Multimedia- Caleb
Sabah uyanır uyanmaz erkenden okula gelmek istemiştim, hatta solgun yüzümü renklendiren hafif bir makyaj bile yapmıştım. Jake tabii ki uyandığımda yanımda değildi. Ama iyi ki de değildi. Babam her yıl en az bir kere olan 'Mutlu Çörek Günü'den birisini yapmıştı. Büyük paketli diş çürüten bir sürü şekerleme ve kocaman çikolatalı çöreklerden bahsediyorum. Her çocuğun hayali...
Düzenlediğim dolabın kapağını kapatıp kendi dolabına yaslanmış olan Jake'i fark ettim ve gülümseyerek ona yaklaştım. Bugün beraber aldığımız hiçbir derse gelmemişti. Bende Seth'e mesaj atarken yakalandığım için - cevap vermemişti- ceza kalmış ve bu saate kadar okulda kalan tek aptal olduğumu sanıyordum. Neredeyse günbatımı yaklaşmıştı ama o şimdi mi geliyordu?
Dün gece eve gitmediği değiştirmediği kıyafetlerinden belli oluyordu. Üzerinde rengi solmuş siyah gibi görünen gri bir tişört vardı. Köprücük kemiklerini ortaya seren kesime şükrederek boynunda ki zincire baktım. Aynısı bende de vardı. Çünkü bu onun bana verdiğiydi. Değiştirmemiştim. Ayrıca ona bu zinciri geri verme gibi bir niyetim kesinlikle yoktu. Bu düşüncenin tadına çıkarırken beni beklemekten sıkılmış gibi suratıma baktı.
"Sabah erken gitmişsin."dedim suratımdan gitmek bilmeyen aptal gülümememle, o kadar mutlu hissediyordum ki duş alırken bile gülümsemiştim. Hatta karşı komşumuz Madam Hamilton'ın köpeği George'nin babamın petunyalarının üzerine kocaman bir bum bum bırakmasını bile mutlulukla izlemiştim.
"Sen uyanana kadar beklemem mi gerekiyordu?" diye sorduğunda ona şüpheli gözlerle baktım. Biraz soğuktu. Genelde böyle şeyler söylediği zaman suratına büyük ve güzel bir gülümseme olur, gözlerinin kenarlarında ki kırışıklar görünene kadar güler ve burnunu büzüştürürdü.
"Ben sadece merak etm...." lafımı kesti.
"Neyi merak ediyorsun? Yoksa..." sonunda gülümsedi. Ama bu güzel bir gülümseme değildi. İğrençti. "Aramızda bir şey olduğunu mu?" diye sordu.
Gözlerine bakamıyordum. Parmaklarımla oynayarak tüm bunların bir şaka olduğunu söylemesini ve bana yeniden eskisi gibi gülümsemesini istedim. Acımasız yeşillerini üzerime dikerek kollarını göğsünde birleştirip bana doğru eğildi. "Senden bir cevap bekliyorum Bücür. " resmen dilimi yutmuştum.
Yakınımızda ki birkaç insan durmuş bizi izliyordu. Harika. Eminim bu ona cevap verirken daha cesur olmamı sağlayacaktır.
"Sana dün söylediklerimi unut." diye mırıldandım sessizce. O kadar sessizdim ki bunu ben bile zor işitmiştim. Yüzündeki ifade bir an olsun değişmedi. Ondan hoşlanıyor olmam kendisini bu derece rahatsız mı etmişti? Beni duymadığını düşünmüştüm.
"Bana ne söylemiştin? Ah doğru. Bana umutsuzca aşıktın. Öyle değil mi?"
Kulaklarımda yükselen kıkırtı sesleriyle yerin dibine girmek veya saatlerce Jake'in üstüne kusmak istedim.
"Bitirelim."
Küçük bir çocukla konuşur gibi eğildi. "Başlamayan bir şeyi bitiremezsin Sarah."
Gözümden incecik bir damla süzüldü. Bakışlarımı ayakkabılarıma sabitledim. Zaten konuşmamızın başından beri yüzüne bakamamıştım. "Artık seninle beraber çalışmak istemiyorum. Hayatımdan çık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz Centilmen #Wattys2017
Fantasy"Sen kimsin?" "Ben mi?" "Evet, sen. " Öğrenmek istediği şey sosyal statüm müydü? Kendi popüleritesinden bahsedip benimle nasıl konuşursun gibisine bana nutuk çekmek mi istiyordu? Sinirlenmiştim. Sessizce gülümseyerek konuştum yüzüne bakıp, " Ben kim...