Uçsuz bucaksız bir karanlık ve ben. Nerdeyim böyle, yemek yapmıştım, kapıyı açmam gerek, annem kapıyı çalıyordu, teyzemler annemin yanındaydılar, Araf gelmişti. Ama şimdi her yer karanlık sonsuz, uçsuz bucaksız bir karanlık. Evde olmalıydım, burnumdaki kan, baş dönmem hiçbiri şimdi yok sadece sonsuz, uçsuz bucaksız bir karanlık. Belki de yatağımdayımdır ama hayır odamın kokusu yok burası karanlık sonsuz, uçsuz bucaksız bir karanlık!
Karanlıkta sıkışmışken bir öksürük kriziyle yatağımdan kalkmaya çalışınca kollarımdan birinin tuttuğunu hissettim. Gözlerimi yarım açıp kapattığımda Araf'ın yüzünü gördüm.
Artık uyanmalı neler olduğunu öğrenmeliyimdim ama gözlerimle verdiğim savaşı kazanmak zor görünüyordu.
Beyaz bayrağı kaldırıp gözlerime kaybettiğimi belli ettikten sonra tekrar karanlığa gömüldüm. Karanlıktan korkardım ama şimdi kendimi karanlığa teslim etmiştim.
**********************************Bir anda gözlerimi açıp etrafı incelerken -odayı cılız bir ışık aydınlatıyordu- nerede olduğumu anlayamadım. Karşımda küçük iki koltuk ve bir sehpa vardı. Sol köşede buzdolabına benzer bir dolap ve kapalı bir kapı duruyordu. Sağ tarafta duvarın küçük bir bölümünü kaplayan bir pencere ve kolumda hastane odasında olduğumu anlayabileceğim bir serum vardı. Yatakta sağa doğru kıvrılırken loş ışığın içinde sandalyenin üzerinde uyuyan Araf'ı görünce şaşırdım.
Annem nerdeydi? Araf nasıl ve neden yanımdaydı? Bunları düşünmeliydim ama Şuan yanımda iki büklüm uyuyan adamın yüzüne çarpan ay ışığını izlemeyi tercih ediyordum. Aslında ona kızgındım ama ona kızgınlığım onu görene kadar sürüyordu.Sessizce onu izlerken yerinde kımıldanıp gözlerini açtı. Kendini toplamak için gerilip sandalyede doğruldu. Uyandığımı fark edince hemen ayağı kalkıp yanıma geldi.
" iyi misin?" Dediğinde başımı evet anlamında salladım. Rahatlamış bir hali vardı. Kapıya doğru gidecekken
" Işıkları açıp geliyorum." Dedi.
Elimi koluna atıp hayır anlamında başımı sallayıp
" ay ışığının odayı dolduruşunu izlemek istiyorum." Dedim. Gitmekten vazgeçip tekrar sandalyeye oturdu. Daha sabah olmasına vardı.
" annemler nerde? Ve neler oldu?" Deyip yerimde doğrulmaya çalıştım. Kalkmama yardım edip
" eve geldiğimizde bayılmıştın, burnundan kan geliyordu. Burası bizim hastanelerden biri. Doktor çok fazla soğuk aldığın için ateşinin yüksek olduğunu bununda bayılmana yol açtığını söyledi. Burnunu fazla çektiğin içinde kan gelmiş." Dedi. Konuşmaya devam edeceği her halinden belliydi ama birden duraksadı ve yüzümü incelemeye başladı." ay ışığı insanların yüzünü daha da güzel yapıyor. Sanki dünyanın en güzel makyajını yapmış gibisin." Sözlerini bitirdiğinde gülümsedim. Hala bana bakıyordu.
" ay ışığına teşekkürler o zaman." Dediğimde oda gülümseyip tekrar kendini toparladı." annenler gitmek istemiyordu ama bende kalmak istiyordum. Bunun içinde Kemal abiyle konuştum yani doktorunla annenleri eve gönderdi. İşte herşey bu kadar."
Şimdi gerçekten mutlu olmuştum, yanımda kalmak istiyordu.
" iddiayı kazanacağıma emindim." Diyerek onunla dalga geçtim. Şimdi oda gülümsemeye devam etti. İyi olduğumu görmek onu gerçekten mutlu etmişti.
" kolundaki serumla yatakta uzanırken gerçekten de kazanmış görünüyorsun."
Evet haklıydı pek iyi durumda değildim ama yine de mutluydum.
" Daha önce rahatsızlandığımda beni bırakıp gitmiştin." O günü unutmak gerçekten çok zordu. Aslında Araf'la yaşanan her anı unutmak mümkün değildi. Artık gülmüyordum, üzüldüğümün oda farkındaydı. Hiçbir şey söylemedi, bende sustum. Sadece ay ışığının yüzümüzdeki yansımalarını seyrediyorduk. Ay ışığı yavaş yavaş yok olurken ne Araf ne de ben uyumadık. Ara sıra birbirimize bakıyor sonra hemen başka taraflara dönüyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUSKUN (TAMAMLANDI)
Teen FictionKötülüğün ortasında büyüyen bir insanı kötü olduğu için suçlayamazsınız. Gülmesine izin verilmeyen birini gülmediği için yadırgayamazsınız. Aşk uğruna ölmek midir yoksa yaşamak mıdır? AŞK EN ZORU HANGİSİYSE ONU SEÇMEKTİR. AŞK GEREKİRSE DOLU DOLU YA...