Bölüm 11: ''Or not alone.''

6.3K 181 12
                                    

HATIRLATMA:

(bu bölümde iki tane şarkı var, önce demi lovato- skyscraper, bu bitince justin bieber - one life açın ben yazarken bunları dinledim :D)

*

Ağlamayı kestim ve çantamdan bir peçete çıkarıp akan makyajımı silerek düzeltmeye çalıştım. Ayaklarım benden izinsiz hareket ediyorlardı. Justin'in evine geldiğimde öfkem başıma vurmuştu. Bana o lanet mesajı atmasaydı, beni ekmeseydi bunların hiçbiri olmayacaktı.

Kapıyı çaldım ve 15-20 saniye sonra uykulu gözlerle kapıyı açtı. Bu haliyle o kadar masum görünüyordu ki, bir an ona kızmaktan vazgeçecek gibi oldum. Daha sonra ne yapmaya çalıştığını düşündüm, anlam veremiyordum. Öfkem ve çaresizliğim savaşırken ağzımdan şunlar dökülüverdi;

''Justin... Canım yanıyor.''

*

BÖLÜM 11

Ben ağlamamı durdurmaya çalışırken Justin şaşkınca bana baktı ve süzdükten sonra kapıdan geçmem için çekildi. Burnumu çekerek içeri girdim ve elimin tersiyle bir kez daha gözümü sildim. Bunu o yapmamıştı, çok belliydi. O mesajı atan kişi Justin değildi. Her kimdiyse Justin'in adını kullanarak beni tuzağa düşürmeye çalışmıştı.

Ne olduğunu sormadı, neden ağladığımı sormadı, neden buraya geldiğimi sormadı, kızmadı, sinirlenmedi. Tek yaptığı şey ben koltuğa oturduktan sonra gelip bana sarılmaktı. Şu anda ihtiyacım olan şey de buydu. Anlamıyorum... Hissettiğim şey kıskançlık değil, üzüntü hiç değil. Sadece güven duygusu... Artık Dylan'a güvenemeyeceğim için ağlıyordum. Hayatımda nadiren insanlara güvenebiliyorum ve bunlardan biri güvenimi kırdığında işler berbatlaşıyor.

''Şimdi daha iyi misin?'' dedi şefkatli sesiyle Justin.

Burnumu çekerek ''Evet, biraz daha iyiyim.'' dedim.

''Peki, anlatmak ister misin? Eğer bunu sana biri yaptıysa, endişelenme. Onu öyle bir si-''

''Dinleyecek misin?'' dediğimde başını salladı ve konuşmamı bekledi.

''Bana bir mesaj geldi. ... Barı'nda buluşalım diye. Mesajın altında senin adın yazıyordu, bende gittim. Etrafa baktığımda sen yoktun ve sana çok sinirlenmiştim. Hızlıca eve yürürken Dylan'ın sesini duydum. ''Güzelim!'' diye bağırdı. Bana dedi sandım Justin. Bana daha önce hiç 'güzelim' dememişti. Ama bana dedi sandım işte... Arkamı döndüm ve baktım. Sese doğru baktım. Başka bir kıza seslenmiş. Kız büyük ihtimalle sürtüktü. Sonra... Onunla öpüştü. Bende o anki sinirimle sana geldim. Mesajın altında senin adın yazıyordu.'' dedim ve gözümden akan yaşları sildim.

Yüzümü elleri arasına aldı ve gözyaşlarımı sildi.

''Bunun için üzülüyorsun yani? Dylan öyle bir şey yapmaz Nora. Çok içmiştir... Bir açıklaması vardır işte.'' derken ne kadar kendinden emin görünmeye çalışsa da dediklerinin doğru olmasını istemiyormuş gibiydi. Sesinin altında yatan öfkeyi anlamamak için de salak olmak lazımdı.

''Hayır Justin. Ben... Demek istediğim, elbette bir açıklaması vardır. Ama istemiyorum. Onun yüzünü bile görmek istemiyorum.''

''Şu anda kızgın olduğun için böyle söylüyorsun Nora. Bir kaç güne barışırsınız.''

''Hayır, bu anlık kızgınlıkla alakalı değil.''

''İster kabul et ister etme ama öyle Nora.''

''Değil dedim! Anlamıyor musun? Beni hiç mi tanımadın? Ben, gerçek ben o kızı ordan sağ çıkartmazdım. Ama hiçbir şey yapmadım! Neden peki? Aslında nedenini şimdi anlıyorum. Sanırım ben Dylan'ı sevmiyorum.'' dedim tek nefeste. Son cümlemi söylediğime pişman olmuştum. Kelimeler öylece dökülmüştü ağzımdan. Sonra kendi kendime düşündüm, gerçekten kıskanmamıştım onu. Dylan'a karşı beslediğim duygular sadece arkadaşça bir sevgi ve aşırı güvenmiş. Ben bu duyguları birbirine karıştırmışım ve ona aşığım sanmışım.

Because You're DifferentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin