|14|Rutubetli bir soğuk vardı içinde. Yıllarca sevgi aramaktan pelteleşmişti kalbi. Söyleyecek söz arıyor fakat bir türlü bir araya getiremiyordu. Düşündü, düşündü... Karşısında yarım saatten fazlaca duran Deniz'in gözlerinin içine baktı ve bütün korkularını gökyüzüne salıp: "Ben de seni seviyorum." dedi gülümseyerek.
|14.|
*Sanki dünyanın bütün derdini, tasasını kamburunda saklıyordu...
Seher evine dinlenmeye gittiğinde, sıkıntılı bir ifadeyle sırama oturdum. Sınıftan büyük bir uğultu gelmeye başlayınca, omzumun gerisinden şöyle sınıfa bir göz gezdirdiğimde, Ezgi alaycı bir ifadeye: "Seher hamileymiş, duydunuz mu arkadaşlar Seher sünepesi hamileymiş." diyerek bağırmaya başladı. Elime geçirdiğim sırt çantamı hınçla Ezgi'nin üzerine attım.
"Sen kendini ne sanıyorsun he? Ağzını topla, kalan saçlarını da ben yolarım." dedim sinirle.
Sırt çantam tam göğsüne isabet etmişti. Nokta atışı. Acıyla göğsünü tuttu ve başındaki şapkayı çıkartarak bana fırlattı.
"Bunun hesabını vereceksin! Görürsün sen! Bütün okula yaymazsam ben de Ezgi değilim." diyerek bir hışımla sınıftan çıktı.
"Mercimek beyinli. Dedikodu kazanı!" diye söylenerek yerime oturdum.
Kulaklarımı iki elimle tıkayarak, bir süreliğine de olsa Seher hakkında söylenenleri duymamaya çalıştım. Ardından, başımı tekrar sıraya koyarak kara kara düşünmeye başladığım anda sınıfın kapısı aniden açıldı ve gelen nöbetçi öğrenciydi.
"Nehir, müdür bey seni odasına çağırıyor." dedi kavanoz gözlüklerinin ardından.
Müdürün odasına doğru yürümeye başladım. Büyük ihtimalle, Ezgi müdüre her şeyi anlatmıştı. Zihnimde dolanıp duran cevapsız soruları cevaplamaya çalışıyor, bir yandan da içimden Ezgi'ye kızıyordum. Sahi ben ne diyecektim şimdi? Müdürün odasının önüne geldiğimde, derin bir nefes alarak kapıyı tıkladım. İçeriden, "Gel." sesini duyar duymaz hemen kapının koluna yüklendim. Büyük deri koltukta kaybolmuş olan sıska müdürü görünce gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Elindeki dolma kalemi masaya sertçe vurdu.
"Duyduklarım doğru mu?" dedi öfkeyle.
Cevap vermedim ve başımı yere doğru eğdim.
"Bu ne kepazelik. Okulumuzun adını beş paralık edecek bu kız. Böyle bir olay yaşanmadı anladın mı? Kimseye bir şey söylemeyeceksin." diyerek sinirle işaret parmağını salladı. Ardından, elindeki dosyaları alarak: "Şimdi bu kızın kaydını silmeye gidiyorum. Bu odada konuşulanlar burada kalacak." dedi gözlerime sinirle bakarak.
"Seher'in bir suçu yok. Ezgi yalan söylüyor."
"Ne biliyorsan hepsini tek tek anlat." dedi elindeki dosyaları sinirle sallayarak.
"Seher suçsuz, bunun dışında hiçbir şey bilmiyorum."
"Hamile değil yani? Öyle mi diyorsun?"
Müdürün sorularına doğru düzgün cevap vermeyerek Seher hakkında hiçbir şey bilmediğimi defalarca söylememe rağmen "Konuş kim yaptı?" diye üzerimde baskı kurmaya çalıştı. Hiçbir şey söylemedim ne kendime ne de başkalarına! Bazen aşk insana hayatının en büyük hatasını da yaptırırdı. Seher kendi hatasının bedelini çoktan ödemeye başlamıştı zaten.
***
Eve geldiğimde odama kapanıp ağlayabildiğim kadar ağladım. Gözyaşlarım yastığımı ıslattığında, Semra anne odaya gelerek:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ACI AŞK (BİTTİ)
Ficción GeneralTamamlandı✔ Aslında hepimizin hayatı bir hikâye değil mi? Nehir ve Deniz'in kavuşma hikâyesi. Kim bilebilirdi ki koca denizin, nehirde boğulacağını. Yetimhanede başlayan hayat ve Nehir ve Deniz'in hepimizi derinden sarsacak aşk hikâyesi... Yetimhane...