21.BÖLÜM

2.3K 322 82
                                    

|21| İşaret parmağına konan, kelebeğe bakarak gülümsedi. Parmağını havaya kaldırıp, kelebeğe hafifçe üfledi. Uçması için yardım etmek istemişti ama kırmızı ayakkabılarının dibine düşen kelebeği avucunun içine alarak Deniz'e doğru korkuyla baktı.

"Ölmüş..." dedi hüzünle. "Kelebek ölmüş Deniz."

|21.|

Ali Bey'in cümlesine karşılık annem sadece gülümsemekle yetinmişti. Yüzümdeki solgunluğu fark etmemeleri en azından beni gereksiz sorulara cevap vermekten kurtarıyordu. Ali Bey'e umursamaz bir bakış attıktan sonra üzerimi değiştirmek için odama doğru yürümeye başladım. Odaya doğru geldiğimde kapıyı yavaşça açarak parmak uçlarıma basa basa odaya girdiğimde, kardeşim mışıl mışıl uyuyordu. Aheste hareketlerle, dolabı dikkatle açarak, ayıcıklı geceliklerimi aldım ve yatağımın üzerine serdim. Bütün gün üstümde olan gömleğim leş gibi ilaç kokuyordu. Yüzümü ekşiterek, kıyafetlerimi çıkartıp aynadan sırtıma, kollarıma ve bacaklarıma bakıyor, sırtımdaki morlukların yavaş yavaş yok oluşuna seviniyordum. Odanın kapısında beni dikkatle izleyen Ali Bey'le göz göze geldiğimizde çığlığı bastım. Çığlığımla birlikte, Ali Bey çoktan gözden kaybolmuştu... Geceliklerimi bir hışımla giydim ve uyanan kardeşime doğru alt dudağımı ısırarak baktım.

Gözlerini kısarak açan Beril:

''Ne oluyor ya!'' dedi yarı uykulu sesiyle.

''Dolabın kenarında örümcek gördüm de.''

Beril, uzun kumral saçlarını geriye doğru atarak ''Seni yemez, merak etme!'' dedi kıs kıs gülerek. Yattığı yerden kalktı ve ''Hani nerede?'' dedi eline geçirdiği terlikle. Elimle herhangi bir yeri göstererek ''Şimdi buradaydı, hay aksi! Gitmiş.'' dedim ve odanın kapısını kilitledim. Neyse ki odanın kapısını kilitlemem kardeşimin dikkatini çekmemişti. Yatağıma uzandım ve her zamanki gibi hayat kadar bomboş olan tavanı seyretmeye başladım, ellerimi başımın altında birleştirerek. Az evvel olanlar beni korkutmuştu, uzun uzun düşünmeye başladım... Yetimhanede yaşadığım korkunç olayları gözlerimle tavana yansıttım. Seniha cadısının yaptıklarını hafızamdan bir türlü çıkaramıyordum. Şimdi aynı şeyi bir zamanlar baba olarak benimsediğim Ali Bey yapıyordu. Korkuyordum, bu duvarların arasında kaldığım karanlıktan korkuyordum. Elime telefonumu alarak Deniz'e olanları yazmaya başladım. Yazıp yazıp sildim, sicim gibi akan gözyaşlarımı avucumun içiyle sıvazlayarak derin bir nefes aldım.

Telefon elimde öylece uyuya kalmışım...

***

Güneş yüzünü göstermeye başlıyor, kumrular telefon tellerine konarak sabaha kavuşmalarının sevincini kanat çırparak çıkarıyorlardı. Aslında odamın penceresinden baktığımda hayat yaşanılmayacak bir yer değildi, ta ki perdeyi çekene kadar...

Kahvaltı yapmak istemiyordum, daha doğrusu Ali Bey'in yüzünü görmek midemi bulandırıyordu. Soluk mavi renkli tişört ve dizden yırtık beyaz pantolonumu giydim ve elime geçirdiğim kot çantama makyaj malzemelerimi doldurarak bir an önce evden çıkmak için kardeşimin yanağına öpücük kondurdum. Merdivenleri hızlıca indiğimde ise elinde simitlerle gelen Ali Bey'e yüzümü buruşturarak baktım.

''Sabah sabah nereye kızım?''

Gözlerimi sinirle açıp kapattım ve sana ne anlamında bakış attıktan sonra umursamaz tavırlarla dış kapıya doğru yürüdüm. Önünde mutfak önlüğü, dağınık saçları, göz altları şişmiş olan anneme doğru baktığımda sadece Ali Bey'in hizmetçisi olan bir kadın görüyordum. Adeta kendini bu uğursuz ve sapık adam için heba ediyordu. Olanları anlatsam da bana inanacağını düşünmediğim için susmayı tercih etmiştim. Nasılsa Ali Bey iki sevgi cümlesi kurup yine annemi kandırabilirdi...

EN ACI AŞK (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin