21

2.2K 67 0
                                    

Gece gözlerim kapanmasın diye uğraşan ben şimdi de onları açmak için çabalıyordum. Zor da olsa gözlerimle olan savaşı kazanıp gözlerimi açtım. Araf yine yanımda yoktu. İkinci kez biri benden önce uyanıyordu ve bu yine Araf'tı.
Yataktan çıkıp yatağı topladım, elimi yüzümü bileğim yaralı olduğu için zorda olsa yıkayıp salona geçtim. Masada sıradan bir kahvaltı vardı ve yanında küçük bir not bırakılmıştı.- tabii ki Araf bana kahvaltı hazırlamazdı.- notu elime alıp koltuğa geçtim.
" ben kahvaltımı yaptım, Biraz işim var, resimlerden kesinlikle uzak dur."

Ne kadar da sevgi dolu bir not yazmıştı. Resmen her sözcüğünde aşk vardı, her yer aşkla doluydu, demek isterdim ama tabii ki yine emir cümleleri ve umursamaz tavrı ortadaydı ama artık eskisi kadar canımı yakmadığını da itiraf etmeliydim. Çünkü artık onu tanıyordum." Araf'sa yapar." Sözünün anlamını çok iyi biliyordum. O böyle biriydi.
Hiçbir şey yemedim, çantamdan telefonumu çıkardım. Bilmem kaç arama , mesaj hiçbirine bakmadan tekrar çantama sıkıştırdım.
Bütün günü sadece oturarak ara ara da uyuyarak geçirdim. Akşam daha karanlık çökmeden anahtar sesiyle irkildim. Gelen Araf'tı önce açmayı hiç düşünmediğim lambaları açtı. Salonun ortasında etrafı inceleyerek gezindi. Elindeki çanta benimdi. Dün gece bizim evin kapısında bıraktığım çantam.
" al bakalım astım ilacında içinde"
Gözlerim istemsizce büyümüştü.
" şey ben şaka yapmıştım. Yani gülelim diye"
Ayağı kalkıp çantamı almak için ona doğru yürüdüm.
" ben güldüğümü ya da güldüğünü hatırlamıyorum." Dedi
Ben elindeki çantayı almak için tam elimi uzatın ki kolunu geriye çekti. Diğer eliyle belimi tutup
" bak ilham perisi bir daha sakın bana yalan söyleme yoksa..."
Birden sustu sadece gözlerimin içine bakıyor hareket dahi etmiyordu.
"Yoksa" ürkek ve nefes nefese kalmış sesimle konuşmuştum.
Onun yanındayken sanki sonu olmayan bir yokuşu çıkıyormuşum gibi nefes nefese kalıyordum.
" bilmek istediğine emin misin?"
Gözlerim yine sonuna kadar açılmıştı.
Titreyen vücudumu ondan uzaklaştırmaya çalışıyordum.
" bende öyle düşünmüştüm."
Dedi ve beni yavaşça bıraktı. Çantamı bana verdikten sonra mutfağa girdi. Bende çantamdan kendime ait kıyafetleri çıkartıp duş almak için banyoya yöneldim.
" ben duştayım"
Diye seslendikten sonra banyonun kapısını kapattım.
Yaklaşık bir saat duşta kaldıktan sonra üzerimi giyinip dışarı çıktım. Kafamdaki havluyu iyice sağlamlaştırırken masadaki o muhteşem yemeği gördüm.
O kadar güzel bir sofra hazırlanmıştı ki güzel kokuları ancak sofrayı görünce fark etmiştim.
Araf'ın bana yemek yapması kadar imkansız ve büyüleyici ne olabilirdi ki
Derken mutfaktan orta yaşlı hafif tombul kısa boylu bir kadın elinde salatayla çıktı.
" gel kızım hadi sofraya otur." İçten bir şekilde gülümserken beni çağırıyordu.
" Araf nerde?"
Ben onun gibi içten olamıyordum.
Birden arkamdaki sesle o yöne döndüm.
" burdayım" dedi ve tabii ki beni beklemeden sofraya oturdu.
" siz çıkabilirsiniz."
Şimdi yanındaki kadınla konuşuyordu. Kadın elindekini bırakıp kapıya yöneldi. Hiçbir şey söylemeden çantasını ve montunu alıp çıktı.
" evimde bir ağaç isteseydim zaten getirtirdim."

" ne" söylediğinden hiçbir şey anlamıyordum.
" diyorum ki ağaç gibi dikilerek hiç çekici olamıyorsun." Her zaman böyle yapıyordu. Kafamı karıştırıyor sonra da lafını dokunduruyordu.
Havlumu iyice düzeltip yanına oturdum.
" neden bütün gün bir şey yemedin."
Hem yemeğini yiyor hemde benimle konuşuyordu.  O söyleyince bütün gün yemek yemediğimin de farkına vardım.
" ben unutmuşum. Çantamı nerden buldun."
Ben onun aksine yüzüne bakıyordum.
" Sıla ve neydi işte yanında dolaşan kıza bende kaldığını söyledim. Onlar da bunu getirdi."
Zeliş ona aşıktı ama Araf daha zelişin adını bilmiyordu.
" bakarak doyacağını zannetmiyorum."
Araf konuşunca yine düşüncelerimden sıyrılıp bir şeyler yemeye çalıştım.
" seninle bir anlaşma yapıcağız ilham perisi." İşte şimdi yüzüme bakıyordu.
" ne anlaşması?"
Elimdeki lokmayı ağzıma attıktan sonra ona döndüm.
" sen benden iki şey isteyeceksin bunun karşılığında bende senden tek şey isteyeceğim. Tek kural var. Oda istenenleri yapmak ne dersin." Teklif çok cezbediciydi. Ama benden ne isteyeceği konusunda tereddütlerim vardı.
" ne isteyeceksin benden "
" önce kabul mü onu söyle." Durdum biraz daha düşündüm.
" peki kabul, söyle hadi ne istiyorsun."
Suyundan bir yudum aldıktan sonra geri yaslandı.
" 24 saat boyunca benim hayatımı, benim istediğim şekilde yaşayacaksın."
Söylediklerini idrak etmem biraz zaman almıştı. Neler gelecekti başıma hiç bilmiyordum. Ama Araf yanımdaysa hem güvendeyim demekti. Hemde korkmam gerekiyordu.
" sen ne istiyorsun." Dedi Hafif gülümsedikten sonra ona döndüm
" sigarayı bırakmanı istiyorum."
Dedim ama kabul etmesi imkansızdı. Saatte bir hatta iki üç sigara içen biri için bu imkansızdı ama şansımı denemek istiyordum.
" kabul " dedi çok rahat bir tavırla .
" nasıl yani hemen kabul mu ediyorsun? Alışkanlıklarından bu kadar çabuk mu vazgeçebiliyorsun?"
" ben asla bir şeye alışmam. Genelde bana alışılır."
Çapkın gülümsemesi yüzünü kapladı.
" diğeri?" Yüzüme bakıyordu.
" onu şimdi söylemek istemiyorum." Dedim çünkü gerçekten iyi bir şey bulmalıydım. Bunun içinde düşünmeliydim.
" o zaman üzerini değiştir. Çıkıyoruz."
Deyip ayağı kalktı.
" ben duş aldığımda hazır ol." Dedi ve banyoya girdi.
Kalkıp sofrayı topladım. Sonra üzerime bir pantolon ve tunik giydim. Saçlarımı ise topuz yaptım.
Salona geldiğimde oda giyinmişti. Siyah bir gömleğin üzerine kalın bir kazak ve siyah bir pantolon giymişti. Giydiği kıyafetler bu kadar sıradanken nasıl oluyorda onda bu kadar mülemmeleşebiliyordu.
" zevklerin beni korkutuyor. Bu kadar berbat kıyafetleri giyen biri nasıl oluyorda benimle birlikte oluyor."
Üzerimdeki kıyafetleri işaret ediyordu.
" istersen pijamalara dönebiliriz."
Kendimden emin konuşmuştum. Kimse benim kıyafetlerime karışma hakkına sahip değildi.
" ooo ilham perisi yine hırçın bir cadıya dönüşüyor."
Şimdi sahte bir gülümsemeyle benimle dalga geçiyordu.
" ooo bay mükemmelin kendini beğenmek dışında maharetleri de var. Örneğin berbat espiriler."
Bende gülümsedim. Sonra beni beklemeden kapıya yöneldi . Bende onu takip ettim.

Geldiğimiz yer oldukça -hiçbir betimleme bunu anlatamaz - korkutucuydu. Daha önce gittiğimiz o iğrenç yer bunun yanında anasınıfı kadar masum kalıyordu. Daracık tek aracın sığabileceği bir sokakta yanmak için çabalayan cılız sokak lambalarından ibaretti. Etraftaki bütün binalar yıkılmış sadece oldukça aç görünen köpekler etrafta geziyordu.
Ben yaptığım hatanın pişmanlığı ile etrafı izlerken Araf rahat bir tavırla arabayı park etti.
" bence sen sigarayla gayet hoş görünüyorsun. Burdan gidelim mi?"
Tatlı görünmeye çalışır bir gülümsemeyi cümlemin sonuna eklemiştim.
Birden bir kahkaha attı. Çok şaşırmıştım, onu daha önce bu kadar içten gülerken en azından kahkaha atarken görmemiştim.
" hadi ama, hırçın cadıya ne oldu şimdi."
Konuştuktan sonra gülmeye devam etti.
"İyi peki ama bak sadece yanımda sen olduğun için geliyorum. Yoksa öldürsen burdan içeri girmem."
Ben konuştuktan sonra gülümsemesi kesildi. Oturma pozisyonunu değiştirip bana doğru döndü.
" bana çok mu güveniyorsun." Sorgulayıcı gözlerle bana bakıyordu.
" çok" dedim.
Evet ona gerçektende çok güveniyordum. Eğer o olmasaydı. Annemin oluşturduğu bu yıkıntıdan asla çıkamazdım.
Gözlerini gözlerimden çekip arabadan indi bende onu takip ettim.
Geldiğimiz yer dışarıdan çok başka bir dünyaydı. Sanki dışarıda yıkık bir şehir yokmuş gibi lüks ve zengin ama çok tehlikeli tiplerin olduğu bir yerdi.
Biz içeri girince herkesin bakışları üzerimize kitlenmişti. Araf'ın kıyafetlerimi beğenmemesinin sebebini şimdi daha iyi anlıyordum. Burda ki kızlara bakınca emekli bir öğretmeni andırıyordum. Gerçi kızlara bakıncada ortada pek kıyafet göremiyordum.
Herkes Araf'a selam veriyor Araf ise yere bakarak yürüyordu.
Etrafı incelerken bir kızın bir adama neler yaptığını gördüğümde mide bulantıma engel olamadım. İyice Araf'a yaklaştım hemen burdan gitmek istiyordum.
Ama bu Araf'ın umrundaymış gibi görünmüyordu. En arkadaki masaya geçti. Bende onu takip ettim, yanımıza Gürkan, Damla ve Nilay'ın da dahil olduğu bir grup geldi. Bu kızlar kafayı yemiş olmalıydı, Araf onları terk etmesine rağmen hala Araf'ın yanında duruyorlardı.
Gece ilerlerken biraz Gürkan'la sohbet etmenin dışında sadece etrafı inceliyordum. Kızlar ise bana öldürecekmiş gibi bakmak dışında birkaç kez pist dedikleri yerde dans ettiler. O sırada Araf'ın sürekli içki içtiğini gördüm. İyice yanına yaklaşıp
" ikinci isteğimi söylüyorum."dedim
Yüzüne bakıyordum. Oda sözlerimi duyunca bana bakmaya başladı.
" dinliyorum."
İyice bana yaklaşırken bunca müziğin arasında fısıldamıştı. Elindeki bardağa bakıp
" bir daha asla içki içememeni istiyorum. "Dedim.
Önce biraz duraksadı sonra bardağı yavaşça yere bıraktı. Yavaş olması bir şeyi değiştirmemişti. Yere düşen bardak paramparça olmuştu. Müzikten kimse duymuyordu ama ben irkilip yere eğildim. Birden kolumdan tutup beni kendine çekti ve hiç beklemediğim anda dudaklarını dudaklarımla birleştirdi.

SUSKUN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin