uğruna ölmek midir yoksa yaşamak mıdır? AŞK EN ZORU HANGİSİYSE ONU SEÇMEKTİR. AŞK GEREKİRSE DOLU DOLU YA...