41

1.9K 79 1
                                    

Yarım saattir Sıla'nın denediği kıyafetlere çok güzel deyip gülümsüyordum. Üstelik Mete göz ucuyla bile bakmazken Sıla'ya 'Mete çok beğenmedi ondan bakmıyor ' gibi yalanlar söylüyordum.
Denediği kıyafetlerin nedense hep bir dekoltesi vardı. Sırt dekoltesi, omuz dekoltesi, göğüs dekoltesi daha adını bilmediğim bir çok dekolteyi bugün öğrenmiştim.
Sıla yeni bir abiye alıp içeri girdiğinde üfleyerek Mete'nin yanına oturdum. İnanılmaz sıkılmıştım.

" vay be daha önce mağazadaki bir kızın oturduğunu görmemiştim."
Mete Konuşurken gözlerinin içi gülüyordu. Elimi uzatıp
" Merhaba ben o kızlardanım." Dediğimde oda gülmeye başladı. Gözlerinde belli belirsiz mutluluk rüzgarları esse de hüzün bulutları onu saklıyordu. Biz konuşmaya devam ederken  telefonum çaldı.
Arayan yorgunluğumu yok edecek kişi yani Araf'tı.Hangi mağazada olduğumuzu söyleyip tekrar Mete'nin yanına oturdum. O sırada Sıla da kabinden çıkmıştı. Üzerinde kırmızının en koyu tonu ve büyük yırtmaçlı bir elbise vardı. Şuan ki görüntüsü izlediğim bir filmdeki şarkıcıyı hatırlattı. Hatta daha çok düğün salonlarındaki assolistleri andırıyordu.

" baaaayıldım." Diye bağırınca bütün fikirlerimi kafamdan sildim. Yüzümde beğendiğimi kanıtlayacak bir gülümseme olmasını umuyordum. Üstelik Mete de benimle aynı durumdaydı.
" ee siz nasıl buldunuz?" İşte o çok korktuğum soruyu sormuştu. Konuşmak için yutkunurken - çünkü Mete'nin konuşmaya niyeti yoktu.-

" kesinlikle bir gazino da hemen şarkıcılığa başlamalısın." Sesiyle arkamı döndüm.
Araf yine muhteşem girişlerinden birini yapıyordu.
" ya da düğün salonundaki astsolist."
Konuşurken arada elindeki kahveyi de yudumlamayı ihmal etmiyordu.
Yanıma oturduğunda o güzel kokusunu içime çekerek bu kasvetli havadan birazda olsa uzaklaşmaya çalıştım. Araf'ın söyledikleri Sıla'nın moralini bozmuştu. Üstelik haklı olduğu için ne Mete ne de ben söyleyecek hiçbir şey bulamıyorduk.
" hoşgeldin" diye fısıldadığımda yarım gülümseyip yeniden kahvesinden bir yudum aldı.

Sıla'nın yeni bir abiye denemesi için kabine girmesine yardım edip tekrar Araf'ların yanına geldiğimde Mete ile konuşmaya başlamışlardı.

" sen yemekte de vardın, ama hiç konuşmuyordun. Yine öylesin."
Araf kahvesini tamamen bitirmişti.
Mete kalkıp kıyafetlere bakarken
" evet, konuşmayı pek sevmem." Dedi.
Hareketleri çok garipti. Bir türlü anlayamadığım bir huzursuzluk her zaman üzerinde vardı. Sanki bir şeylerden kaçmak istiyor ama kaçtığı şeyle yüzleşmek içinde can atıyordu. Böyle bir ikilemden kurtulmaya, nefes almaya ihtiyacı vardı.

Araf geri yaslanıp biraz Mete'yi izledikten sonra
" vay ortak bir noktamız. " deyip bana bakmaya başladı.
Mete hiçbir şey söylemeden kıyafetlere bakarak bizden uzaklaştığında Araf'a sessizce
" özür dilerim, benim yüzümden buraya geldin." Dedim. Başını geriye atıp
" evet yapacak daha önemli işlerim vardı ama şimdi burdayım. " dediğinde laf mı çarptı ?  Yoksa önemli değil mi demek istedi? Diye düşünmeye başladım. Bu adam kesinlikle bir şey söylüyor ama başka bir şey ima ediyordu. Yani canım derken canın çıksın demeye çalışıyor da olabilirdi.
Anlamak gerçekten çok zordu.

Sıla yeni bir elbise ile kabinden çıktığında Mete tekrar yanımıza geldi. Bu sefer ki elbise daha sade-tabi ki Sıla'ya göre - ve dekoltesizdi. Bordo ama beyaz detaylarla renklenen bir elbiseydi.
İnsanlara şaşırıyordum, iki saat giyilecek bir elbise için saatlerini, günlerini hatta haftalarını ayırıyordu. Aslında biraz düşününce o iki saatin ne kadar çabuk geçtiğini yapılan onca hazırlığa değmediği anlaşılabiliyordu. Ama anlamak içinde düşünmek gerekirdi. Bir çok insan düşünmeden hareket eder, bunun içinde pişman olduğunuz şeyler var mı? Diye sorduğunuzda onlarca şey sayabiliyorlar.
Sıla'nın elbiseyi beğenmediği her halinden belliydi ama bizden destek bekliyordu. Mete'nin konuşmaya hiç niyeti yoktu. Nedense sıla ile ilgili olaylarda sadece susup ' tamam' diyordu. Araf ise biraz daha konuşursa Sıla' yı nişandan bile vazgeçirebilirdi.

SUSKUN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin