36

1.9K 75 0
                                    

Karşımda böyle savunmasız yatan adam, bana bunca kötülüğü yapan adam mıydı? Çektiği acılara rağmen nasıl hayatta kalmıştı? bana bu kadar kötülük yapmasına rağmen nasıl hala onu düşünebiliyorum?
Ben koltuğun üzerinde Araf'ı izlerken o yine her zaman ki uyku pozisyonunda uyuyordu. Ne yapmalıydım hiç bilmiyordum, beni hayatında hiç istemeyen birinin hayatına nasıl girebilirdim ki. Araf için herkesle savaşabilirdim ama Araf için Araf'la nasıl savaşabilirim. Gün ağırmıştı, güneş ışıkları kapalı perdeden zar zor içeriyi aydınlatıyordu.
Gözüm pencereden zorla da olsa içeri giren güneş ışığına çarptı, perde onun içeri girmesine izin vermese bile o içeri girebilmek için her şeyi yapıyordu. Aslında evet bende o güneş ışığı gibiydim, Araf'ın hayatına girebilmek için küçücük boşluklar arıyordum. Güneş ışığı bunu başarabiliyordu, bunu bende yapabilirdim. Aklıma imkansız görünse de bir fikir gelmişti. Bu Araf'ın hayatına girebilmem için son şansımdı ve ben bunu deneyebilirdim.
Banyo kapısının kapanmasıyla daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Araf tabi ki bana hiçbir şey söylemeden banyoya gitmişti. Kalkıp yattığım yeri topladım. Sehpadaki her şeyi mutfağa götürüp mutfağı da düzenledikten sonra diğer banyoda elimi yüzümü yıkadım. Tekrar Araf'ın odasına gidip eşyalarımı topladım. O sırada Araf da banyodan çıkmıştı. Üzerine giydiği petrol mavisi gömlek ve altındaki siyah kotuyla yine müthiş görünüyordu. Saçlarını da her zaman ki gibi yana taramıştı. Çekmecelerde bir şey arıyordu. Ona bir süre baktıktan sonra

"Galiba haklısın, gurursuz gibi görünüyorum."
Çantamı kolumu takıp Araf'a doğru yürüdüm.
" ama ben gurursuz değilim." Gözlerine bakmaya çalışıyordum ama o hala çekmeceyle uğraşıyordu.
Kolunu hızla tutup onu kendime doğru çevirdim.
" ben seninle farklı bir dil konuşuyoruz diye düşündüm. Git derken aslında beni benimle yalnız bırakma dediğini zannettim. Ama galiba yanlış öyle değil mi?"
Gözlerinin içine bakıyordum, oda çekmeceyi tamamen bırakmıştı.
" ne duymak istiyorsun?" Diye sorduğunda
" istediğimi değil gerçekte hissettiklerini duymak istiyorum." Dedim.
" ben insanlara karşı bir şeyler hissetmeyi uzun yıllar önce bıraktım, nefreti bile." Artık daha uzun cümleler kullanıyordu.
" peki şu anda gözünde gördüğüm nefret neyin nesi?" Dediğimde bakışlarını benden çekip pencereye doğru yürüdü, bende ona doğru yürüdüm.
" hisleri insana yaşatan kalptir. Bende bir kalp varmış gibi duruyor mu?" Deyip tekrar bana döndü. Gerçekten bir soru soruyordu. Çünkü cevabını oda bilmiyordu. Gözlerindeki acıyı zorda olsa görebiliyordum.
" kalbin olmasaydı, gözlerinde bu kadar acı da olmaz."
Sözlerimi korkarak söylüyordum. Belki de bu plan baştan yanlıştı ama her şey için çok geçti. Gözlerinde öfke çoktan belirmişti. Geri çekilip montumu elime aldım.
" eğer istersen gidebilirim." Bana gitme demesini tüm kalbimle istiyordum. Ama hiç umut yok gibi görünüyordu. Elimdeki monta baktıktan sonra tekrar yüzüme baktı.
Hiçbir şey söylemedi, dakikalarca yüzüne bakmama rağmen tek kelime etmedi. Gözleri çığlık çığlık gitme derken o sadece susuyordu. Ama gözleri artık benim için yeterli değildi.
Montumu giyip çantamı da elime aldıktan sonra çekmeceyle uğraşan Araf'a son kez bakıp odadan çıktım.
**********************************
Yine olmamıştı, bana gitme dememişti. Rüzgar şiddetle esiyor, yağmurun yağmasını engelliyordu. Sonbaharın tüm yüzü ortaya çıkmıştı.
Artık yapabilecek hiçbir şey bulamıyordum, Araf'ı nasıl ikna edebileceğimi bilmiyordum. Araf da her şeyin farkındaydı, eğer onun hayatına gireceksem diğer kızlar gibi olmayacaktım. Zaten onun içinde beni hayatına almıyordu.
Eve geldiğimde saat 10'a geliyordu, hızla bir şeyler yiyip evden çıktım. Sınavdan önceki son hafta olduğu için dersi kaçırmamalıydım. Otobüs beklediğimden daha çabuk gelmişti. Okula geldiğimde derse yetişebilmek için sınıfa doğru koştum. Elimdeki kitaplar kayınca düzelteyim derken önüme çıkan birine çarpıp yere düştüm. Elimdeki kitaplarda yere dağılmıştı.
Başımı kaldırıp Gürkan'ı görünce istemsiz gülümsedim.
" özür dilerim." Dediğimde oda gülümsedi.
" iyisin değil mi?" Kolumu tutup beni ayağı kaldırdı.
" iyiyim iyiyim. Derse yetişmek için koşuştururken seni göremedim."
Kitaplarımı yerden birlikte topladık.
Sınıfa doğru yürürken Gürkan arkamdan
" akşam sende gelecek misin?" Diye bağırınca tekrar Gürkan'a doğru yürüdüm.
" nereye?"
" Balyoz'un yerine, hani bir kaç kez gelmiştin."
Araf kesinlikle gidecekti, planım başarısız olmuştu. Benim yanıma gelmeyi bırak inadıma oraya gidecekti.

" hayır, ben gelmeyeceğim, derse geç kalıyorum. Görüşürüz." Deyip sınıfa girdim.
Ders çıkışında daha önceki derste tartıştığım hoca yüzünden bölüm başkanı ile görüşmem gerektiğini öğrendiğimde zaten yerinde olmayan keyfim benden sonsuza kadar uzaklaşmıştı.
Bölüm başkanın tehditlerini - ona göre uyarılarını- dinledikten sonra odasından çıktım. Böyle bir eğitim sistemi ile ancak böyle öğretim üyeleri yetiştirilebilirdi.
Bahçeye çıktığımda yine gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, bunun bana verdiği rahatlama hissi bütün dertlerimi hafifletiyordu.
Gözlerimi açtığımda bahçe kapısından içeri giren Araf'ı gördüm, oda beni fark etmişti. İkimizde bir süre birbirimize baktık, Damla gelip Araf'ın koluna girince bende diğer çıkışa doğru yürüdüm.
Yeni bir plan bulmalıydım, onu rahat bırakmak iyi bir fikir değildi.
Eve geldiğimde masa çoktan hazırlanmıştı, ellerimi yıkayıp masaya oturdum.
Yemek boyunca mutlu aile tablosunu bozmamaya gayret gösterdim. Anneme masayı toplamada yardım ettikten sonra onu zorla salona gönderip bulaşıkları makinaya yerleştirdim. Kim bilir  Balyoz'un yerinde şimdi neler oluyordu, aslında cevap çok basitti hayatta hiçbir amacı olmayan insanlar öylece dans ederken Araf da kalbinin sesini duymamak için o gürültüye sığınıyordu.

Biraz annemlerin yanında oturduktan sonra odama çıktım.
Kapıyı açıp lambayı yaktım. Gözlerime inanamıyordum. Aslında odamda birini görmek beni korkutmuştu ama şaşkınlığım korkumun da ötesine geçmişti. Bu Araf'tı günlerdir peşinde koştuğum ama yüzüme bile bakmayan adam şimdi odamdaydı.
Üstelik kapıdan gelen ben olduğuma göre nerden geldiği de büyük bir soru işaretiydi.

SUSKUN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin