VEDA

3.1K 102 9
                                    

" ilham perisi" sesi kulaklarımı dolduran en güzel melodiydi. Bu Araf'ın sesiydi. Bu umudun, anlamın sesiydi. Ne kadar özlemiştim bu sesi.
Kapıya tutunup hemen arkamı döndüm.
Ne kadar yakışıklıydı, zümrüt yeşili bir tişört üzerine siyah bir kapüşon geçirmişti. Altına ise kapüşonun takımı siyah bir eşofman. Kıyafetler yine sıradandı onları Araf mükemmelleştirmişti. Saçlarını öylece bırakmıştı, hepsi alnına dökülmüştü. Sakalları uzamış, beyaz teni günlerdir hastane de yattığı için iyice açılmıştı. Kollarından biri bandajla boynuna bağlanmış, diğer kolu ise tamamen sarılmıştı.
Araf'la ilk tanıştığımız günü anımsıyordum, okula gelirken onun bir parçası olan havasını.
Bu adamı bu hale ben mi getirmiştim?
Onda değişen neydi? Kıyafetleri mi, saçı mı, duruşu mu?
Aslında onda değişen çok şey vardı. Hırçın bakışları hala ondaydı ama yanına biraz sevgi ve umut, biraz da mutluluk eklenmişti.
Kıyafetleri ve duruşu hala aynıydı ama hayata bakışı değişmişti.
Beni bekliyordu, bakışlarımı anneme çevirip fısıldayarak lütfen dedim.
Annem arabaya binip
" biz arabadayız, konuşup gel."  Dediğinde Halil abi ve Sıla da arabaya bindi. Araf'ın yanına doğru yavaş yavaş yürürken Gürkan ve Damla da Araf'ın yanından uzaklaştı.
Hastane bahçesinde onlarca insan varken ne Araf ne de ben hiç kimseyi göremiyorduk. Sanki bomboş bir oda da hiç insan yokmuş gibi, insandan öte hiç eşya yokmuş gibiydi.
Karşımdaki deli gibi sevdiğim adamdı ama bana eskisi gibi bakmıyordu. Gözlerinde şefkati görüyordum, gözlerinde özlem vardı. İyice yanına yaklaşıp onu yeniden incelemeye başladım. Gözleri, ne kadar yorgun olsa da parlıyorlardı.

" sana neden ilham perisi diyorum biliyor musun?" Diye sessizce sorunca
Kafamı hayır anlamında salladım. Sebebini bilmiyordum ama çok heyecanlıydım. Onu çok özlemiştim, kokusu, adını bir türlü koyamadığını o kokuyu deli gibi almak istiyordum. Aslında Araf'a sıkı sıkı sarılmak istiyordum, onunla uyumak, ondan bir daha hiç ayrılmamak istiyordum. Arkamda bekleyen arabanın, arkadaşlarımızın, ailelerimizin mutlu ama bizden uzak olduğu bir yerde uzun bir süre Araf'la olmak istiyordum. Araf'a doymak istiyordum. Gözlerimin içine bakıyordu.
" seninle ilk karşılaştığımız o gün eve gidip saatlerce çizim yaptım. Aylardır çizmediğim kadar resim çiziyordum, en garibi de hayal kuruyordum. "  deyip tekrar sustu. Hiç kimse konuşmuyordu, annem beni çağırmıyordu, Gürkan patavatsızlık yapmıyordu. Bir şeyler farklıydı, Damla üzgündü ama bir yandan da sanki burada olanların olması gerektiğini düşünüyordu.
" Sonra günler geçti, sen her gün, her yerde karşıma çıkmaya başladın. Sürekli soruyordum kendime bu kızda ne var? Neden ansızın aklıma geliyordun, neden yüzün gözümün önünde beliriyordu? Sonra birden yok olunca neden endişeleniyordum." Yeniden sustuğunda konuşması için ona biraz süre verdim. Şuan yatağında olmalıydı. İyileşmesi için vakit gerekiyordu, bunun içinde zor konuşuyordu. Peki ben neden konuşamıyordum?

"Sen her zaman çok farklıydın; dışarda yağmur yağsa herkes yağmuru seyreder sen ise cama düşen damlaları, deniz kenarına giden herkes denizi seyreder sen ise denizin getirdiği çakılları. Bunu çok iyi biliyorum ama yine de senin bende oluşturduğun başka bir şeydi. Sürekli bunu düşünüyordum. Bu kız bana ne yaptı?" Dediğinde gözlerim nedensizce dolmuştu. Niye konuşamıyordum? Her zaman susmayan ben, şimdi tek kelime edemiyordum.
" Ama o gün, senin kaçırıldığını öğrendiğim o gün, ben her şeyin farkına vardım. Ben kendimden geçmiştim. Ben artık sadece kendimi düşünmüyordum, gittiğim o gereksiz yerler artık beni tatmin etmiyordu. İçimde oluşan o boşluğu sadece senin yanındayken dolduruyordum." 
Onun her kelimesi kalbime dokunuyordu. Her cümlesi içimi ısıtıyordu, üstelik içimin üşüdüğünü de ilk kez Araf'la anlamıştım.
Oda derin bir nefes alınca heyecanlı olan tek kişinin ben olmadığımı anladım.
Sakince yanımdan geçip bahçenin ortasına geçince bende onun olduğu yöne doğru döndüm. Bu sefer sadece benim duyabileceğim şekilde değil, herkesin duyabileceği şekilde bağırıyordu.
" Ben o yatak da uyurken kim olduğunu  bilmiyorum ama çok güzel bir kız başucuma geldi. Bana birkaç şey söyledi. İzin verirseniz bende size anlatmak istiyorum." Dediğinde Annemlerde Araf'ın sesini duyup arabadan indiler. Kimden bahsediyordu hiçbir fikrim yoktu. Hastaneden Aslı ve babası da Gürkan'ların yanına geldiler. Bahçedeki herkes  sessizce Araf'ı dinliyordu.

" benim için su gibi, hava gibi, nefes gibi yaşamım için gereklisin. Sensiz nefeslerim eksik, hava kirli ve su gereksiz. Demişti bana. Galiba bir Melek'ti o." Diye bağırdığında tekrar bana bakıp gülümsedi. benden bahsettiğini anlamıştım. Demek ki beni duymuştu.

"Şimdi bende benim için su gibi, hava gibi, nefes gibi yaşamam için gerekli birine uzun zamandır söylemek istediğim bir şeyi hepinizin önünde haykırmak istiyorum. Suskunluğumu bir kez olsun, belki son kez belki de ilk kez olsun kenara itmek istiyorum."
Cümlesini zar zor bitirip dengesini kaybetti. Gürkan ona doğru gidecekken eliyle gelme işareti yaptı.
Ben yerimden kımıldayamıyordum, gözyaşlarım istemsizce akıyordu. Daha önce nefes alamadığım bu şehir şimdi bana milyonlarca nefes sunuyordu. Eskiden oluşan umutsuzluklarımın yerinde şimdi umutlar vardı.  Dengesini yeniden kurup
" Ben Araf KANDEMİR ve sen benim vazgeçilmezimsin Melek ACAR." Diye haykırınca gözümün önündeki her şey karanlıklaştı. Tek ışık Araf'tı.

" sen benim en güzel gün doğumum, en güzel şarkım ve en güzel şiirimsin."
Araf'ın da gözleri doluyordu. Biran duraksadı, arkamda hiçbir şey söylemeden bekleyen Aslı'ya bakıyordu. Sonra tekrar bana döndü, herkes onun ne söyleyeceğini merak ediyordu. Ama ben artık anlamıştım. Cümlenin devamı benim için bir armağandı. Bana doğru yürüyüp bir kolu sarılı olduğu için diğer kolunu yana doğru açtı tüm sesiyle

" Seni seviyorum Melek, seni seviyorum Hırçın kız, seni seviyorum ilham perim."  Diye bağırdı.

Günlerdir söyletmeye çalıştığım iki kelime onun ağzından çıkınca dünyanın en güzel şarkısı gibi kulaklarımı dolduruyordu. Gülümsüyordu, vücudundaki bunca acıya rağmen delice gülümsüyordu. Şuan olan herşey gerçekti.
Bay mükemmel ilham perisine sevgisini haykırmıştı.
Suskun ilk kez suskunluğunu bozmuştu ve ilk kez haykırıyordu.

SUSKUN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin