Birbirinin ardına sıralanmış ağaçlar, hepsi tek sıra, hepsi birbiri ardına. Otobüsteyken yapmayı en sevdiğim şey etrafı gözlemlemek, izlemek ve tabiki onu kağıda aktarmak. Yine sıradan bir otobüs yolculuğu biterken defterimi çantama yerleştirdim.
Okula geldiğimizde içimde tarif edemediğim müthiş bir huzur tabiki sebebi dün geceydi.
Kendimi küçük düşürmüştüm onca hakarete rağmen orda kalıp, onu sevdiğimi söylemiştim ve düşüncesi bile yanaklarımı kızartan o şeyi yapmıştım onu öpmüştüm.
Birkaç ders sonra merdivenlerden aşağı acaba Araf'ı nerde bulurum düşüncesiyle aheste aheste yürürken birden herkesin bahçeye koştuğunu gördüm. Bende tam onları takip edecekken karşıdan gelen ve güzelliğinin etrafa ışık saçtığını kabul etmek zorundayım Damla'yı gördüm.
Hızla geldi koluma yapıştı.
" senin yüzünden başımıza ne geldiyse senin yüzünden evet belki birbirlerinden nefret ediyorlardı ama kavga ( başını iki yana salladı) etmemişlerdi."
" ne diyorsun."kendimden beklemeyecek kadar sesimi yükselttim.
Yüzüme ölümcül bir bakış atıp yanımdan geçip gitti. Koşarak bahçeye çıktım. İnsanların arasından geçip olayın merkezine gittim.
Gördüklerim karşında şok olmuştum. Araf Meriç'i yumrukluyordu. Meriç yerdeydi Arafsa onun üzerindeydi. Meriç'in de Araf'ın da yüzü kan içindeydi. Tam Araf yumruğunu kardırmışken koşarak yumruğunu tuttum.
"Bırak kolumu geri..." sözünü tamamlamadan araya girdim.
"Bırak lütfen" sesim sakin çıkmıştı.
Bana baktı. Nefes nefese kalmıştı. Meriç'in üzerinden yavaşça kalktı. Hala kolunu tutuyordum.
" bu itlerle senin yüzünden uğraşıyorum." Çok sinirliydi avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Sinirlendiğinde boynunda ortaya çıkan damar yerini almıştı.
Elimi kolundan çekip hızlıca yanımdan geçti. Napacağımı bilmiyordum. Meriç yerde acıyla kıvranıyordu ama Araf da çok sinirliydi. Onun yanında olmalıydım.
Meriç'e doğru eğildim.
" özür dikerim." Ayağı kalktım o sırada Zeliş geliyordu. Ona doğru koştum.
" Meriç'e yardım eder misin? ( koşarken arkamı döndüm) çok sağol" diye bağırdım
Araf'ın peşinden koşuyordum hiçbir yerde yoktu. Nefes nefese etrafa bakıyordum, tam umudumu kaybedecekken bir arabaya binmek üzereyken gördüm.
Koşarken aynı zaman da bağırıyordum.
"Araf bekle lütfen Araf "
Bana baktı ama cevap vermedi. Arabaya bindi ama gitmediler oraya vardım ve arabanın arka koltuğuna oturdum oda arkaya oturmuştu.
Eli yüzü kan içindeydi. Yavaşça eline dokundum elini geri çekti, yüzüme bile bakmıyordu.
Tekrar elini tuttum bu sefer geri çekmedi yavaşça kolunu kaldırıp altına girdim. Başımı göğsüne yasladım. Hiçbir tepki vermedi.
Şoför koltuğunda oturan iri yarı orta yaşlarda kalın bıyıkları olan adam biz orda yokmuşuz gibi davranıyorduYol boyunca hiç konuşmadık ama başımı göğsündende kaldırmadım.
Sonunda geldiğimiz ev - ev demeye bin şahit lazım bir köşktü burası- muhteşemdi.
Kocaman bir bahçesi vardı, özel seçilmiş ağaçlar ve rengarenk çiçeklerle süslenmişti. Kocaman kahverengi bir ev bahçeyle ahenk içindeydi.
Başımı Araf'ın göğsünden çektim.
" burası neresi nereye geldik böyle"
Çok güzel ama çok da lüks bir evdi.
Hiçbir şey söylemedi arabadan indi bende onu takip ettim.
Kapı açıldı. İnce zayıf filmlerdeki gibi bir hizmetçiydi kapıyı açan kadın
" hoşgeldiniz Araf bey"
Gülümsüyordu.
Bey mi demişti. Burası kimin eviydi hiçbir fikrim yoktu ama Araf'ı tanıdıkları belliydi.
İçeri girdik hizmetçiye gülümsedim. Araf yukarı çıkınca bende onun peşinden gittim.Onun odası olduğunu anlamak hiç zor değildi. Tamamen siyahın hakim olduğu odada, camlar bile siyah bir perdeyle kapatılmıştı. Hiç ışık yoktu lambayı açtı. Yani burası Araf'ın eviydi ve buda onun odası ilk kez onunla dolu bir yere geliyordum onun kokusu, onun yatağı, onun dolabı, onun, onun, onun
İçeri girer girmez perdeleri çektim camı açtım ve lambaları kapattım. Tek kelime etmedi yatağın köşesine oturdu. Ellerini önünde birleştirip öylece yeri inceliyordu. Önüne tam ayaklarını dibine yere çöktüm. Başımı eğdim ve gülümsedim,tepki vermedi yüzüme bile bakmadı eli, kaşı ve dudağı kanıyordu.
Tekrar ayağı kalkıp banyosuna girdim. Odasının tam tersi banyosu beyazın galibiyeti içindeydi ilk yardım kutusunu dolapları arayarak buldum. Yanına geldiğimde hala öyle duruyordu aynı şekilde oturdum.
Önce elini ellerimin arasına aldım yavaşça bir öpücük kondurdum. Yaralı olduğu için irkildi. Sonra yarayı temizledim.Sonra başını havaya kaldırdım kaşının yanına minicik bir öpücük kondurdum ve yarasını temizledim. Hiçbir tepki vermiyordu.
En son eğilip dudağına küçük bir öpücük kondurdum ve gülümseyip yarayı temizledim.
Saat daha 11'di derslere gidememiştim okul 5' de bitecekti. Zaten gitmek istediğim bir bölüm olmadığı için umursamıyordum ama iyi bir öğrenciydim yazları okul derslerine çalışır önceden arayı kapatırdım. Onun için derse girmeme gerek yoktu.
" bir şey isteyebilir miyim?"
Sesim çekingen çıkmıştı. Tepkisinden korkuyordum ama sormuştum işte.
" bıktım artık senin saçma isteklerinden ve peşindekilerden o pislik sana aşık ve gelip bana saldırıyor. Baaaannnaaaanee senden ne haliniz varsa görün."
Hızla ayağı kalkıp Camın önüne geldi
başını cama yasladı. Şimdi arkası bana dönüktü.
Banane kelimesini uzatarak konuşmuştu. Yine kalbimi yerle bir etti ben daha dün ona olan sevgimi itiraf etmiştim ama umrunda bile değildi.
Araf bana ne yapıyordu. Önce kovuyor sonra kendine çekiyor sonra yeniden kovuyordu.
Gözümde akmak için savaşan gözyaşlarına inat ses tonumu ayarlayarak ve şaşkınlığımı, öfkemi gizleyerek
" birlikte uyuyalım mı? diyecektim" sesim cılız bir çocuğun ki gibi çıkmıştı. Nefret ediyorum bu halimden güçsüz görünmekten nefret ediyorum.
Arkasını döndü hemen, yüzünde pişmanlığın kırıntısı olmadığını anladığımda arkamı kapıdan çıkmak için döndüm. Tam çıkacakken sıcak elleri belimi sardı ve beni kendine çekti. Bana arkadan sarılmıştı. Dokunduğu yerler alev alıyordu kalbim yerinden çıkmak için izin bile istemiyordu. Nefes almayı unutmuştum yine
" en çok da bu heyacanının hoşuma gidiyor"
Nefesini hissediyordum. Ağzını kulağıma dayamıştı. Birden kulağımı küçük bir öpücüğüyle buluşturdu.
Heyacanım hat safaya yükseldi bu sefer hızlı hızlı nefes almaya başladım. Bana sanki hiçbir şey söylememiş gibi yine gurursuz davranıp Titreyen elimi yavaşça başına götürdüm saçlarını okşadım. Böylece başını geri çekmedi. Nefesini hissetmek sonsuz bir denize gönlünüzce bağırmak gibi rahatlatıyordu.
Yine bana söylediği her şeyi unutmuştum. Elimi tuttu ve beni yatağa yatırdı oda usulca yatağa uzandı ikimizde birbirimize bakıyorduk.
Yavaşça ona doğru yaklaştım, başımı göğsüne dayadım ellerimi kalbinin üzerinde gezdiriyordum oda beni iyice sardı, kolları belimde geziniyordu ve bunun bende yarattığı en büyük duygu tabii ki heyecandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUSKUN (TAMAMLANDI)
Teen FictionKötülüğün ortasında büyüyen bir insanı kötü olduğu için suçlayamazsınız. Gülmesine izin verilmeyen birini gülmediği için yadırgayamazsınız. Aşk uğruna ölmek midir yoksa yaşamak mıdır? AŞK EN ZORU HANGİSİYSE ONU SEÇMEKTİR. AŞK GEREKİRSE DOLU DOLU YA...